Yalanın Yangını - Rina Kent | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Consumed by Deception
Kitap Adı : Yalanın Yangını
Yazar Adı : Rina Kent
Seri Bilgisi : Deception Trilogy #3
Çevirmeni : Deniz Metin
Sayfa Sayısı : 336
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 5/5
Gerçek daima göründüğü gibi değildir. Lia bunun farkında olmasa da yakında olacaktı. Çok yakında. Bu hayatı ben seçmiştim. Bu yolu. Bu çarpık anlaşmayı. Lia için şeytanla anlaşma yapmış, kader ve ölümle oynamıştım. Artık geri dönüşü yoktu. Onu çalmıştım ve hiçbir hırsızın yapmayacağı gibi ben de onu geri vermeyecektim. Lia bağımlılığımdı. Takıntım. Aşkım. O benimdi.

(Tanıtım Bülteninden)
Rina'nın kalemiyle tanışmak yaptığım en doğru seçimlerden biriydi. Okuması son derece keyifli bir kitaptı. Kurgu hikaye karakterler olarak okuyanı tatmin etti, vaat edilen her şey serinin içinde vardı. Aksiyon, ihtiras, entrika, aşk her şeyin fazlası vardı.
Yalanın Yangını kitabıyla birlikte serinin başından itibaren oluşan soruların karşılığı buluyoruz, kafa karışıklığı çözüme kavuşuyor. Geriye dönüp baktığınızda her şeyin yerine oturduğunu görüyorsunuz. Tam anlamıyla görkemli bir bitişi karşılıyoruz son kitapla birlikte... 🤤

İkinci kitaptan hatırlıyoruz ki yanlış iletişimden kaynaklanan bir takım yönlenmeler ve beraberde söylediği yalan sakladığı bilgi derken kendini çıkılması zor bir yola sokmuştu hani, işte Lia ​​artık her şeyin farkında. Hatırlaması gerekenleri hatırlarken öğrenmesi gerekenleri de öğreniyor. En azından daha dinleyen daha gören bir konuma alıyor kendini.

Lia daha kendinde daha güçlü, peşine takılan şeytanları yeniyor üstelik. Bir yandan Adrian'a karşı olan hisleriyle yüzleşiyor. Nerede hata yaptığını kendine itiraf ediyor, Adrian'ı kendinden nasıl uzaklaştırdığını ve güvensizliklerinin aklını ele geçirmesine izin vermesindeki pişmanlığı okuyoruz satırlarda. Ve silkeleniyor, ilişkileri için gerçekten savaşmaya, ihtiyacı olan yardımı almaya karar veriyor.

Adrian, bu adamın Lia harici herkesin korkulu rüyası olurken, bir tek ona çelikten kalkan olup pamuklara sarma isteği beni böyle yumuşacık ediyor. Seviyor adam arkadaşlar, hem de bencilce olduğunu düşünüp onu kendinden bile sakınarak ama şey 👉🏻👈🏻 öhhö neyse, seviyor arkadaşlar. 😏 Yine sert ve şey öhhö acımasız hâlini gördük ama yani şimdi öylesi okuması da keyifliydi, hadi itiraf edin! *itiraf bekliyorum arkadaşlar yoksa keserim sizi.🔪*

Adrian'in sert hâlinin tek sebebi ise tamamen Lia, onu her fırsatta uzaklaştırması ve kendini tam anlamıyla bırakamadığı için duygularını ifade etmekte zorlanıyor. Ki yine ikinci kitapta şahitlik etmiştik nasıl bir çocukluk yaşamıştı, bunu da düşünerek insanın içi eziliyor. İhtiyaç duyduğu sevgiyi hiçbir zaman sahip olamamasının verdiği o eksiklik ilişkilerinde hep ortasında duruyor.

Adrian duygu yumağı hâlinde; Lia'nın ona söylediğinin gerçek olma olasılığıyla hissettiği  kızgınlık bir yana ona olan sevgisini azaltmıyor. Tabi cezalandırmak istiyor. 😏 Sacede kendine ait olduğunu hatırlatmak istiyor. 😏 Bu sadece belli bir takıntı ya da ne bileyim işte doyurayım kendimi tarz bir durum değil Adrian için, adam aşık dut gibi hemde. Gözünü açıyor Lia diyor gözünü kapatıyor yine Lia diyor, düşünün Rus mafyası bir adam, herkes korkuyor vs ama bir kadın onun aklını alıyor. 🤭 çok iyi ama ehe 🤭
Her iki karakteri de seviyorum ama Lia'nın katakter gelişimi mükemmeldi ve sonunda evet be kızım dedirtti bana. En başından en sonuna kadar empato yapınca her eyleminde düşüncesinde paniklemesinde hak veriyordum ve iyileşmesi gerekiyordu. Bu gelişimi gösterdi ve kalbinin kapılarını sonuna kadar açıp güvenli liman olarak Adrian'ı seçerek teslim oldu. Adrian, aga ben ben iptalim bu adam karşısında, Adrian'ım da Adrian'ım.
Son olarak ailece onları okuması çok güzeldi, Jeremy bu kitabın yıldızıydı. Veledi zaten sevmiştim ama daha çok sevdim. Spoilersiz üstü kapalı anca bu kadar anlatabildim kitabı, umarım anlayabilmişsinizdir. 🤭

Efendim uzun lafın kısası ben yazarın anlatımına bayıldım, seriyi de aşırı seviyorum. Mafya kurgusu, karanlık bir aşk, yetişkin imgeler severim okurum derseniz seriyi size öneririm. 😍

Tavsiye etmesi benden, okuması sizden. 💋


Deception Trilogy / Yalan Üçlemesi;

#3 Consumed by Deception / Yalanın Yangını


Gecenin Rengi - Eda Yıldırım | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Gecenin Rengi 
Yazar Adı : Eda Yıldırım
Sayfa Sayısı : 440
Yayınevi : Nemesis Kitap
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 5/5
Mutlu bir evliliği olan Duru, kocasıyla geçirdiği trafik kazasında bebeğini kaybeder. Kaybının ardından psikolojik sorunlarla boğuşan genç kadın, hayatında birtakım değişiklikler fark ettiğini iddia ediyordur. Ona göre, kazadan sonra hastanede uyandığında yanında olan adam, kocası değildir. Her ne kadar onun gibi görünüp onun gibi davransa da evinde kalan adamın bir başkası olduğu fikriyle boğuşan genç kadına Capgras Sendromu tanısı konur.

