Onsra Hûn - Gökçen Koçan | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Onsra Hûn
Yazar Adı : Gökçen Koçan
Seri Bilgisi : Onsra 2
Sayfa Sayısı : 512
Yayınevi : Dokuz Yayınları 
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 4/5
Toprağı tutmak istedim, toprak altımdan kaydı. Bu öyle bir kaymaydı ki, yüzümden her bir toprak tanesi asice geçerek tenimde iz bıraktı. Kapalı gözlerimin arasında bir görüntü belirdi.
Hevybanû, neşeyle gülümsüyordu ama bana değil... Yanında boncuk gözlü bir kız çocuğu vardı.
“Ölüyorsun, Alp Aslan,” dedi iç sesim. “Ölüyorsun...” İç sesim bile hâlime acır bir şekilde gülümsedi.
 “Senin kızın olmaz... Ondan kız çocuğu görüyorsun...”
Ardından o kız çocuğu büyüdü, kırlar arasında kelebek kovaladı. Kovaladığı kelebeğin, babasının ruhu olduğunu bilemeden... “Ölüm Allah’ın emri de Aslan’ım, yolun sonunda Hevybanû’dan ayrılmak olmasaydı...” Bilincim kapanmadan son gördüğüm, zihnimin bana gösterdiği mutlu görüntüler olsun isterdim ama benim naaşım bir hayvan ölüsü gibi bir yere atıldı. Oysaki şehit cenazesine böyle muamele yapılmazdı...

(Tanıtım Bülteninden)
Onsra serisinin giriş kitaplarıydı bir ve ikinci kitap. Esas dananın kuyruğu devam kitaplarında kopacak hissi veriyor bana.

Kitap boyunca satırlardan taşan hisler vardı ve kapılıp bunları hissedebiliyorsunuz. Acı vardı, yoksunluk vardı, var olabilme çabası vardı.

Karakterlerimize gelecek olursam ilk kitaptan bir tık daha hissedilir daha içselleştirilir haldeydiler. Jülide ve Alp Aslan oldukları kişilerden daha hissedilirdiler. Alp Aslan mesela artık hırpalamaya bir son veriyordu. Bu sefer yüreğinin de hayatının da tam merkezine yetiştiriyordu sevdiceğini. Jülide kısmanda ise daha önce görmediği, bir kez olsun tecrübe edemediği bir hissi yaşıyordu. O da bir yere ait olma hissiydi, bu da yabancısı olduğu bir duyguydu. Hayatında ilk defa tadıyordu böylesi bir duyguyu, önemsenmenin ne demek olduğunu yeni yeni öğreniyordu.

İkinci kitap ilkine kıyasla acı dozunu arttırıyor, ince kesik atarak sızı bırakıyor yürekte. Jülide ile Alp Aslan tam her şeyi oturtmuş ve ilişkilerini herkese kabul ettirmiş, mutlu oluruz derken olaylar patlak veriyor. Ve bir gün deniyor ki kıza, o artık yok. *derin soluklanma* Oysa Julide asla inanmıyor. İnsanlar kaybından dolayı böyle diyerek ikna çabasına giriyor ama Jülide asla geri adım atmıyor, seziyor çünkü bir şeyleri. Birbirini çok sevenlerin kapleri bir olur misali hissediyor Alp Aslan'ı, ki hislerinde de haklı.

Hayat bu, gülündüğü kadar ağlamak da vardı fakat Jülide sevdiğiyle yeniden gülebilecek miydi. Ya da yazar daha az çektirip çifti mutlu sona ne vakit ulaştıracaktı.

Yazarın çok methini duyardım, epey seveni de var. Kalemi de sağlam, hisleri okura geçirmesi güçlü. Yolunun bahtının açık olmasını temenni ederken serinin devamını merakla bekleyeceğim. Ve bu seriyi okumama yazarın kalemiyle tanışmama vesile olan Sibel, çok çok teşekkür ederim. Birlikte okuyacağımız nice kitaplarımız olsun.


