Bilinmeyen Numara Serisi; Nar, Bal, Kar - Emre Gül || Seri Yorumu


Kitap Adı : Nar, Bal, Kar
Yazar Adı : Emre Gül
Seri Bilgisi : Bilinmeyen Numara 1, 2, 3
Sayfa Sayısı : 368, 352, 368
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2022
Seriye Puanım : ☆☆☆☆
Emre'nin kitaplarını önceden beri merak ederdim fakat kapaklardan sebep ertelerdim. Bu seri için ilk söyleyeceğim fikrim, içeriği yansıtan kapaklarla kkitapların okurla buluşması olur. Nar uçlu kolye, Çınar'ın dizlerine yatan Balın, fotoğraf kareleri, kar küresi, dostluklarının simgesi için aldıkları bilekliler, kitapta olan bu detayların kapakta da var olması çok hoşuma gitti. Elbette ki diğer kapaklarda güzeldi fakat pek hoşuma gittiği söylenmezdi. Ren Kitap baskısı ise tamamen içeriğin dışa yansıması olmuş. Bu yüzden kapağa ruh üfleyen Arife'ye bir kez daha sevgilerimi sunuyorum.

Kapaklar kadar kitaplar da beni yakaladı, karakterler her iki koluma girerek hikayelerine ortak etti.

NAR

İlk kitapta Çınar ve Bal ortak bir proje için yaz tatillerinde belirlenen grupla bir yere gidiyorlar. İkili acayip mutlu ve heyecanlı, ödev dahi olsa beraber olup vakit geçirecek aynı zamanda tatillerini yapacaklardır. Derken eklendikleri grupta kişilere bakarlar ve bir mesaj gelir Balın'a. Kayıtlı olmayan bu numara değişik bir isme sahip olduğu hakkında bir mesaj atar. Bunun bir şaka olabileceğini düşünen ikilimiz üzerinde durmaz.

Çınar ve Balın çocukluktan beri kopmayan bir dostluğa sahiplerdir. Birlikte büyürken yıldızları izleyerek hep dilek tutarlar. Sonsuz olmaktır dilekleri ve ilelebet birbirlerinin hayatlarında en değerli kişi olarak kalmayı isterler. Dışarıdan bakan herkes onların dostluğunu yanlış yorumlayıp bir ilişki içinde varlar mı merak ederler fakat bizim ikili inatla dost olduklarını başka gözle bakamayacaklarını söyler dururlar. Dostluk ilişkileri imrenilecek, gıpta edilecek bir ilişki fakat içerde birbirlerine karşı hissettiklerini daha ilk kitaptan ele veriyorlardı kendilerini. Belliydi bir yerde...

Okuldan hocaları, Murat'ın düzenlediği bu proje ödevi kapsamındaki tatil görünümlü sorunlar düğümü aslında ikiliyi içinden çıkılamayan durumlara sürükleyecektir. Tanıştıkları her yeni yüz, her isim bundan sonraki hayatlarındaki değişime tanıklık edecekler.

İlkin Emir, ben bu çocuğu çok sevdim. Hazal, bu kızı inanılmaz tatlı buldum ve devam kitabında daha çok sevdim. Beren için pek olumlu hislere sahip değilim. Baran sessiz sakin durup tüm şüpheleri üzerinde toplayan bir karakter fakat onun da hiçbir şeyden haberskz olduğunu seri finalinde öğreniyoruz.


BAL

Bilinmeyen numaradan dur durak demeden mesajlar gelmeye devam ediyordu. İş artik çirkin yere de gidiyor, mesaj muhatabı artık tek bir kişi değil. Balın ile birlikte Çınar da mesajcı dedikleri kişiden sürekli mesajlar alıyordur. Tehditler tehditler... Bunları okurken hep sorguladığım şey, neden 'polise haber vermemeleri' yani durup bakınca sıkıntı yaratacak durumlar vardı ki devamında da oluyor. Seride benim beğendiğim kitap Bal, hissedilmeyecek ama boşlukların doldurulsa daha iyi olacak dedirten eksikler olsa da benim için en heyecanlı en dokunaklı kitap Bal.