Duru ise bu durumun psikolojik bir sorundan ibaret olmadığını düşünüyordur. Evindeki adamın gerçek kimliğini açığa çıkarmak adına hem zihniyle hem de tıp literatürüyle bir savaşa girer. Etrafı ailesi de dahil olmak üzere ona inanmayan insanlarla çevrilmişken bir doktordan yardım ister.

(Tanıtım Bülteninden)
Zar zor toparlanacağınız kaza sonrasında hayatınızda olan insan için hiç şüphe duydunuz mu? Sorunun cevabı ne derseniz, kulak verin bana a dostlar.

Duru için hayatı öyle bir nokta da duruyor ki soluğunuzu tutup olayları takip ederken buluyorsunuz kendinizi. Yazarımız öyle bir konuyu ele almış ki, gizemi bol gerilimi ensemizde hissediyoruz okurken satırları. Acabalar sürekli kafamızda dolaşıyor Duru gibi. Yanılma payı var mı, haksız mı ki, geçirdiği kazadan kalma travma mı yoksa diye diye her bölümde artan heyecanla ilerliyor sayfalar.

Karakterimizin mutlu giden evliliği vardı, kocasınaysa aşıktı. Geçirdiği o kaza sonrası her şey birden değişti. Severek evlendiği kocası, yanında duran kocası bir değildi. Sadece Duru'nun fark edebileceği ufak detaylar onu bu düşünceye itti, peşine düştü. Başına geleceklerden habersiz gerçeği öğrenmeye koyuldu. Neler oldu, bu süreçte ona inanan yardım edenler var mıydı yoksa kadıncağız tek başına mı mücadele etti derseniz, öğrenmek için yapmanız gereken kitabı edinip okumak. Tüm soruların cevapları kitapta saklı.


Gerçeklik neydi hangisiydi ikilemi yaşayan Duru'nun yalnızlığı, başa çıkamayacağını anladığında doktora başvurarak yaşadıklarının psikolojik bir çıkarımı olma seçeneğinin peşine düşmesi, çıkan sonuçla olası belirtilerin onu Capgras sendromu götürmesi ile hastalık hakkında bilgilerin eklenmesi kitapta en ilgimi çeken kısmıydı. Hastalıkla alakalı bilgiler, kurguya yedirilen detaylar her biri kitabı destekleyen daha güçlü kılan etkenlerdi. O merak etme duygusu hiç dinmedi, sorgulama şüphe sonuca varmaya çabalama korku her duygu okur olarak satırlardan geçti. Gecenin Rengi karakterleri kurgusu hikayesi beni tatmin edecek her unsura sahipti.

Duru'yu ve hikayesini merak edin bence, kitabı alıp da okuyun hatta. Ve şunu da demek istiyorum ki bu kitabı tv karşısında izlemek de isterim. Zira çok hoşuma gitti, ekran başından kaldırmayacak bir kurguya sahip çünkü. Efendim uzun lafın kısası okuyun okutun derim ben.

Tavsiye etmesi benden, okuması sizden. 💋


Yazar Röportajı #13 Eda Yıldırım - Gecenin Rengi


Uzun yıllara dayanan tanışıklıkla birlikte tatlı bir okur - yazar ilişkisi içinde olduğum Eda Yıldırım ile güzel bir röportajla geldim. Son kitabında gizemi kuşanıp gerilimi zırh edinmiş kalemine, Eda Yıldırım. Öyle bir kurgu oluşturmuş ki Gecenin Rengi kitabında, öyle bir hikâyeye çekiyor ki okuru, sonunda adalet yerini bulurken okuduğunuz satırlardan memnun kalıp sakince soluk aldırıyor.

Peki, onu yakından tanımaya var mısınız?

Eda Yıldırım 

 

1979 yılında İzmir’de doğdu. Dört çocuk annesi olan Eda Yıldırım, üçüncü çocuğunun doğumundan kısa bir süre sonra amatör hikâyeler yazmaya başlayarak yazım dünyasına adımını attı. İlk olarak internet sitelerinde "fanfiction" adı verilen hayran kurgu eserleri yazıp yayımladı. Yazım uğraşı içerisindeyken kendini geliştirebilmek adına sürekli bir okuma, araştırma sürecine girdi.

Yazar olarak adım attığı 2014 yılının Eylül ayında heyecanla ilk kitabını, 2015 yılının Mart ayında ikinci kitabını, 2016 yılının Ocak ayında  üçüncü kitabı yayımlandı. Uzun bir aradan verdikten sonra yazar; yazmaya, öğrenmeye ve okurlarını yeni kitaplarla buluşturmaya devam ediyor.

• Sadece Seni Sevdiğimi Söylemek İçin Aramıştım (2014)
• Kadınımın Şarkısı (2015)
• Karanlık Saklasın Bizi (2016)
• Gecenin Rengi (2023)


☆ Bilen biliyor fakat daha yakından tanımak isteyenler için; Eda Yıldırım kimdir diye sormak istiyorum. Nelerden hoşlanır, neler yapar, seni tanımak isteriz.

• Öncelikle beni tanımak isteyerek bu röportajı okuyan herkese ve özellikle sana teşekkür ederim Nurhayat.