Tatlı Düşmanım - Kristen Callihan | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Dear Enemy
Kitap Adı : Tatlı Düşmanım 
Yazar Adı : Kristen Callihan
Çevirmeni : İrem Doruk
Sayfa Sayısı : 480
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 5/5
Çocukken birbirlerinden nefret ederlerdi. Macon Saint güzeldi ama adının aksine, Delilah onun şeytan olduğunu biliyordu. Macon’ın sevgilisi, nispeten kötü olan kış kardeşi Samantha da pek eğlenceli sayılmazdı. Ayrıldıklarında sanki bir rüya gerçek olmuştu. Delilah bir daha onu görmek zorunda değildi. On yıl sonra eski düşmanı ona bir mesaj gönderdi. Delilah’nın kız kardeşi, şu anda Hollywood’un yükselen yıldızlarından biri olan Macon’dan, değerli bir aile yadigârı çalmıştı. Macon borcunu ödetmeye kararlıydı ama problem şuydu ki; Sam şehirden kaçmıştı. Macon ve Delilah arasındaki kıvılcımlar hâlâ çatırdıyordu ancak bu sıcaklık ürkütücü şekilde istenmeyen bir çekim gibi hissettiriyordu. Fakat Delilah hassas yapılı annesinin, kardeşinin hırsızlığını öğrenmesine çaresizce engel olmaya çalışıyordu. Bu yüzden bir anlaşma önerdi; Macon’ın özel şefi ve asistanı olarak kardeşinin borcunu ödeyecekti. Bu bir felaketten farksızdı ama Macon kendini kabul etmekten alıkoyamadı. Delilah ondan açıkça nefret etse bile, onda ev gibi hissettiren bir şeyler vardı. Hem artık çocuk değillerdi ve eskiden acı bir rekabet olan şeyin, daha tatlı bir şeye dönüşme potansiyeli vardı. Sonsuzluk gibi bir şeye. 

(Tanıtım Bülteninden)
Bilinir olan bir kanı vardır, derler ki ilk aşklar unutulmaz. Esas olan ilk düşmanlıkların unutulmaması. Öyleymiş yani. Tatlı Düşmanım çocukluktan beri gelen bir kinin esasen sevgi olduğunu yıllar yıllar sonra öğrenen bir çifti anlatan bir kitap. İlgi çekici kısmı tamamen bu. Bol miktarda mizah, sular seller olan duygular ve bir tutam kaygı içeren, kusursuz bir şekilde işlenmiş düşmandan aşka romantizmi.

Macon, kitaptaki en sevdiğim karakter oldu benim. Kalabalık bir yalnızlık içinde yaşarken kendince oluşturduğu maskesini ilerleterek bu oyunu mesleğe dönüştürmesi takdir edilir. Bunu yapamayanlar çok, neyse. En mükemmeli mi tartışılır ama benim için mükemmel bir kahramandı. Enikken, yani ergenken, tam bir başbelası olma sebebini yetişkin olduklarında birbirlerine itiraf ederlerken öğreniyoruz. Tabi bu tahmin edilir kısmıydı, birbirinden etkilenirler ve bunu anlatamazken hayat cehenneme döner.

Delilah için Macon'a katlanması en şiddetli işkencelerden biridir. Gösterişli kız kardeşine denk görünüme sahip olan Macon lise hayatını bizim kıza sehir eder, öyle ki lise mezuniyet balosu tam bir kabus olur, zaten o zamandan sonra yolları ayrılır bir daha da kesişmez. Ta ki çılgın kardeşi başını belaya koyup birbirinden nefret eden bu ikiliyi tekrar bir araya getirecek o hatayı yapana kadar.