Balın'ın önyargıları yorsada, Beren'in da fevri çıkışları olup Balın ile birlikte o önyargılara körükle gitse de (bu iki durum tatsızdı), Emir'in saf duyguları o hissedilir aşkı, Çınar'ıtn yavaştan kendi duygularını fark ediyor olması ve Hazal'ın temiz aşkını okumak güzeldi. Baran ise tamamen sürpriz oldu, okuyanlar muhtemelen anlar. 🤭


KAR

İkinci kitapta zirveye çıkıp tam oralarda tadı çıkıp artik kötülerin cezasını çekeceğini daha bir aksiyon olacağını beklerken, tamamen farklı bir tablo ile karşılaştık. Neyse ki Emir de benle hemfikir olacak ki olan olmuş kalan kalmış zurnanın zart dediği yerde 'polise gitsek ya' dedi ya, beni benden aldı. Keşke en başta bunun farkına varılıp şikayet oluşturulup suçlu bulunsaydı Hazal belki de yaşıyor olurdu. Ki neredeyse Baran da canından oluyordu!

Bu arada Emir ve Beren cephesinde sıcak yakınlaşmalar derken sevgili oluyorlar, Çınar artık aşık yavrum farkında kendinden ama ben bunu nasıl yaparım modunda, Balın ise henüz inkarlarda gibi bir şey derken kitabın ortalarında sevgili oluyorlar. Bu arada kötü adam bilinmez bir numaradan çıkıp bir kimliğe bürünüyor, hemen burunlarının dibine geliyor hatta beraber tatillere gidiliyor...

Sevgi, dostluk, ilk aşk vs derken evet güzel bir seri okuduk. Beri yandan psikolojik sıkıntısı olan bir genç var, ihmalkâr baba var, bu baba sayesinde tertip edilen yolculuk sonunda canından olan genç bir kız var. Olumsuzlar da geriye çekilip bakınca görülüyor. En azından ben suçlunun cezasını çekmesini okumak isterdim. Ya da bok yoluna gidip geberebilirdi.

Eksilrr ve artılar derken Kar beklentimi pek karşılamadı, Nar seri giriş kitabı olarak ortalama bir kitaptı ama Bal, fav kitabım seride, kessinlikle sebebi de Çınar & Hazal & Emir. Bu üçü için okunur seri.



Genel Degerlendirmem;

Tek solukta okunup bitebilecek bir seri #bilinmeyennumara serisi ve kitapları #Nar #Bal #Kar 🖤

Giriş gelişme ve sonuç olarak ilerleyen seride yavaşça kendi duygularının farkına varan iki gencin başta imrenilecek dostluğunu okuyor, ilerleyen sayfalarda da birbirlerisiz olamayacaklarını görüp duydukları saf aşka şahit oluyoruz.

Seride beni en etkileyen ve en çok sevdiğim kital Bal oldu, çünkü asıl ortaya çıkması gereken duygular o kitapta sebepler bularak topraktan filizleniyor. Yoksa uzuuuun uzun zaman geçerdi eminim. Okura vaad edilen duygular çok güzeldi; oldukça saf ve temiz bir aşkın yanında sonsuz bir arkadaşlığı sunuyordu yazarımız satırlar aracılığıyla. Tabi bunun yanı sıra hoşunuza gitmeyen önyargılar da bulabilirsiniz. Mesela Balın ya da Beren karakterinde olduğu gibi, sevemediğim iki karakterdir kendileri. Şımarık oluşları hani yakıştırmış olsam da, tanımadan yaftalama huyları gram hoşuma gitmedi, çok keskin düşünceleri vardı. Özellikle ana karakterimiz Balın'ın... Kendi hoşuna gitmeyen biriyle Çınar'ın konuşmasını istemezken benzerini kendisi bir güzel yapıyordu. Tabi bunlar kitabın detayları olup okurken kendinizin şahit olmanız gereken kısımları.