Eda Yıldırım 44 yaşında, 4 çocuk annesi, okumayı ve yazmayı hayatının merkezine çok küçük yaşta almış, aynı zamanda bir derneğin Genel Koordinatörlüğünü üstlenen acemi bir yazar adayı. Dört kitap annesi olmama rağmen hala kendimi yazar olarak adlandırırken çekiniyorum. Birkaç fırın ekmek yemem daha gerekiyor sanırım. İlk üç kitabım 2014, 2015, 2016 yıllarında peş peşe gelmesine rağmen gerek sektörde yaşadığım olumsuzluklar, gerek özel hayatım ve sağlık sorunlarım nedeniyle bir süre yazmaya ara vermek zorunda kaldım. Şimdi ise okurlarında iz bırakacağını umduğum yeni eserim Gecenin Rengi ile fırtına gibi olmasını umduğum bir dönüş yaptım.


☆ Tam olarak ne zaman yazmaya başladın? Yazma kararını almakta seni etkileyen faktör neydi?

• Aslına bakarsanız yazamaya ilk başlangıcım ilkokul beşinci sınıftaydı. Bir defter alıp, karakterleri yarattığımı, hepsine tek tek bir hikâye alt yapısı yazdığımı hatırlıyorum. Tabi arkası gelmedi. Ancak üvey babamın edebiyat öğretmeni oluşu, yazıyı sürekli hayatımda tuttu. Ödevlerimi tamamladıktan sonra onun verdiği bir konuda yazmak o zamanlar zoruma gitse de şimdilerde iyi ki o kompozisyonları yazmışım diyorum. Yazma alışkanlığımın temeli bu olsa da 3. Çocuğumun doğumunun ardından depresyonda olduğum süreçte başladığım fanfiction (hayran kurgu)lar benim ilk ciddi denemelerim. Sonrasında bu hikayeleri Harry Potter hayran topluluğu horkulukavcisi forum sitesinde yayınlamaya başlayarak kendime bir okur kitlesi edindim. O zamanlar tabi wattpad diye bir şey yok. Gerisi ilk kitabım Sadece Seni Sevdiğimi Söylemek İçin Aramıştım adlı hikayemi yayıncılara göndermemle ve birçok yayıncıdan olumlu dönüş almamla taçlandı.

☆ Yazma ritüelinden bahseder misin? Örneğin hangi ortamda, hangi materyallerle, hangi müzikle, nasıl bir ruh haliyle yazmayı tercih ediyorsun?

• Dört çocuk annesi olduğumu söylemiş miydim, haha. Açıkçası benim yazmak için belli bir yerim ya da saatim yok maalesef. Keşke size Stephan King gibi saat 8.00’de yazmaya başlıyorum öğlen 12.00’ye kadar çalışıyorum diyebilsem. Boş bulduğum anlarda, mutfak masası, yatak odası ya da salonda kanepenin üzerinde yazmaya başlıyorum. Kahve ve o dönemde içiyorsam o dumanlı şey yanımda olur. 15 yıldır belirli dönemlerde bırakıp, tekrar o batağa sağlanıyorum. Müziğe gelirsek, saplantılı biriyim, eskilerden ya da sevdiğim şarkılardan iki listem var. Sürekli döner durur bu listeleri dinlerim. Yeni şarkıları bilmem ben. Özellikle bazı sahneleri yazarken beni o ruha sevk edecek bir şarkı bulurum ve günlerce sadece o şarkıyı dinlerim. Yazarken, araba kullanırken, çalışırken arka planda sürekli aynı şarkı çalar. Saplantılı olduğumu söylemiş miydim?

☆ Oluşturduğun kurguyu yazarken neler hissedip hangi duygularla yola çıkıyorsun?

• Benim için yazmak, bir şeylere hayat vermek. Karakterle konuşuyorum bazen. O ne düşünürdü, bu soruya ne cevap verirdi diyorum. Onlar için mutlu olur ya da üzülebilirim. Gözümü kapattığımda sahneyi görebiliyorsam bence olmuştur. 

☆ Bir kitabın yazılmasında kurgu oluşturmak mı daha zor? Yoksa kitabı yazmak mı?

Bence bir kitapta olmazsa olmaz şey kurgu tasarımı. Günlerce üzerinde düşünürüm. Sürekli kendimle tartışırım. Kitabın eksik noktası olmaması için beta okurumla tartışırım. Yazar olduğumuz için herkes bizim doğrularımızı kabul edecek diye bir şey yok. Hata yapabiliriz, ama bunu görmemiz için ikinci bir bakış açısı önemli. Ama bir gerçek var, yazarken kurguda değişiklik olabiliyor. Başlangıç belli, son belli, ama bu yolculukta yaşanacaklar ve sizi o sona getirecekler belli değil. Kitap kendini yazıyor o aşamada. Asla sayfa sayfa not alıp yazmıyorum. Bölüm bittiğinde bir sonraki bölüm şekilleniyor. Kısacası iyi kurgu size iyi bir yazım süreci sunuyor. Kitabı yazmak kolaylaşıyor. Bence ikisi birbirine bağlı. 

☆ Yazacağın kitapta, kurguyu oluştururken dikkat edilmesi gereken unsurlar nelerdir?

•Gerçekçi olmalı bir kere, karakterler ya da olaylar. Ne kadar kurgu olsa da fantastik bir evren yaratmadığımız sürece realiteden uzaklaşmamak gerek. Araştırma da çok önemli. Bilmediğim konuları yazmaktan korkmam ben, araştırır öğrenir öyle yazarım. Örnek vermek gerekirse ben hayatımda hiç terapiye gitmedim. Ama Gecenin Renginde bolca psikolog ve psikiyatr seansları okuduk. Bunu tabi ki bolca araştırarak, videolar izleyerek yazdım. En büyük korkum psikoloji hakkında eğitim almış ya da bu mesleği icra eden birinden gelecek olumsuz yorumlardı. Çok şükür okurlarım içinde vardı ve olumsuz bir yorum iletmediler bana. Tutarlı olmak da önemli. Bundan yıllar önce editör bir arkadaşım bana danıştı; Kitapta hamile bir kadın var. Beş aylık olmuş, çocukların ikiz olduğunu yeni öğreniyor. Dedim mümkün değil. Kitap eski dönemde geçse neyse ultrason yok, doktor kontrolü yok dersin. Ya da günümüzde cinsiyet öğrenmemek bir tercih olabilir. Ama sen karnında iki bebek taşıyorsan bunu illaki bir şekilde öğrenirsin. Küçük detaylar, ama kurgunu sarsıyor. Başa dönmen gerek. O yüzden kurgu tasarımı gerçekten önemli.