Delilah karakteri kesinlikle arkadaş olup delirmeceli zaman geçirmek istediğim bir kadın. Zeki, tatlı dilli, küstah, huysuz, akıllı, son derece sadık ve uyumlu. Macon ile ilişkisinde dengeyi bulmaya çalışan, dinleyen ve öğrenen, hata yaptığında özür dilemeyi bilen ve bağışlayan biri. Macon git-gelli davranışları sayesinde kızımızın ruhunda tamiri güç delikler açmış ve her ne kadar affedici olsa da bunu aşmasında zorlandığı çok anlar oluyor. Esasen Delilah için aşılması zor olan konu beslediği kin değil, aksine Macon'un neden olduğu güvensizlik hissi. Tabi sonrasında adamımızın açık sözlülüğü, gözle görülür gerçek pişmanlığı Delilah için aşılması güç durumun üstesinden gelmesinde yardımcı oluyor.


Macon öyle içten bir karakterdi ki ciddili tutulduğum bir adam kendisi. Dışarıdan kendine güvenen biri gibi dursa da içe bakınca öyle olmadığını tereddütlerini korkularını görebiliyorsunuz. Bunu da Delilah ile yakınlaştıkça okuyoruz zaten. Macon'un nazik oluşu, Delilah için düşünceleri, ona çocukluğu ve gençliğiyle ilgili düşüncelerini nasıl açtığına çok duygu yüklüydü.
Macon ünlü bir oyuncu ve Delilah da aşçı, kısa süreli bir anlaşma yapma durumunda kalan çiftimiz birbirine katlanırken kim kimi bıçaklar dersiniz? Kitabı okuyarak kah gülüp kah iç çekip aşık olacaksınız.

Hem ne demişler nefret ve aşkın arasında ince bir çizgi vardır, sadece hangi tarafa attığın adım önemlidir. Bunu bu çiftle yenideb okuyoruz.
Kristen Callihan okuması keyifli bir yazar, kurgusu karakterleri anlattığı hikaye çok hoştu. Ben epey beğendim kitabı. Ayrıca kapağın orjinal kapak olması, dışı kadar içinin tasarımı da şahane oluşu, çevirisi düzeltisi emeği geçen herkesin emeklerine sağlık, keyifli şahane bir okumadı ve ilaç gibi geldi.

Finali yapalım o halde...
Tavsiye etmesi benden, okuması sizden. 💋

Onsra Nâr - Gökçen Koçan | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Onsra Nâr
Yazar Adı : Gökçen Koçan
Seri Bilgisi : Onsra 1
Sayfa Sayısı : 544
Yayınevi : Dokuz Yayınları 
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 3,5 - 4/5
“Affetmeyeceğim.”
“O kadar şey söyledim. Unutacak değilsin zaten…” Söyleyemediğim gerçeklerin yerine yaptığım kabalıkların canını yaktığını, kabullenircesine başını salladı. “Affetme!” diyerek sesli bir nefes verdim. Ardından peşi sıra önüne doğru ilerledim. Hafifçe önünde eğilecek gibi olduğumda, sağ eli sol koluma yapıştı. Ne tam diz çökebildim ne de utancımdan doğrulabildim ama yine de talep etmekten geri kalamadım. “Ama her şeye rağmen burada kal be Hevybanû!” Yüzümden buruk bir tebessüm geçti. Gideceğim demişti. Gidene kadar gözüne gözükmeyeceğim… Aylardır gözüme gözükmekten kaçındığı gibi, gözlerini de ilelebet benden sürgün eylemişti. Yaşattığı sürgün dayanılmaz olduğu için yeni farkına vardığım gönlümden bile vazgeçip; “Tamam yine görmezden gel beni ama burada aldığın nefesleri hissedeyim,” dedim.

Dudağının solu yukarı doğru kıvrıldı. “Seni affettiğim gün…” Ağırca yutkununca kaşlarım çatıldı. “Şehadet haberin bana ulaşsın Alp Aslan!”