Ben seride en çok Çınar'ı sevdim. Çok yalın ve ayna gibi bir karakterdi, ne veriyorsanız onun yansıyacağı biriydi. Emir ve Hazal sonrasında gerçekten tanıdığımız (ben bir tık detay da istedim sanki) Baran vardı bayıldığım karakterler. Serideki favorim de kesinlikle Bal. Bir de değinmem gereken kısım karakterlerin davranışları var, ileri bir yaşta iseniz bir acabalara sürüklüyor fakat karakterlerimizin davranışlarının yaşlarıyla örtüştüğünü düşünüyorum. Şöyle bir kafamızı çevirip baktığımızda benzer davranışlarda olan birçok genç var.

Meraklılarına keyifli bir okuma vaat eden seriyi, tavsiye ederim, zaten çarçabuk okuyacaksınız.

İçinde Aşk Saklı - Judith McNaught || Kitap Yorumu


 Özgün Adı : Whitney, My Love
Kitap Adı : İçinde Aşk Saklı 
Yazar Adı : Judith McNaught 
Seri Bilgisi : Westmoreland Saga #2
Çevirmeni : Melek Aslı Öztürk 
Sayfa Sayısı : 679
Yayınevi : Epsilon Yayınları
Baskı Yılı : 2009
Kitaba Puanım : ☆☆☆☆
Whitney'in yanına uzandı Clayton. Başparmağıyla Whitney'in yanağına dokundu ve genç kadının elmacık kemiğinin nazik kıvrımını parmak ucunda hissetti. Clayton bu kadının ruhuna, tazeliğine tapıyordu adeta; Whitney'in tutkusu iç yakıcı ve tahrik ediciydi... Bunu düşündüğünde bile Clayton iliklerine yayılan keskin bir acı hissediyordu. Bu kadın tıpkı onun umduğu gibi, hatta umduğundan da öte bir yaratıktı; inatçıydı, tatlıydı, şehvetliydi, küstahtı ve zekiydi... Heyecan verici bütün zıtlıkları içinde barındıran bir hazineydi. Clayton'ın hazinesiydi.
(Tanıtım Bülteninden)
Historical romans okuruysanız kitaplığınızda mutlaka Judith McNaught kitapları bulunur ve muhtemeldir ki İçinde Aşk Saklı da defalarca okunur. Yani şaşmaz bu, bence şaşmaz tabi.. 🤭

İlk okuduğum zaman Clayton tüm öfkemin nasibini almıştı ki Whitney'e bir şey kalmadı. Sonraki okuyuşumda hâlâ kızgındım tabi, bu sefer diğeri de payını aldı. Üç derken kaçıncı okuyuşum ipin ucu kaçtı. 🙈  Her iki karakterin de kendilerine ait kısımda yaptığı hatalar hatta ahmaklıklar var kitapta. Kadının kısrak misali dizginlenemez oluşundan bıkkınlık geliyor. Ben başına buyruk burnunun dikine giden sonucu kötü biteceğini bile bile lades diyerek olaya atılan haksız olsa da haklıyım takılan kişileri sevmiyorum. Clayton'dan gözlerimi çekip Whitney'e dönünce tüm sinirlerimin hedefi haline geldi. Eşit miktarda kızdığım eşit miktarda beni öfkelendiren bu iki karakterden yine ılıman yaklaşacağım karakter de Clayton oldu. Şok şok şok 🙈 En azından birinin aşkına bir diğerinin de pişmanlığını görebildim. Yüz puan bana! 👊🏻