☆ Yazmaya karar verdiğin kitabı ne kadar sürede yazıyorsun? Yani bir romanın ortaya çıkması ne kadar sürüyor?

Eğer prensiplerime sadık kalırsam günde en az bin kelime ile başlıyorum. Alt sınır bu. Bazen iki bin yazıyorum. Haftalık en az yedi sekiz bin yazmış oluyorum böylece. Hafta sonları aileme ayırmaya çalışıyorum. Bu açıdan baktığınızda üç ayda bir kitap bitirebilirsiniz. Ama elbette tek işimiz bu değil. Yine Stephan King örneği. Gecenin Rengi altı ayda tamamlandı. Ancak basım aşamasına gelene kadar üzerinde bir yıl daha çalıştığımı söyleyebilirim. Tabi her gün dosyayla ilgilendim dersem yalan olur. Ama sözleşmeyi imzaladığımda tamamlanmasının üzerinden bir yıl geçmişti. Bu süreçte kitaba önce lektör raporu aldım. Rapor doğrultusunda ileri yazarlık atölyelerine katıldım. Rapordaki geri dönüşlere   göre üzerinden iki kez daha geçtim. Editör bir arkadaşım okumasını yaptı. Beta okurum her süreçte yanımdaydı. Bana kalırsa yayıncın belli ise bir kitabın ortalama yazma ve basıma hazırlık süreci bir yıl ya da on beş ay denilebilir.

☆ Bir romanın başarılı olabilmesi için sence olmazsa olmaz koşul nedir?

ETHOS İlkesine uygunluğu. Şimdi burada ETHOS’u uzun uzadıya açıklayamam. Ancak editörlerin kitap başvuru dosyalarını değerlendiren bu ilkeyi baz aldıklarını söylemeliyim. Bu kitap bastırmanın başarılı yolu aslında. ETHOS a uyuyorsan kitabın basılır. Aksi takdirde basılamaz. Bence ücretsiz basım almış bir roman aslında zaten bir tür başarı elde etmiştir. Ama yazım aşamasında başarıdan söz ediyorsak kesinlikle kurgu diyemem. Ben Gecenin Rengi’ni çok iyi kurguladım. Ama kötü yazıyorum. Manasız, basılamaz. Basılmayınca da direk başarısız addedilebilir. Başarılı bir romanın olmazsa olmaz koşulu kendini eğitmektir. Doğru kurgulamayı, doğru yazmayı öğrendikten sonra başarısız olmanız çok olası değil. Gecenin Rengi’ni reddeden yayıncıları yazsam bir roman daha çıkar sanırım. Basım aşamasına gelirsek eğer yayıncıyla iletişim halinde olmak kesinlikle önemli. Bir whatsap grubumuz var, Kitabın yazım aşamasında kızım ben ve beta okurum ekliydi. Lektör raporunu aldığımda gruba editör arkadaşım eklendi. Baskı aşamasına geldiğimizde tasarımlarımın büyük çoğunluğunu yapan bir arkadaşım ve pr aşamasında blogger bir arkadaşım gruba dahil oldu. Gecenin Rengi’nin tüm aşamalarında beyin fırtınası yaptığımız bir ekibimiz var kısacası. Herkes düşüncesini belirtiyor ve ortak bir kararla harekete geçiyoruz.


☆ Gecenin Rengi'nin ortaya çıkış öyküsünü merak ediyorum, nasıl olduğundan bahseder misin? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdin, yazma süreci nasıl gelişti...

• 2022 Yılbaşında Covid-19 oldum maalesef. Bu süreçte kendimi odaya kapattım. Bir süre Witcher izledikten sonra tüm bölümleri bitirdim. Sonrasında izleyecek bir şey bulamayınca eski yazdıklarıma baktım, bazı dosyaları sildim. Bir arkadaşımın yazdığı ve bana yolladığı Color of Shoes isimli dosyayı gördüğümde dedim ki ne kadar güzel bir isim. O anda yeni bir hikâyeye başlama fikri doğdu. Hastalanmadan birkaç hafta önce internette capgras sendromu ile alakalı bir yazı okumuştum. Merak edip incelemiştim. Daha önce hiç duymadığım zihinsel bir rahatsızlıktı. Bundan güzel hikâye çıkar dediğimi hatırlıyorum. Önce hikâyeyi kafamda tasarladım. Sonra Beta okurumu aradım ve tasarımı anlattım. O kadar beğendi ki, beni yazmam konusunda teşvik etti. Hemen bir Word dosyası açıp önce karakterleri tasarladım. Ardından bir dosya daha açıp hikâyenin notlarını oluşturdum. Sonrasında son dosyayı açtım ve başlığa Gecenin Rengi yazdım. Kitap daha yazılmadan adı belli olmuş oldu böylece. Sonra süreç başladı. Gecenin Rengi ve karakterleri ile hayatımda her zaman özel yeri olacak bir kitap.

☆ Gecenin Rengi kitabını yazarken, senin açından zorlukları oldu mu?

• Açıkçası kitap kendini zorla yazdırdı diyebilirim. Yazmadan ya da kitabı düşünmeden bir saniyem bile geçmiyordu. Herkesle kitap hakkında konuşmak istesem de kurgunun hassasiyeti nedeniyle beta okurum ve kızım dışında her şeyi kendime saklamak zorunda kaldım. En zor kısmı buydu sanırım. Harika bir şey yaratmak ama bunun hakkında kimseyle konuşamamak. Şimdi kitabı bitiren herkesle uzun uzun sohbet ediyorum. Artık içinde ne kadar tuttuysam haha.

☆ Bize, çok detay vermeden Gecenin Rengi'nden bahseder misin?

