Çamurda Açan Nilüferler - Heather B. Moore | Kitap Yorumu
Buz Prenses - Elizabeth Hoyt | Kitap Yorumu
Son Ejderha - Eoin Colfer | Kitap Yorumu
Aşk Gecesi - Kathryn Caskie | Kitap Yorumu
Bir Elmanın Yarısı - Sarah Hogle | Kitap Yorumu
Yaban Çiçeği Yeniden - Micalea Smeltzer | Kitap Yorumu
Kitap Adı : Yaban Çiçeği Yeniden
Yazar Adı : Micalea Smeltzer
Seri Bilgisi : Wildflower #2
Çevirmeni : Büşra Tekin
Sayfa Sayısı : 400
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2022
Kitaba Puanım : 4/5
••
Çevrileceği haberi geldiği andan beri merakla beklediğim seriydi. Her iki kitabı okuduktan sonra düşündüğüm şuydu; dünyanın her yerinde benzer hayatlar vardı. Yaşanan hiçbir olay hafif değildi, normalleşecek hiçbir durum da yoktu. Seride kızmaktan çok kırıldığım tek nokta aldatma olayıydı, o olmasaydı seriye tam puan verirdim ben.
Kitaba başlarken de okuyan arkadaşlarımdan genelde ikinci kitabı daha çok seveceğim söylenmişti ve evet itiraf edeyim şimdi. Sanırım bu kitabı, ilk kitaptan daha çok beğendim 🫣
İlk kitapta yaşanan bir ayrılık vardı ve finalde öğrendiğimiz önemli detay da Salem'in hamile oluşuydu. İkinci kitapta altı yıl kadar bir zaman atlaması yaşanıyor. Salem bizleri yetişkin bir kadın olarak karşılıyor. Benim için şaşırtıcı olan bir detay var ki, kızımızın evli olması. Ben bekâr bir anne olarak çocuğuna tek başına bakma evresini okuruz diye beklerken Caleb ile evlenmiş olarak buldum. Şaşırdığım tek noktası buydu kitapta. Bilindiği üzere Salem'in annesi kansere yakalanıyordu ve iyileşerek ilk kitapta bitiyordu bu olay. Fakat bu kötü hastalık nüksederek tekrar Allie yeniden hastalanıyor. Hastalığın ilerleyişi, iyileşme şansının olmaması, kötü sonun yakında olması ve bu sürecin çetin olmasıyla birlikte Salem'i zorlu günler bekliyor.
Yalan söylemeyeceğim, ilk birkaç bölüm beni benden aldı. Yüklenen bilgilerle olacakları tahmin etsem de Seda faktörü için bocalamış olabilirim. Özellikle çocuğunun nereye uyum sağladığına dair bir tık daha detay istemedim değil. Seda'yı daha çok okumak istedim ben, muazzam bir çocuk inanılmaz bir karakterdi.
Thayer ve Salem'in sevgisi bu sefer tüm zorlukları aştı. Birbirlerine hak vermeleri, dinlemeleri o kadar hoşuma gitti ki, ben Thayer'in bir kızı olduğunu öğrendiğinde bir çıkıntılık yaparak yine Salem'in kalbini kıracağını düşünmüştüm ama yanıldığım için çok seviniyorum. Benden olumlu ve artı puanlar aldı bundan dolayı. Bu kitapta da ilk kitapta olduğu gibi içinize oturan, beklenen bir olay vardı. Forrest'in ölümü beni etkilediyse, Allie'nin ölümü yıktı. O kısımda ara vererek nefes alma ihtiyacı hissettim. Cidden zordu. O duyguları, o kaybolmuşluğu, kaynın acısını derinlemesine hissettim. Bu bir yazarın başarısıdır ve hakkını teslim etmem gerekir.