Gelelim kitabın konusuna... Gerçi çok bir bahsetmeme gerek yok diye düşünüyorum. Dediğim gibi yıllar içinde kitabın *bulunmayan* baskısına ulaşıp alıp çoktan okudunuz diye düşünüyorum. Aşk için herkesin yapamayacağı şey yoktu. Kendi doğrularıyla yaşayanlar için özellikle, tabi bunlar bir başkası için etik olmamakla birlikte yanlış ve ciddi hatalar olabilir. Clayton da hissettiği güçlü aşk için birçok şey yaşadı. Yaptıkları birçok olaylara sebep oldu. Yanlış anlaşılmalar ciddi hatalar derken hopaaa pimi çekilmiş bomba misali avucumuza bıraktı kendini. Ya sev ya sevme dedi düpedüz, eh sonunda sevdik seni hergele, neyse... Judith'in kaleme alıp da çok sevilmeyen karakteri yoktur, varsa da ender niteliktedir ya da okurken yanlış yorumlanıp anlaşılmıştır. Satırlara döktüğü her bir karakterleri farklı seviyorum, ben. Farklı bir hisle yazıyor kadın ki boşuna Yüreğin Kraliçesi denmiyor ona. Aşkı, tutkuyu, kaybedecek olmanın korkusunu en çok da yaşadığı acıları yüreğinin içinde hissettiriyor. Clayton'un da acısını okurken içinizde hissediyorsunuz. Tabi benim Royce (Düşler Krallığı kitap karakteri) ve Ian (Mutluluk kitap karakteri) aşkım durdurulamazken, Clayton'a da bir sempati besliyorum. Keşke dedesi Royce kadar olaydı da demeden de edemiyorum. 🤭


Yine kısa bir konudan bahsedecek olursam; Whitney'i tanıyan herkes yaramazlıkları ile tanıyor. O dönem bir leydiye yakışmayacak davranışlar sergilemesi babası için utanç verici bir durum halini alıyor. Eh diyor ehtiyar yeter, sonrasında Fransa'ya teyzesinin yanına gönderiliyor bizimki. Whitney'in eve gelişi ise muhteşem oluyor, gıpta edilen bir leydiye dönüşüyor. Hal böyleyken kızı başgöz etmek niyeti peydah oluyor. Fakat bizim deli kısrağın gönlünü fetheden bir bey var, Paul. Peki bu Paul da aynı duygu besliyor mu? Asla. Başta yok mok diyor sonra ciddi rakip çıkınca ama ben vardım moduna geçiyor. Tipik kararsız erkek sorunsalı.
Whitney'in katıldığı her balo ve parti de gözler ona çevriliyor. Karşılaştığı her erkek gönlünü bizimkine kaptırıyor, o gönül kaptıranlar listesinde biri daha ekleniyor. Clayton! Etkilenmemek olmaz tabi, yemyeşil gözleri, bulaşıcı neşesi, esprileri, kıvrak zekası ile epey ünlü, bir de ününe ün katan katır inadı var. Katlanana sabırlar.✌🏻

Clayton'a bir tık daha verip veriştiresim var. Bu kadar aşık, bu kadar sabırlı, bu kadar duygusalken inada binip nasıl duvara dönüşür bir insan çok şaşılası. Yani bir dursa nefes alsa ve düşünse dank edecek görecek oh diyecek ama yok. Dikine dikine gittiği burnunu kırmak istemedim değil hani. Bir de öfkesi, ne menem bir öfke o? Yıkıcı yakıcı yıpratıcı, ondan sonrası tufan olan, Allah sabırlar versin katlanana...

Neyse neyse daha da çemkirmeyeyim adama. Birbirini hem yaralayan hem de yarasını çok güzel saran bir çift onlar. Sevgileri ise bambaşka bir güzellikte. Biraz başbaşa kalsalar dinlemeyi öğrenseler yakmadan yıkmadan önce çok güzel anlaşacaklar. Her duyguyu zirvede hissettiren, her satırda sizi içine çeken bir kitap, eh cağnim epsilon tekrar baskı yenilese de okumayanlar da okusa. OKUSUN DA!

•••
Benden şimdilik bu kadar, çokça sevgi bolca saygı kucak dolusu da öpücükler.