• Yine Kurgu konusuna geldik. Kurgu hassasiyeti nedeniyle, büyük bir sürpriz sonun tadını kaçırmamak için çok fazla detay veremem. Arka kapak yazısıyla yetinmek zorundasınız. Merak edenleri kitabı almaya davet edelim. Ama karakterlerden şöyle bir bahsedecek olursak Duru güçlü bir kadın. Yaşadığı zor durum karşısında pes edebilecekken savaşmayı seçmesi bile bunun en basit ispatı.

☆ Duru, kitabımızın ana karakteri. Yaşadığı süreç zordu ve en nihayetinde adalette yerini buldu. Ben olsaydım şöyle olur dediğin yer olur mu?

• Duru yeri geldi kendi zihninden şüpheye düştü, yeri geldi kocasının bir sahtekâr olduğunu düşündü. Bunun neticesinde ne olduğunu kitabın sonuna kadar öğrenemiyorsunuz. Duru’nun yerinde ben olsaydım belki de pes ederdim. Detaylar…

☆ Her yazarın hayalleri arasında kitaplarının beyaz perdeye taşınması da vardır, kuşkusuz. Gecenin Rengi için film teklifi geldi diyelim İNŞALLAH OLUR vereceğin cevap ne olurdu?

• KESİNLİKLE EVET! En büyük hayalim aslında bu. Çünkü kurgu itibariyle tam da bir televizyon filmi olabilecek ya da mini dizi diyebileceğimiz bir yapım olurdu. Herkesin finali soluksuz izleyeceğinden de eminim. Ama çekim aşamasında beni sete davet etmeyeceklerse kalsın. Yapım aşamasının içinde olmak isterim. Karakterler olduğu gibi yansıtılmış mı? Eksik ya da fazla nokta var mı?

☆ Önceden çıkan kitapların var, bu kitapları yeni baskısı olup raflardaki yerini alır mı? Ki bir okur olarak bunu can-ı gönülden isterim.

• Açıkçası Sadece Seni Sevdiğimi Söylemek İçin Aramıştım’ı şimdi oturup yazsam çok daha farklı bir kitap okurdunuz. Geriye dönüp baktığımda o zamanlar çok iyi dediğim kitap başarısız bir denemeydi. Bu benim acemiliğim ile yayıncının ilgisizliğinin bir araya geldiği ortak bir başarısızlık. Düşünsenize editör yüzü görmeden, bölümler bile ayrılmamış bir şekilde basıldı. Şimdiki benim onu oturup yeniden yazacak hali yok. Bu haliyle de basılmasını istemem açıkçası. Kadınımın Şarkısı da bence okurun doyduğu bir kitaptı. 4500 adet basıldı ve baskısı yok. Fena bir kitap değil. Ama yeniden basılması için çaba harcayacağımı düşünmüyorum. Karanlık Saklasın Bizi ise kesinlikle basılmayı hak ediyor.  İlk baskının tükenmesinin ardından yayınevinin kapanması ikinci baskıya engel olmuştu. Okuyucu doymadı, ortada satış yok. Kitap da iyiydi. Beni uzun süre yazmaya küstüren de bu olmuştu aslında. Bir teklif olursa değerlendirmeyi düşünürüm.

☆ Yeni çalışmaların var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misin?

• Gecenin Rengi yazım aşamasında yeni bir kurgu tasarladım açıkçası. Gerek iş yoğunluğum gerekse Gecenin Rengi’ne kanalize olmam nedeniyle sadece giriş bölümünü yazabildim. Sanki kurguda henüz olmamış dediğim bir nokta var. Bunu bulunca arkası gelecek diye düşünüyorum. Bu arada yine psikolojik bir rahatsızlığı temel alacak Psikolojik Gerilim türünde bir roman olacak. 

☆ Türk yazarlar içerisinde bu kişinin eserleri beni yazar olmak için çok iştahlandırdı diyebileceğiniz bir yazar var mı?

• Ayşe Kulin. Bu konuda cevabım kısa ve net. Ayşe Kulin’i Adı Aylin ile 2000 yılında okudum sanırım. Hayatıma yön veren kitap diyebilirim. Yazmak için olmasa da hayatta Aylin Rodomisli’yi örnek aldığım çokça nokta var. Başka Türk yazar okumuyorum. Yeniliklere çok kapalıyım. Saplantılı olduğumu söylemiştim değil mi haha.

☆ Bir yazar olarak okuduğun ve beğendin yazarlar kimlerdir?

• Ben okumaya Agatha Christie, Stephan King ve Barbra Cartland ile başladım. Rahmetli annemin kitaplığında onlar vardı çünkü. Şimdilerde Dan Brown, Jean-Cristoph Grange de ne yazsa okurum listeme dahil olan yazarlardan. Tabi fantastik türde Toilken, J.K. Rowling, Robert Jordan…

☆ Hangi tür kitapları okumaktan hoşlanıyorsun?

• Sanırım sevdiğim yazarlar bu konuda ipucu vermiştir. Ara ara çerezlik olarak romantik okusam da genelde psikolojik, gerilim, korku, macera ve fantastik türünü seviyorum. Geçenlerde biri benden romantik film önerisi istedi. Ben izlemiyorum dediğimde şaşırdı. Ben de şaşırdım. Gerçekten çok hoşlanmıyorum. 

☆ Son olarak Gecenin Rengi'nden sonra gelecek olan kitabı ne zaman okuyacağız?

• Gönüller en kısa zamanda olmasını ister. Ama buradan baktığımda en az bir yıl daha var gibi görünüyor.

Güzel soruların için bir kez daha teşekkür ederek tüm okurlarıma sevgilerimi iletiyorum.



Mutlu bir evliliği olan Duru, kocasıyla geçirdiği trafik kazasında bebeğini kaybeder. Kaybının ardından psikolojik sorunlarla boğuşan genç kadın, hayatında birtakım değişiklikler fark ettiğini iddia ediyordur. Ona göre, kazadan sonra hastanede uyandığında yanında olan adam, kocası değildir. Her ne kadar onun gibi görünüp onun gibi davransa da evinde kalan adamın bir başkası olduğu fikriyle boğuşan genç kadına Capgras Sendromu tanısı konur.