Yazarın aileleri, kaderi, kederi ve travmayı işleme biçimini, zor olan konulara değinmesine bayıldım. Bu kitapla Caleb'i daha çok severken, Thayer'ın gözümdeki yeri sağlamlaştı. Dürüst olmak gerekirse, karakterlerin gelişiminden memnun kalırken oldukları kişilere bürünmelerini okumaktan keyif aldım. Caleb'in fedakarlığı, Seda'nın olanca şirinliği, Thayer'in olgunluğu ve eline geçen şansı hak ettiği şekilde değerlendirme çabası, Salem'in gücü, yaşadıkları karşısında metanetli olması, yeniden hayata sıkıca tutunması aşkına ve kendine şans vererek mutlu olması her şekliyle okunması gereken kitaptı benim için. Detaylı yorumumu bloga ayırdığım için kısa bir özet yorumu sizinle paylaşayım dedim. Uyumlu kapak tasarımları, akıcı çevirisi düzeltisi için teşekkür ederim.
Genel olarak sadece kitabı değil seriyi beğendim. Artık her şey düzelmiş ve dengeli ilerliyor. Caleb kendine şans vererek hayatına çeki düzen veriyor, Thayer ve Salem ile birlikte, çocukları ile de mutlu ve sağlıklılar. Eee daha ne olsun. 🥰
“Kibir bir noktada herkesi etkisi altına alıyor. Seni de kendimi de bensiz daha iyi olacağın konusunda ikna etmeye çalıştım ve sonunda ikimiz de kırıldık. Yine de benim için o kişi olduğunu biliyordum, seni sevdiğim gibi hiç kimseyi sevemem. Bu yüzden burada sadece ben varım,” dedi eliyle evini işaret ederken, “yalnızım. Bunun cezam olduğuna karar verdim. Gerçek bir şeyin tadına bakmama rağmen onu kendimden iterek reddetmemin cezası.”
Kahverengi gözleri sıcacıktı. İkimizin de henüz söylemeye hazır olmadığı her şey oradaydı.
Beni sevdiğinden bahsetmesine takılmıştım.
“Beni hâlâ seviyor musun, peki?”
“Seni korkutmak istemiyorum.”
Başımı iki yana sallayarak rica edercesine ona döndüm,
“Sadece dürüst olmanı istiyorum.”
“Seni sevmekten hiç vazgeçmedim, Salem.
Bir kez bile. Bir an, bir saniye olsun.”
Bir Aşk Masalı - Elizabeth Hoyt | Kitap Yorumu
Rosemary Sahili Serisi - Abbi Glines | Kitap Yorumu
Gelelim ikinci kitaba, Nan baba krizlerinde triplerde intihar edeceğim diye gezerken Blair'in hamile olduğunu okuyoruz, ve kızımız gerisin geri dönüyor Rush'in olduğu yere. Ve bebekten haberdar oluyor da bu biraz daha uzun sürüyor. Bir de benim aklıma yatmayan şey var, o da Grant. Rush ile kardeş, ilk kitapta Blair ile karşılaştıklarında kardeşi olduğunu söyledi. Bu cepte. Nan Rush'in kardeşi, eee Grant da kardeşi ama bu ikisinin arasında da yakınlaşma var. Ne??? 👀 ben mi yanlış okudum ben mi yanlış anladım gözümden mi kaçtı nolduğu hakkında bir fikrim yok ama bu neee? Sonrasında bir de Nan'ın gerçek babasının aslında Blaire ile alakası olmayan biri çıkıyor. Rush'in babasının arkadaşı ile hatun takılmış, sonra da çocuk olmuş ve hooop diğerine itelemiş. Beyniniz yandı demi? Yansın, benim de yandı.
İronik bir şekilde, bu serideki en kötü karakter Nan'dı ve hikayenin tam da olması gerektiği gibi olduğunu düşündüğüm tek parçasıydı. Bu kadın olmasaydı ortaya konulan drama kesinlikle kalmayacaktı. Üçüncü kitapta Rush ve Blaire evlenirken sanki babası evlenmiş gibi şımarık çocuk dramasında gezen Nan, gerçek babasının yanında taşınır. Ve herkese kan kusturur, milletin burnundan getirir. Neden beni sevmediniz diye hırçınlığı bitmiyor. Yahu, arkadaş sevmiyorlarsa sevmesinler istemiyorlarsa istemesinler sen kendine bir dünya kur hayatını kendin belirle ve yönünü ona ayarla, kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Kendin kendini sev, kafi, gerisini de salla gitsin ama yooook bir de hâlâ Blaire'e diş biliyor. Ya sabır...