Bu Bir #AşkHikayesi Değil - Sonia Hartl || Kitap Yorumu


Özgün Adı : Not Your #Lovestory
Kitap Adı : Bu Bir #AşkHikayesi Değil
Yazar Adı : Sonia Hartl
Seri Bilgisi : ●
Çevirmeni : Can Başaçek
Sayfa Sayısı : 288
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2022
Kitaba Puanım : ☆☆☆☆☆
Macy Evans, küçük bir kasabada annesi ve büyükannesiyle yaşamaktadır. 80’li ve 90’lı yıllara ait romantik komedi filmlerini yorumladığı bir YouTube kanalı vardır ve tek hayali, bir şekilde zengin ya da ünlü olup yaşadığı küçük kasabayı terk etmektir.
Kızının kendi kaderini yaşamasını istemeyen annesininse, ona en önemli tavsiyesi şudur: İş arkadaşınla sakın sevgili olma.

Bir gün Macy’nin başı, annesiyle gittiği bir beyzbol maçında hiç ummadığı bir şekilde belaya girer. Yanında oturan yakışıklı gençle medeni bir şekilde iletişim kurarken, arka sırada oturan biri onları gizlice kameraya kaydeder ve Twitter’da uygunsuz biçimlerde paylaşır.
İnternet üzerinde uydurulan bu hikâye sayesinde Macy zamanla viral olur ve bundan YouTube kanalı da payını alır.
Macy kendini bu uydurma aşk hikâyesine uyum sağlamak zorunda hisseder, ancak o çoktan annesinin bir numaralı kuralını çiğneyip iş arkadaşı Paxton’a âşık olmuştur. Üstelik şimdi, kısa yoldan zengin olup yaşadığı kasabadan kurtulmak da kendi elindedir.

Macy uydurma bir aşk hikâyesinin mi yoksa kendi aşk hikâyesinin mi başrolünde olmayı seçecektir?
(Tanıtım Bülteninden)
Macy Evans, seksenli ve doksanlı yıllara ait romantik komedi filimleri konu alan incelemeleri YouTube kanalı K1ralama Düny4sı'nda paylaşmaktan keyif alan kızımız. Yaşadığı Midwestern kasabasından ayrılmaya yetecek kadar gelir elde etmeyi hayal ediyor. Annesine hediye amaclı götürdüğü bir beyzbol maçında yan koltukta oturan yakışıklı çocuğun üzerine elindekileri yanlışlıkla dökdüğünde kısa bir sakarlık olarak alacağını umdu. İşgüzarın teki o anları kayıt altına alarak Twitter da viral bir konunun baş kahramanları olacağını her ikisi de ummuyordu. Birkaç video ve fotoğraf, içi şişirilmiş bir hikaye ve yalanlar kısa sürede yayılıp çok konuşulan konular arasına girerken, Macy başına geleceklerden habersizdi. Artık kanalına akın edenler sadık aboneleri değil, internet trolleriydi ve hiç hoş olmayan cümleler sarf ediyor nefretlerini kusuyordu. Üstelik büyük emek vererek çektiği romantik film incelemeleri hakkındaki ilgilenmiyorlar varsa yoksa beyzbol maçındaki yakışıklı Eric ile olan ilişkisi ne boyutta o önemsiyor onu sorguluyorlardı.

On beş dakikada yakalanan şöhretin getirisi zorbalığın yânı sıra lehine kullanınca fayda sağlayabileceğini fark eden Eric, bir teklifte bulunur. İnsanların ilgilendiği hikaye devam edip ilişki yaşıyor görünümü sağlanırsa ilgi eksilmezken her iki tarafa da kazan kazan durumunu ortaya çıkarır. Fakat Macy'nin içine sinmeyen bir durum vardır. Yalan söylemeyi sevmez ve insanları kandırmak ona göre değildir. Üstelik bu yalan aşl hikayesi gerçekte yaşamak istediği aşka da engel olacaktır.