Duru ise bu durumun psikolojik bir sorundan ibaret olmadığını düşünüyordur. Evindeki adamın gerçek kimliğini açığa çıkarmak adına hem zihniyle hem de tıp literatürüyle bir savaşa girer. Etrafı ailesi de dahil olmak üzere ona inanmayan insanlarla çevrilmişken bir doktordan yardım ister.

(Tanıtım Bülteninden)


Yazarın Kitapları


Kitabı okurken sürekli zihnimde çalan o şarkı.


☆☆☆

Keyifli bir röportajın daha sonuna gelirken, merak ettiğim her şeyi sormuş olmanın mutluluğu var. Sorularıma özenle yanıt verdiği için Eda Yıldırım'a çok teşekkür ederim. Yeni kitaplarını heyecanla bekliyor olacağım. ♡

Saklı - Raven Kennedy | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Glint
Kitap Adı : Saklı
Yazar Adı : Raven Kennedy
Seri Bilgisi : The Plated Prisoner #2
Çevirmeni : Büşra Tekin
Sayfa Sayısı : 416
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 5/5
On yıl boyunca Kral Midas’ın altın sarayının İçinde yaldızlı bir kafeste yaşadım. Ama bir gece, her şeyi değiştirdi. Dördüncü Krallık ordusunun tutsağıyken, buradan tek parça hâlinde nasıl kurtulacağımdan emin değilim. Bir savaşa İlerliyorlar ve alevleri söndürecek ya da savaşın kıvılcımı olacak pazarlık kozu benim.

Kral Midas'ın hikâyesinden esinlenen bu baştan çıkarıcı sihir dünyasına geri dönüyoruz. Her şeyin her zaman göründüğü gibi olmadığı ve sırların altından daha değerli olabileceği Orea diyarında kendinizi kaptırmaya hazır olun.
(Tanıtım Bülteninden)
Altın tozuna bulunan bu masala dahil olup hâlâ okumayan kaldı mı? Altın Tutsak serisi, ikinci kitabı Saklı ile kaldığı yerden değil arkadaşlar, alev ateş yandığı yerden devam ediyor. Ama öyle böyle devam etmiyor değil.

İlk kitap sonlarında kızımız kendini tutulduğu altın krallıktan başka bir tutsaklıkta buluyor. Tabi bu tutsaklık Midas'ın yanındaki gönüllü tutsaklıktan uzak, korkuyu yeniden iliklerine kadar yaşadığı zorunlu bir tutsaklık. Bu sefer herkes tarafından korkulan komutanın esiri Auren ve onun tutsağıyken kendini tetikte hissediyor. Komutan Rip, bir başka adam. Ordusunun saygısını takdirini kazanmış bir bey kendisi ki korkulacak kadar da tehlikeli. Dikenlere sahip beyimiz son derece güçlü. *mecaz anlamda bahsetmiyorum dikeni ama spoiler de vermiyorum detaylandırarak merak eden seriyi okusun!*

Bir zaman sonra komutan Rip, bizim kıza esir düşen semerleri ziyaret etmesine izin veriyor, ordusunda dolaşmasına ses etmiyor. Elbetteki kaçarsa başına neler gelecek biliyor fakat ona tanınan özgürlüğü şaşırarak kabul ederken sınırlı gezintilerine devam ediyor. Sadece gezinti ile kalmıyor, askerlerle konuşuyor, şifacısından aşçısına yüzbaşı hatuna kadar arkadaşlık olmasa da iletişim kurmasına izin veriliyor. Tabi bu eyleminin altında yatan nedeni elbette ki sadakatle bağlı olduğu Kral Midas'a haber uçurabilmek ama sandığı kadar hiçbir şey kolay değil.

Auren'i ikileme düşüren gerçekler de vardır, mesela korkulan komutanın bahsedildiği kadar gaddar olmayışı bunun bir dedikodu ile başlayan çığ oluşunu tesadüfen karıştığı bir durumla öğrenmesi gibi. *sekmez bu durum arkadaşlar, esas kızımız kalabalık bir kavga görür ufak ve velet dayak yer sanar ama eğitim olduğunu görür vs vs, tarihi aşk okurlarının benzeri sahneye hakim olduğunu burada belirtmek isterim, okuması en keyifli ve güldüğüm sahnedir.* Sonra işte söylentiyle yayıldığı gibi ne kadar zalimler ne insanları kullanıyorlar ve istismar ediyorlar ne de hiç düşünmeden onları öldürüyorlar.

Kampta kurduğu ilişkilerle sevgi kalbine oturup onu sarınca da kızımız kendini suçlu bile hissediyor. Şifacı Hojat'ın kibarlığı, aşçı Keg'in samimiyeti, asker olan Osrik, Judd ve Lu'nun şakacı yaklaşımları olsun ve başlı başına afeti devran olan esas karakterimiz Komutan Rip! Kalbimi çaldılar a dostlar imdat! Auren kadar ben de şaşkınım ben de ay noluyor noluyor diyerek aşık olduk ve öhhom O SON NEDİR LAN! O SON NE DEMEKTİR DOSTLARIM.


Tamam sakinim, genele bakarak şunu söylemem gerekir ki, manipülatif Midas yerine Rip favorim Auren için. En azından biri kendini fark et kendini gizleme diyebiliyor. Onun haricinde Auren'i kışkırtmasına *köşeye sıkıştırıp kendinin farkına varlarında yardım ettiğini düşünüyorum* Rip beycim tişikkirlir, yani artık kendini kabul ederek kızım sessiz kalmıyor. Bir de Midas'ın kraliçesi olan Malina var, açıkçası şunu demek istiyorum. Su adama şu kadar hatunlar deli oluyor divaneler vs falan da gözün kör olsun diyesim geliyor. Doyumsuz şerefsiz 😑 Semerlerden tut bizim kıza kraliçeye her kraliçeye, her biri adama fazla yemin ederim. Neyse konumuz o değil.