(Tanıtım Bülteninden)
Askeri kurgu yazmanın zor olduğu aşikâr. Üzerinde araştırma yapılması gerek ki gerçekçi hissettirsin hikaye.  Yazarın bu konuda iyi bir iş çıkardığını söyleyebilirim.

Ben öyle çok askeri kurgu okuyan, bu türün aşığı bir okur değilim. Hatta bu türde okuduğum sayılı kitaplardan biri diyebilirim. Teknik olarak bir eksiklik vardıysa da bile, anlayamadığım için fark etmemiş olmam yüksekle muhtemel.

Gel gelelim serinin ilk kitabına; Jülide doktor, Alp Aslan da yüzbaşıdır. İkilinin yolu İstanbul'da kesişir, etkileşim olur ve aralarında yakınlık oluşur. Daha sonra yolları ayrılır. Jülide görev yapacağı sehre gider ve kader bu ya yeniden karşılaşırlar. Yeniden etkileşirler ve yakınlaşırlar. 

Parçalanmış bir ailenin çocuğu Jülide ve bundan sebep sevgi eksikliği açlığı var, benim gördüğüm. Üstüne asker olan annesini kaybetmiş o eksikliği de arıyor. Alp Aslan ise kimseye eyvallahı olmayan biri, on beşinden beri dik kafalı bir karakter. İlk karşılaşmalarıyla Jülide'den fazla fazla etkinip birlikte oluyorlar. Sonrası ise kader diyelim. Her ikisinin de tavırlarında zaman zaman örtüşmeyen durumlar olsada bir arada kaldıkları zaman diliminde kimyaları fena uyuyordu. Genel anlamda Alp Aslan'ı anladığım yer çoktu, keza Jülide'ye hak verdiğim sahneler fazlasıyla vardı. 

Türü sevenlerin kitabı beğenerek olacaklarına eminim, benim gibi ilk defa okuyan biri içinde askeri kitaplara giriş konusunda güzel bir başlangıç olabilir.


Bronz 2 - Özge Naz | Kitap Yorumu

 

Kitap Adı : Bronz 2
Yazar Adı : Özge Naz
Seri Bilgisi : Bronz 2
Sayfa Sayısı : 552
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 5/5
BU RESİTALDE KUKLA MISIN YOKSA KUKLACI MI?

Annesinin günlüğünü almak için yola çıkan His Alatav, kendini büyük bir oyunun içinde bulmuştu.

İmparator’un olmayan merhametine kalan His, Kanlı Kukla Resitali’nden sağ çıkabilecek miydi?
Sağ çıkması gereken tek şey bu resital de değildi. Hayatı bir mumun alevine bağlı olan Alatav’ı önemli bir görev bekliyordu.

“El bebek konusunda haklısın.
Ama hiç gül bebek olmadım. Hep öl bebektim.”
“Öl bebektim diyorsun ama ölümü unutmuşsun, kızım.
Ne diyordum sana hep?”
“Memento mori.”
“Evet, memento mori. Ölümü hatırla, güzel kızım.
Ölümü hatırla; çünkü her şeyin sonu sen olacaksın.”

Her şeyin sonu olacağım.
Hayır, sil.
Yalnızca senin sonun olacağım.

(Tanıtım Bülteninden)
Broz serisi için denecek tek şey gelenin gideni arattığı olur. Çünkü ilk kitap bize ne gösteriyorken ikinci kitap soldan işaret edip sağdan dürtüyor. Bir de bunun üzerine kitabın davamına dair yediğim spoiler de cabası. *Acil üçüncü kitap gelmeli* 

Bir kere karakterlerin gelişimleri beni fazlaca etkiledi. Hisar en başından beri güçlü bir kadın, zekası ile herkesi kendine hayran bırakacak bir kadın ve onu yıkabilecek tek bir unsur var, o da aşk. *yediğim spoiler ile ben köşede ağlıyoruz.*
Bronz'un ayağını denk alması gerek! Cibiliyetsiz herif, sevsem de çok kızdığım biri ama yani... Ne bileyim. Sinirliyim sana be adam! Sanaç, Yasmin, Serdal, Viran... Karakterler çok iyi işlenmiş, tüm duygular ayna misali okura yansıyor. Kitabın bittiği yer hele... His kadar okurken benim de yıkıldığım yerdi. *felfenayım a dostlar* Yani boğazımı sıkan görünmez bir el var, ben de Bronz'un boğazını sıkmak istiyorum.