Paxton'a karşı hissettiği duygular gerçektir ve artık bastırmakta da zorluk yaşıyordur. Macy bir çığ gibi sürekli büyüyen bu yalana bir son vermesi gerektiğini biliyor, ancak reklam parasını ya da biri videolarına tıkladığında göğsünde oluşan kıvılcımı görmezden gelemez. Viral faydaları elde etmesine izin verilen tek kişinin Eric olmasının haksızlık olduğunu düşünürken aslında yaptığının kendinden uzaklaşmak olduğunu sonradan fark edecektir. Ancak tıklamalar ve aboneler için sahte bir ilişki kurmak gerçek insanları incitmeye değer midir?

Gülünce yüzünde güneş açan utangaç Paxton'un kendine sakladığı sırlar, kaçıp sığındığı küçük kasabada kalmasının sebeplerini okurken canımı çok yaktı. Ondaki hikayenin bir acı barındırdığını tahmin ederken boyutunun ve yaşadıklarını okumak kalbimi kırdı. Neyse ki onu sarip sarmalaya dünden hevesli (şanslı kız, hıh) Macy var. Fiziki zorbalığa uğrayıp kendi kabuğuna çekilen ve ismini kullanmaktan bile çekinen Midnight, onun elini tutmaya ve birakmamaya kararlı Elise, annesi Gracie, büyükanne ve kasabanın kendilerine arılar dediği örgücü kadınlar ve kötü karakterlerle birlikte her birinin hikayedeki varlığı bir yapbozun bütünlüğünü oluşturuyordu. Romantik bir aşk yanında ögüt veren mesajlarının barınması beni inanılmaz etkiledi.

Yine aynı yere geleceğim ama Paxton ile ortak noktam tavşanları çok seviyor olmamız, bundan dolayı da (tabi kiii aksi mümkün müü) bir ayrı sevdim. Tavşanlarla ilgilendiği bir sahne var, tipki Macy gibi ben de hayranlıkla seyrettim. (kafamda, hayır delirmedim henüz.)

Bu kitap, sosyal medyanın ve bir bütün olarak internetin gerçekte kim olduğunuzu değiştirmesine, gerçek hayatınızı etkilemesine izin vermemek için genç yetişkinlerle bir mesaj veriyor. Viral şöhretinin dağınık ve iki ucu keskin gerçekliğini üstleniyor. Sadece konuşmak için etiketlere tıklayan kitlenin acımasızca sarf ettiği kelimelerin ağırlığı altında muhatapların ezilmesi, üzerlerinde bıraktığı tahribatı empati kurduracak şekilde bizlere hatırlatıyor yazar.

Aşkı da dozunda veriyor, hissettiriyor. Karakterlerkn arasındaki çekim, filmlere yapılan atıflar (kitap boyu birçok filmden bahsediliyor ve yarısını izleyip diğer yarısını izlememiş olan ben bir film maratonu yapma fikrindeyim.) Arkadaşlığı, sadakati, aile ilişkilerini her biri tam kararında satırlara dökülmüştü. Okuduğum her satırı hissettim ve bunda emeği geçen herkesin ellerine sağlık, şahane bir iş ortaya koyulmuş. Elbette ki içerikle uyumlu olan kapağa da değineceğim, Ren Kitap kapak konusunda çıtayı arşa çıkardı, bayılıyorum her kapağa. 🖤 Alış-veriş listenize yer açmanızı tavsiye edeceğim, bu kitabı okumanız gerekiyor.
ŞİDDETLE TAVSİYEMDİR.