Auren, bir seçim yapmak zorunda kalır ve bunun sonucunda öğreneceği gerçekle şok olur. Serinin en nefes kesen en eğlendiren enleri yaşatan Saklı kitabına veda ederken yazarın hayal dünyasına hayran kaldığımı söylemek isterim. Benim favorim Raven, yürü kızım ne yazsan okunur yemin ederim. Öyle bir hayal gücü öyle bir kurgu!!

Devam kitapları hakkında aşırı heyecanlıyım, neler olacak nasıl devam edecek üçüncü kitapta ne kadar nefessiz okuycaz sayfaları neler yaşatacak yazar bize meraktayım. Tabi ki kapaktan çeviriden düzeltiden her şeye, ilmek ilmek işlenen emekler için emeği geçen herkese teşekkürler. 💐

SERİYİ TAVSİYE EDİYORUM TABİ Kİ, TÜRÜ SEVİYOR KARANLIK HİKAYELERİ OKUMAKTAN HOŞLANIYORSANIZ MUTLAKA OKUMANIZ GEREK.

Eee, tavsiye etmek benden, okuması sizden. 💋

☆☆☆

The Plated Prisoner Series / Altın Tutsak Serisi;
#2 Glint / Saklı
#3 Gleam
#4 Glow
#5 Gold
#6 Goldfinch

Sır Sepeti - Büşra Şahin | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Sır Sepeti
Yazar Adı : Büşra Şahin
Sayfa Sayısı : 200
Yayınevi : Otantik Kitap
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 5/5
“İnsanlar DM kutumu dolduruyor, sırlarını anlatarak rahatlıyorlar çünkü ben hiç kimseyim.
Sosyal medyadaki anonim hesaplardan sadece biriyim ama insanların işine gelirim.”

Beril’in hayatı sırlarla doluydu. Kendi sırları, arkadaşlarının sırları ve hiç tanımadığı insanların sırları.

Sepet adını verdiği bir hesapta bu sırlarla oynardı ve bir gün katilin biri peşine takıldı.
Sır yok, paylaşım yok, sepet yok.
Bunlar katilin uyarılarıydı.
Beril kulak asmadı.
Ama kulak asmalıydı.

Beril’in geçmişi, masumluğunu yitiren tüm sırlarıyla birlikte çok geçmeden ortalığa saçılacaktı.
 
Göldeki Ev serisiyle korku edebiyatına yeni bir soluk getiren Büşra Şahin bir gerilim romanıyla dönüyor. Sırların sepete atıldığı bu sanal dünyada, gerçekler bile alışılmışın dışında.

(Tanıtım Bülteninden)
Sırrınız var mı?
Herkesin vardır. Kimi hayati bir öneme sahiptir belki, kimi de sadece kendiyle ilgilidir. Her insanın derine saklamayı tercih ettiği sırları vardır. Sır Sepeti'nin de öyleydi, sakladığı sırlar vardır. Neydi ne değildi bundan bahsetmeyeceğim elbette, onu öğrenmek ise elinizde.

Sosyal medyada popüler bir uygulama, ve orada bir hesap. @sirsepeti insanlar ona sakladıkları sırları anonim olarak paylaşmasını istiyor. İsim yok cisim yok, olayda farazi bir betimleme, o kadar sadece... Sonra bir gün dm kutusundaki ona anlatılan sırları yorumlayan sepete biri musallat oldu. Dedi ki kes artık şu işi, sır paylaşırsan başına iş olurum. Bizim sepet başta blöf sandı fakat ilerleyen zamanda işler çığırından çıktı. @sepetkatili hikayenin ana kahramanı oldu çıktı! O kimdi ve sepetten ne istiyordu, amacı masum olmaktan uzak tehditkâr bir hâl alıyordu. Geçmiş kurcalandıkça birçok şey döküldü. Çoğu hayal kırıklıkları oldu.

Kitapta yazar bize sosyal medyanın kullanımında insanların doğru ya da yanlış adımlarında neler olabileceğinden ufak kesitlerle de sunmuştu. Ama asıl dokunduğu yer çok içime oturdu. Bir insanın kişiliği çocukluğunda oluşur. İyi bir yetişkin hâline gelmesi yeterli ilgi ve sevgiyle gerçekleşir. Ailenin ilgisi ve sevgisinin önemine ışık tutuyor kısacık kitapla ve bu çok güzeldi. Bir da Şahıs S için içimde habis duygular var, sövgülerimle! Şahıs A ne boklar yemiş olsa da her anda her zamanda Şahıs B için orada olacak olması takdire şayandı yine de senin de ben gelmişini geçmişini dncncnfn

Özetle, kısacık bu kitap sayfalar dolusu olmalıydı -yazara çemkirmek istemiyorum ama özelden hakkımı kullanacağım fbfnfnf- ya da bu kitabın dizisi filmi bir şahsi olmalı. Büşra'yı takdir ettiğim bir konu var ki, kitaplarındaki konu seçimleri, genele vurunca daha önce pek karşılaşılmış konu olmuyor. Korku türüne Türk mitolojisi eklemesi hoştu, gizem türünde de anlattıkları çok hoşuma gitti. Bu yolda ilerlerse iyi yerlerde onu görmeye devam edeceğiz.

Bu arada, Sır Sepeti sana anlatmam gereken bir konu hatta yardım etmen olay var! Dm lütfen 🤭


Etini Acıtmak - Orhan Murat Bahtiyar | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Etini Acıtmak
Yazar Adı : Orhan Murat Bahtiyar
Sayfa Sayısı : 136
Yayınevi : Doğan Kitap
Baskı Yılı : 2022
Kitaba Puanım : 4/5
“İnsanlar ikiye değil, üçe ayrılıyor bence:
Yaşayanlar, yaşamayanlar ve bir de kendine ait bir yaşam kuramayanlar.”
 