Ama eminim His, yıkılsa da yeniden kendini toparlayacak ve buldozet gibi herkesim üzerinden geçecek. Çünkü geçsin, yani kan istiyorum intikam istiyorum kızımın daha fazla üzülmesini istemiyorum.

Neyse...


His'in tüm her şeyi bağladığı ve öğrenmek istediği bir şey vardı. Annesinin günlüğü. Hatta Bronz ile yolunun kesişme sebeplerinden biriydi de bu, neyse alabilmek epey badireler atlatmış koca bir kıyıma şahit olmuştu bizimki. Tanıklık ederken gördüklerine ondan bilinip His'in sorumlu tutulması ile bir aksiyon baş gösteriyor. Bronz (sevsem mi sövsem mi bilemediğim bey) tarafından bir takım zorunlu tutulduğu durumlara itiliyor. O esnada kızımız geçmişte kalması için çabaladığı kabusların kucağında buluyor kendini. Bu esnada Bronz da esas sorumlu kim peşine düşüyor. Kitabın kilidi o kuklacı denen o kişi, ona karşı bir arada kalınması gerekiyor. Bu yüzden de Bronz'un evinde konaklıyoruz. Birçok sır var, birçok gizem var, aksiyon ise asla durmuyor tansiyon düşmüyor her olayda çıta arşa yükseliyor. Esas beni kitleyen nokta, nişanlı mevzusu. Ben burdan spoiler yedim dumura uğradım Allah'ım neden dedim. Sanırım twitter ve tiktok'a bir süre ara vermem gerek yoksa elimde mendille gezmeliyim. *vicdansızlar!*

Özetle, hiçbir şey göründüğü gibi değil arkadaşlar. Taşı kaldırsan kitapta bir sır düğümü çıkıyor. Ayıkla pirincin taşını. Galiba bu taşları da üçüncü kitapla birlikte ayıklayacak gibiyiz. Hadi bakalım bizi daha neler bekleyecek. *spoiler yememe duası, amin.*

Bir de son cümle eklemek istiyorum yorumuma, sevgili yazarımızı tebrik etmek istiyorum. Bu kadar detaylı teferruatli kitapta birbiriyle bağlantılı olup da okuru ters köşede bırakması büyük başarı. Kurgu dünyası hayal duyulacak cinsten, helal olsun valla. Kapak da kitapla bu kadar ilintili olup kitabı bitirdikten sonra daha da insanın içine işleyen bir kapak olması benim için de başka bir yeri oldu. Kitapta emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

Ve şey...
Tavsiye etmesi benden, alıp okuması sizden. 💋


Ne Yaparsan Yap Aşk İle Yap - Miranda Dickinson | Kitap Yorumu


Özgün Adı : When I Fall in Love
Kitap Adı : Ne Yaparsan Yap Aşk İle Yap
Yazar Adı : Miranda Dickinson
Çevirmeni : Filiz Tülek Erdurak
Sayfa Sayısı : 464
Yayınevi : İndigo Kitap
Baskı Yılı : 2016
Kitaba Puanım : 3/5
Mutlu sonla biten hikâyeniz elinizden alınsa ne yapardınız?

Hayat aslında en büyük sınavdır hepimiz için fakat bazen bu sınavlar kaybedilir…

Elsie de kaybedenlerdendi o yüzden yeni bir sınava başlıyordu. Soruları bilmediği, türlü problemlerle karşılaştığı yepyeni bir sınavdı önündeki hayat.