Tomorrow || Dizi Yorumu


Adı : Tomorrow
Türü : Aksiyon, Dram, Fantezi
Yönetmen : Kim Tae Yoon
Yapımcı : MBC, Netflix
Bölüm Sayısı : 16
Gösterim Tarihi : 1 Nisan 2022 - 21 Mayıs 2022
Ülke : Güney Kore
Dil : Korece
Oyuncular : Rowoon, Kim Hee Sun, Lee Soo Hyuk, Yoo Ji On.
Puanım : ☆☆☆☆☆
İyi bir üniversiteden mezun olup işsiz kalan Choi Joon Woong, uzun uğraşları sonuncunda iş bulamamıştır. Son iş görüşmesinden de olumlu sonuç alamamış olmasının yıkımını yaşayan karakterimiz derin bir buhran içindedir.  İntihar etmeyi düşünenlerin hayatlarını kurtarmak için birlikte çalışan ölüm melekleri Goo Ryeon ve Im Ryoog Goo ile yolu bir geçe kesişir. İki ölüm meleği bir kriz yönetimi ekibine aittir. Goo Ryeon ekibin liderdir ve Im Ryoog Goo yanına Choi Joon Woong da üye olarak katılır. 

Dizi talihsiz bir kaza sonucu yolu ölüm melekleriyle kesişen Choi Joon Woong etrafında dönmektedir.

Karakterler: 

Kim Hee Sun; ‘Tehlike Yönetim Ekibi’ni yöneten korkusuz ve karizmatik ölüm meleği Goo Ryun karakterini canlandırıyor. Soğuk bir karakterdir, insanlarla arasına mesafe koyar.

Yoo Ji On; Tehlike Yönetim Ekibinin üyesi ve Goo Ryun'un sağ kolu Im Ryoog Goo karakterini canlandırıyor.

Rowoon; Talihsiz bir kaza sonucu derin bir komaya giren Choi Joon Woong karakterini canlandırıyor. Tekrardan hayata dönmek için ekibin parçası olarak 6 ay kadar süre geçirmesi gerekir.

Lee Soo Hyuk: Ruh Yönetimi Genel Merkezi'ndeki insani yönetim ekip lideri Park Joong Gil karakterini canlandırıyor. Soğuk bir karakterdir ve asla gerçekte ne hissettiğini belli etmez.


Eski bir inanışa göre insanın kaderi kopması zor kırmızı bir iple bağlıdır. Kaderin kırmızı ipidir bu, bir hayat bitimi bir sonraki hayatta o iple yeniden buluşulacağına inanılır. Eğer intihar edip affedilmesi güç suç işlersen o ip ve sevdiklerinle olan bağ kopar. Dizinin temelinde yatan ana mesaj buydu ve benim en hoşuma giden kısımlardan da biridir. Birçok dizi izlemişimdir, birçoklarına ayılıp bayılmışımdır ama beni en derinden bu kadar etkileyen dizi de ender denecek kadar azdır. Güldüğüm çok sahne olduğu gibi boğazımda düğüm bırakıp hıçkırarak da ağlatmıştır.

Kaderin kırmızı ipi... İnsan hayatı zor, bu zorluğa yine insan sebep oluyor. Zorbalıklar konusu özellikle, okul yıllarında yaşanan akran zorbalığı ile başlar iş hayatında da çoktur. Dışarıda ki sorunları eve getirir evin huzurunu bozar, ya da ülke için canını ortaya koymuş bir adamı bile hor görebilir. İnsan çözümü zor olan bir sorundur. Ülkedeki sorunla kadınlar zulmedilir mesela, üstüne yine o zulme uğrayan kadınlar suçlanır dışlanır... Günümüze ulaşan o lanet sorun, tecavüz. O saatte kadına denir orada niye vardın ne yapıyordun çığlık atmadın... Her şey omza birikir, tak eder ve hayattan vazgeçmek ister, tam orada bizim ekip devreye giriyor. Koo Gu Ryeon risk yönetim ekibinin lideridir, kendisinin de geçmişinden gelen bir hikayesi vardır. Yaşadıklarından yola çıkarak intiharın önüne geçmek ister ve insanları bu yoldan döndürmeye çalışan bir ölüm meleğidir. Yine bir intihar durumuna tam müdahale edeceği zaman karşılaşırlar Choi Jun-Woong ile. İyi bir üniversiteden mezun olmak iş bulmakta kolaylık sağlamıyor, torpille işi kapanların ardından bakmak da bazen insanın hevesini kırıyor fakat Choi Jun için bu durum öyle üzülmüş olsa da hayata sıkı sıkı bağlı. İş görüşmesi kötü geçmiş, arkadaşı ile dertleşmiş eve dönerken yol üzeri başına geliyor ne geliyorsa. Sarhoş bir adam ölmek maksadıyla köprüden dururken Choi Jun onu vazgeçirmek için ikna etmeye çalışırken, kendi düşer. Ölmemesi üzerine bir anlaşmaya gidererek 6 ay kadar komaya girer. Yarı ölümlü olarak bir ölüm meleği olup dahil olduğu ekipte çalışacak yoksa daha uzun bir süre komada yatacaktır. Bizim şaşkın Choi Jun kabul eder ve hikaye başlar.