Çöp poşetinde kemikler, havanda parçalanan tek taş bir yüzük, rakı kadehinde balık, memeden zorla ayrılan süt kuzusu, musalla taşında çilingir sofrası ve hayatı anlamaya, insanoğlunun varoluşsal tutarsızlığını çözmeye çalışan insanlar…
Orhan Murat Bahtiyar, kurduğu zengin öykü evreninde anlaması ve kabullenmesi zor değişim, kayıp, ölüm gibi kavramları irdeliyor. Yakın tarihimizin yönünü değiştiren toplumsal meselelerin içinden geçen hikâyeler anlatıyor.
İncelikle örülmüş kurgusu, sinematografik dili ve çok katmanlı yapısıyla anlatım biçimini de en az öykülerin içeriği kadar önemseyen Bahtiyar, tekdüze hayatların dikkatli bakıldığında ne kadar büyülü olabileceğini yalın bir dil ve kusursuz bir gerçeklikle, hayatın gündelik bir parçası gibi ele alıyor.
 
Etini Acıtmak, okuru düşünceye sevk eden, bittikten sonra da zihinde dönüp duran öykülerle edebiyatımıza yeni bir yazarı müjdeleyen bir ilk kitap. 
(Tanıtım Bülteninden)
Öykü kitaplarını ne için okursunuz? Ben, anlatılmak istenen duygu ya da düşünceyi en yalın hâliyle uzatılmadan anlatıldığı için okurum. Her farklı hayatı her farklı deneyimi anlatırken en kestirme şekilde ifade edilmeye de ihtiyaç duyuluyor. Benim sebebim bu öykü kitabı okumamın.

11 öykü var Etini Acıtmak kitabında. Bu 11 öykü de yazar, her ne yaşanılırsa yaşansın bir insanın hayatındaki değişimin kabul görmesinin ne denli zor olabileceğini göstermeye çalışıyor. İsanın acı dolu yaşamından her bir öyküde farklı konu ve karakterlerle anlatmak istediklerine odaklanıyor. 

Toplumsal meseleler, sevgi, ölüm, kayıp, umut ve umutsuzluk kavramları öykülerde okuyoruz. Yalın ve dingin bir anlatımla okuyanın içine sızıyor satırlar. Öyküleri okurken düşünüyor, düşünürken de hayatı/ hayatı kapsayan her şeyi sorguluyorsunuz. 

Bütün olumsuzluklara rağmen yaşamın devam ettiği gerçeği özümsemek gerekiyor. İç dünyaya dönerek kendini bulup umutsuzluğu iterek umuda tutunmak gerek. Ve unutulmamalıdır ki her sorunun çözümü yine kendinde bulur insan.

Benim okumaktan keyif aldığım bir kitaptı, siz de türü seviyorsanız kitabı okumanızı öneririm.

Eylül'de Neler Yaptım?


Bir #ayınözetine daha ulaşmışken Eylül'ü keyifle uğurluyorum. Okuma izleme konusunda epey güzel geçti diyebilirim. Çok güzel kitaplar okuyarak dahil olduğum hikayelerde mest oldum. Tabi bazısı zırıl zırıl ağlattı beni, bir de çok ağlamam yaa dediğimdi üstelik... Neyse.


Lanetli, Never After serisinin üçüncü kitabı. Bu sefer yazarımız salt kötü karakteri kadın yaparak bize sunmuş ve okuması ayrı keyifti.

Bir Kavanoz Aşk, lise aşkını unutamayan esas kahramanımızın yıllar sonra yollarının tekrar buluşması ile yeniden kalbibe söz geçiremediği bir hikaye. Çok tatlı ve çok keyifliydi.

Sır Bende ve Ay Işığım, Sır Bende serisinin kitapları. Kadın karakterimizin zorunlu bir göçle vatana gelmesi, sonrasında yaşadığı macera dolu hikayesi. Sırlar vatan savunması aşk dolu güzel bir serüven.

Gözünü Aç, Dani Brown, Brown kız kardeşlerin iki numarası Dani'nin hikayesine konuk olduk bu kitapta. Sahte bir ilişkinin gerçeğe dönmesini okurken hesapta olmayan aşk nasıl çepe çevre sarmış tanıklık ettik.

Alaska'ya Giderken, ayın favori kitaplarımdan biri. Beni ağlatan içimi pare pare eden hikayesiyle yüreğimi ele geçirdi, okumamış da yaşamış gibiyim. Calla benim sevdiğim karakterlerden biri, hatta sarılıp sarmalamak istediğim karakterlerden biri.
 
İndigo Dağı, arkadaşlar bir erkek karakter var ki, benim bundanım olmalı. Okunmaz yaşanılır o kitap, hikayesi karakterleri bitmeyen temposu... Daha ne olsun, hepisini okuyun. 😍

Bu ay üç şahane yeni manhwaya başladım. Üçü de şahane hikayeye sahipler. Just Twilight lise kurgusu tatlı bir seri, çizeri ise fazlaca tanıdık biri, Positively Yours çizeri bu seriye el atmış. Görür görmez okunmaya başlandı. Cry, Even Better If You Beg, epey zamandır instagram reelslerinde karşıma çıkan o seri. Yetim kızımız onu istemeyen akrabalarında gezinip kendine yer edinirken en son yanına gittiği uzaktan amcasıyla yaşamaya başlar, işte ne olursa o zaman başlar. Killer Pedro, White Blood yazar yaratıcılarından şahane bir seri daha. Seri katilimizin nefes kesen hikayesini okumanız gerek.


İzlediğim diziler; A Time Called You final veren 2023 dizilerinden. Şahane bir drama. Destined With You kahkaha garantili o dizi, eğlenceli bir drama. Reunited Worlds 2017 dizilerinden, epey farklı bir hikaye ve kurguya sahip. Diziler hakkında ayrı bir paylaşım daha yapacağım.


Eylül depresyonu da vurdu ufaktan bana, gerçi dizide dinlediğim *A Time Called You* şarkı sebebiyle gönüllü depresyoncu da olmuş olabilirim. Paso onu dinledim. Şarkıdan çok söyleyenin genç yaşında hayatına son vermesi beni derinden üzdü. Zamanda yolculuk edebilsem onu durdururdum. 😔

Neyse...