Bu yolculuktaki en büyük şansı onun kalbini okşayan ünlü tasarımcı Oliver Hogarth'tı. Belli ki Elsie Oliver'ın da desteğiyle yeni sınavını başarıyla tamamlayabileceğine inanıyor ve sorunlarını bir bir çözüyordu.

Elsie listesindeki soruları çözerken yolu Paris'e düşecek ve belki de hayatı boyunca çözmeye cesaret edemediği en büyük sorunuyla yüzleşecekti. Artık tek yapması gereken geçmişini geride bırakmaktı.

(Tanıtım Bülteninden)

Beklentimin yüksek olduğu ama beklediğimi bulamadığım bir kitap yorumuyla geldim a dostlar. Kapağı olsun bizdeki ismi olsun kitabın ben de romantik karlı böyle ne bileyim verdiği mesaj farklı olan bir görünüme sahipten bulduğum ise bambaşkaydı.

Ana karakterler tatlı bir karşılaşma yaşasalar da sonrasında saçma sapan gerilim münakaşa derken ben ne oldu ne oluyor diye baktım durdum. Yani bir şeyler anlatıyordu kitap ama benim yanlış zamanıma denk geldiğinden mi nedir, sevemedim. Eminim daha sakin bir zaman diliminde daha açık zihinle okusam daha severim kitabı.

Genç yaşında eşini kaybeden Elsie'nin hayatını okuyoruz. Hayat kavgasında kendi payımıza düşene razı gelerek ne olursa olsun kendi ilerlememiz gereken yolda devam etmeliyizi yazar bizlere anlatmaya çalışmış. Bana geçmese de bu yönde bir kitaptı, tabi diğer karakterlerimiz Torin, Olly de Elsie kadar önde olan karakterlerdi. Öyle işte, okumak isteyen beklentisiz şekilde okursa keyif alacağını düşünüyorum.

Yazardan merak ettiğim kitaplar var, onları da okumayı istiyorum. Belki de yanlış kitapla yazara merhaba da demiş olabilirim.

Yaban Çiçeği Veda - Micalea Smeltzer | Kitap Yorumu

 

Özgün Adı : Endurance of Wildflowers
Kitap Adı : Yaban Çiçeği Veda
Yazar Adı : Micalea Smeltzer
Seri Bilgisi : Wildflower #2.5
Çevirmeni : Gamze Belge
Sayfa Sayısı : 160
Yayınevi : Ren Kitap 
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 4/5
Holmes ailesi son kez sizlerle! Evlendiler ve hala çok aşıklar... Bu tutku dolu çiftin hikayesine hazır olun. Bu kez ağlamak yok.  Tamam, belki biraz.

Thayer Holmes ile tanıştığım zaman, hayatımı böylesine değiştirebileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Serüvenimiz kolay olmamıştı, yine de bize aitti. Zorluklarla mücadele ederek daha da güçlendik. Mutluluk bir varış noktası değildi, daima tümseklerle dolu bitmek bilmeyen bir yolculuktu. Bazı tümsekler diğerlerine göre daha büyük olabilirdi ama birbirimize sahip olduğumuz sürece bunların hiçbir önemi yoktu, değil mi?

(Tanıtım Bülteninden)
Vedalar iyidir bir yerde, ucunda kavuşma varsa misal. Bu seri benim için bambaşka yerde olacak bir seri. Başından sona hissettirdikleriyle birlikte her zaman aklımın bir köşesinde oldukları gibi, mutlu, yaşayacaklar.

Serinin en başına dönecek olursam eğer gerçek duygularını saklayan, kendine kurduğu güvenli çemberinde yaşayan yalnız Salem gözümün önüne geliyor. Sonrasında onunla birlikte bizlerinde hayatına dahil olan Thayer gelişi ve beraberinde öğrettikleri. Artık yalnız olup kendinden de saklanıp duyguları bir başına yaşamasına gerek yok. Ha derseniz ki arada olan onca olay işte ayrılıklar kavuşmalar onlar da işin raconu. Hayatın bir yerde gerçeklikleri. Her zaman toz pembe olup peri masalı tadında ilerlemez hayat, acımasız gerçekler de vardır. Kazanımların yanı sıra kayıplar vermek gibi. Seride elbette kızdığım yer vardı ama kalbimi kıran kayıp her şeyi bastırmaya yetti.