Dizide işlenen o kadar çok konu vardı ki her biri derinden etkiledi. Sevdiği kadını kaybeden bir adamın o kaybetme acısı ile hayattan kopma isteği epey sarstı, sonra gazi bir amcanın son gününü ekiple geçirmesi finali öküz oturdu böğrüme nasıl ağladım. Hele evcil dostlarımız ile alakalı bir bölüm vardı, allah'ım nasıl zoruma gitti nasıl ağladım. Kpop konusu da işlenmiş, idollerin hayatının kolay olmadığı sossyal medyada nasıl zorbalığa nefrete kurban gidileceği, tek bir kötü haberin bir hayata mâl olacağı... Bir de bu dizi sayesinde kore ve japonya arasında yaşanan bir olayı öğrendim mesela, o kısımda aldığım nefes boğazımda kaldı, düğüm oldu soluksuz bıraktı beni. 

1910'dan 1945'e kadar Japonya tarafından sömürgeleştirildiği tarihî bir dönem olduğunu dizi ile öğrendim. O dönem kaçırılan koreli kadınlar “Rahatlatıcı kadınlar” ismiyle japon askerlerinin tecavüz ve işkenceye maruz kalmış. Bu olaylar nedeniyle japon hükümeti 2015 de anca özür dilemiş, kusurumuza bakmayın olan oldu tarzında. İzlerken kanım dondu, öyle karamsar ruh haline büründüm ki ağlamaktan bir hâl oldum. Hangi dönem hangi ülke hangi topluluk ya da medeniyet fark etmiyor, kadın işin sonunda en fazla zulme uğrayan oluyor. Üstüne suçlu ilan ediliyor, öldürülüyor intihar et diye kendini öldür diye zorbalık da görüyor. Yani, mağdur edilenken birden bambaşka konuma getiriliyor. Şu an bile bilmediğimiz bir şehirde bu kabusu bir kadın yaşıyor. Adalet...

Im Ryoog Goo'nun hikayesi de beni darma duman etti, en çok ağladığım bölümlerden de biri o. Annesinin yaşadıkları, canına kıyması ile aralarındaki bağın kopması o duygular dedim allah'ım geliyorum galiba...

Park Joong Gil ve Koo Gu Ryeon, onların hikayesi.. Bak boğazım düğümleniyor. Spoiler olacak diye de bir şeyler demiyim diyorum ama... İzlemeniz gereken bir dizi, kaçırmamanız gereken bir dizi. Oturup ağlamanız gereken konular var, valla bakın ya 😭 Gu Ryeon'in ihtihar etmelerine engel olmasının, Joon Gil'in intihar edenlere karşı öfkesinin olmasının sebebi var. Baş rollerden yan rollere, hikayelere mekanlara kostümlere her şey o kadar çok cok iyiydi ki akılda kalan bir dizi. Finalde yüzde tebessüm bırakarak bitiyor, ya hepsi çok iyiydi, müziğinden sahnesine her şeyine 10/10 dizi. Mutlaka izleyin! TAVSİYEMDİR 🖤


BUNLAR DA BONUS OLSUN 😉