Yaban Çiçeği Veda kitabında, Salem ve Thayer'in hikayesinde bıraktığımız yerden sonra neler oldu nasıl ilerledi merakını giderecek kısa soluk bir kitap. Hayatları sorunsuz ilerliyor, Seda büyümüş, Calep ise yan evde kapı komşuları.

Thayer ve Caleb'in arasında herhangi bir düşmanlık yok, ki Caleb hiçbir zaman kötü bir adam olmadı (canım benim). Calep ve Thayer ne kadar iyiyse de Thayer'in ebeveynlerinin Caleb'e açıktan hoşnutsuz haldeler, yani, anlam verilmeyen bir ilişki içindeler. Salem için hayattaki en iyi şanslardan biri de Calep idi, seriyi okuyanlar anlar, çok da bahsedip info vermeyeyim. Neyse...


Kitap boyunca Forrest'tan - Thayer'in ilk evliliğinden olan oğlu - bahsediliyor. O esnada gözlerin yaşarmaması imkansız. Seda hiç tanımadığı ağabeyine karşı muazzam sevgi dolu, onu anarak büyüyor. Ufaklığın kaybı hissediliyor, hepsinin içinde en büyük yere sahip ve onun için hâlâ nasıl yas tuttuklarını görebiliyoruz.

Micalea Smeltzer bu seriyle birlikte bana göre ilişkiler konusunda bakış açısını da insana sorgulatıyor. İyiler iyidir, kötüler de kötü. Her ne yaşarsan yaşa yanında olup destek olana saygı duymak gerektiğini hayattaki yeri önemliyse ona sırt çevirmemek gerektiğini Thayer ve Calep ikilisi ile örneklendiriyor. Kalbindeki ile yaşlanmak gerektiğini de Salem'in seçimiyle görüyoruz. Onlar mutlu çocuklu çombalaklı hayatlarına devam ediyor.

Sanırım çiftimiz için şöyle bir cümle kursak tam olarak ifade etmiş olurum; Sonunda Salem ve Thayer için, hikayelerkne tam bir kapanış yapıyoruz. Seri boyu emeği geçen herkesin ellerine sağlık diyerek kitap için ille de okuyun derim ben. Her türlü duyguyu hissetmek isterim, ağlayayım da gülümseyeyim de derseniz Yaban Çiçeği serisi tam size göre derim.

O zaman kapanış...
Tavsiye etmesi benden, okuması sizden! 💋


Pembe Şehrin Sırları - Alka Joshi | Kitap Yorumu


Özgün Adı : The Secret Keeper of Jaipur
Kitap Adı : Pembe Şehrin Sırları 
Yazar Adı : Alka Joshi
Seri Bilgisi : The Jaipur Trilogy #2
Çevirmeni : Yasemin Büte
Sayfa Sayısı : 416
Yayınevi : Arkadya Yayınları
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 4/5
Geçmişin yalanlarından kurtulmak için kaç ömür gerekir?

Hayatın önüne çıkardığı tüm zorluklara göğüs germiş olan Lakshmi, 1969 yılının baharında artık

Dr. Jay Kumar ile evlidir ve Shimla'daki Şifa Bahçesi’ni yönetmektedir. Yıllardır gözetimi altında olan ve artık yirmi yaşına gelmiş Malik de özel okuldaki eğitimini tamamlamıştır.

Malik, Nimmi adında genç bir kadınla tanıştıktan kısa bir süre sonra Jaipur Kraliyet Sarayı’na bağlı inşaat projelerinde staj görmek üzere pembe şehir Jaipur’a gider. Yeni proje ise son teknolojiyle yenilenmiş gösterişli Kraliyet Mücevheri Sineması’dır. Ancak açılış gecesinde sinemanın balkonu trajik bir şekilde çöker ve kazanın suçu, şehirde gücü elinde tutanların kararıyla bir masuma atılır. Jaipur’da pek bir şeylerin değişmediğini, güç ve doğrunun ne olduğuna karar verme yetkisinin hâlâ zengin sınıfın elinde olduğunu gören Malik, kazanın ardındaki gerçeği ortaya çıkarmaya karar verir.

Geride kalan Lakshmi ise bir yandan eşiyle kurduğu sakin hayatı korumaya çalışırken bir yandan da Himalaya çayırlarından evine kadar uzanan bir tehlikeyle yüzleşmek üzeredir.

New York Times çoksatan yazarı Alka Joshi'den ihtimallerle ve umutla dolu iki neslin, sahip oldukları için verdikleri mücadelenin soluk kesecek hikâyesi.

“Merak uyandıran, çok güçlü bir hikâye.” -Pam Jenoff

“Alka Joshi’nin geleneksel yemeklere, yerel renklere ve Lakshmi’nin sanatına dair büyüleyici betimlemeleri, Kınalı Çiçekler’in devam kitabını okumaya değer kılıyor.” -Publishers Weekly

(Tanıtım Bülteninden)
Alka Joshi'nin hikayelerinde bir yan var ki okuru kendine çekip bağlıyor ve bunu ben çok sevdim. Anlattığı hikaye dokunaklı karakterler gerçek gibi hissettiren bir kaleme sahip.

Önden eklemem gereken bir şey var, kitapları sırasıyla okumak gerek çünkü Pembe Şehrin Sırları kitabı, Kınalı Çiçekler kitabının devamı serinin ikinci kitabı.

Lakshmi ilk kitaptan bildiğimiz birçok karakterle birlikte geri dönüyor. 12 yıl sonrasından hikaye devam ediyor. Şifalı bir bahçe işleten, yetişen şifalı bitkilerle ve iksirleriyle uğraşan Lakshmi'yi ziyaret ediyoruz. Evli bir kadın olarak karşımıza çıkıyor, üstelik kocası Dr. Kumar. Yanında yetiştirdiği çırağı ve sadık arkadaşı Malik bu kitapta daha baskın halde, daha ön olanda. Artık büyüyen koca bir delikanli olan Malik, kendini hâlâ Lakshmi'ye adamış hâlde onunla birlikte. Malik, bu esnada gönlünü Nimmi'ye kaptırmıştır. Patronu -Lakshmi- onu iş için yolculuğa çıkarır ve orada yaşanan bir takım olaylarla birlikte başını belaya sokar bizim çocuk. Bu olayları keskin zekasıyla araştıran ve sonucuna ulaşmaya çalışan Malik başarılı olacak mıdır?


Serideki her iki kitabı da sevdim. Bu kitapta daha durağan ilerleyip sonrasında tempoyu arttıran bir durumu vardı ve hikaye çok etkileyiciydi. Hikaye anlatımından, yolsuzluk ve kaçakçılığa dahil olmasından keyif aldım. 

Tarihi kurguları ayrı severim çünkü o zamanın şartlarıni gözlemlemiş oluyorum. Bir dönem, bir kültür veya her ikisi hakkında bir şeyler öğretiyor ve bu kitapta da bunu buldum.

⁣Seriyi tavsiye ederim çünkü ilk kitap muhteşemdi ve büyük ihtimalle ikinci kitabı da beğeneceksiniz. Serinin devam kitabı için şimdiden sabırsızlanıyorum. Okumaya değer bir kitap, mutlaka okuyun.


The Jaipur Trilogy;
#2 Pembe Şehrin Sırları / The Secret Keeper of Jaipur