Yaban Çiçeği Yeniden - Micalea Smeltzer | Kitap Yorumu


Özgün Adı : The Resurrection of Wildflowers
Kitap Adı : Yaban Çiçeği Yeniden
Yazar Adı : Micalea Smeltzer
Seri Bilgisi : Wildflower #2
Çevirmeni : Büşra Tekin
Sayfa Sayısı : 400
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2022
Kitaba Puanım : 4/5
Sevdiklerimiz bizleri terk ederlerdi ama onları hatırladığımız müddetçe yanımızda kalırlardı. Canımızı yaksa ve dayanılmaz bir acı dahi olsa hatırlamak zorundaydık.

••

Çevrileceği haberi geldiği andan beri merakla beklediğim seriydi. Her iki kitabı okuduktan sonra düşündüğüm şuydu; dünyanın her yerinde benzer hayatlar vardı. Yaşanan hiçbir olay hafif değildi, normalleşecek hiçbir durum da yoktu. Seride kızmaktan çok kırıldığım tek nokta aldatma olayıydı, o olmasaydı seriye tam puan verirdim ben.

Kitaba başlarken de okuyan arkadaşlarımdan genelde ikinci kitabı daha çok seveceğim söylenmişti ve evet itiraf edeyim şimdi. Sanırım bu kitabı, ilk kitaptan daha çok beğendim 🫣

Hikayenin en başından beri yüreğe dokunduğunu açık yüreklilikle söyleyebilirim. İlk kitapta Salem genç bir kızdı, çocukken yaşadıkları korkunç anların babasının ölümüyle son bulması, onda bıraktığı hasarı ve eksik hissettiği o baba figürü ile farkında olmadan arayış içinde olması alt satırlardan okuyorduk. İkinci kitap ise kaldığı yerden değil yandığı yerden devam etti. 🤭 Okuması kolay kitaptı ve kısa zaman içerisinde okuyarak bitti ama veda etmesi zor oldu benim için. Bu biraz da karakterleri içselleştirip kendimle bağladığımdan dolayı kopması zordu. Yaban Çiçeği Yeniden de olay örgüsü tahmin edilebilirdi. Ayrılık sonrası bir araya gelecekleri kaçınılmazdı. Karakterlerimiz yakaladıkları ikinci şansı iyi değerlendirerek hayatlarına ona göre yön vereceklerdi ki olması gerekendi.
İlk kitapta yaşanan bir ayrılık vardı ve finalde öğrendiğimiz önemli detay da Salem'in hamile oluşuydu. İkinci kitapta altı yıl kadar bir zaman atlaması yaşanıyor. Salem bizleri yetişkin bir kadın olarak karşılıyor. Benim için şaşırtıcı olan bir detay var ki, kızımızın evli olması. Ben bekâr bir anne olarak çocuğuna tek başına bakma evresini okuruz diye beklerken Caleb ile evlenmiş olarak buldum. Şaşırdığım tek noktası buydu kitapta. Bilindiği üzere Salem'in annesi kansere yakalanıyordu ve iyileşerek ilk kitapta bitiyordu bu olay. Fakat bu kötü hastalık nüksederek tekrar Allie yeniden hastalanıyor. Hastalığın ilerleyişi, iyileşme şansının olmaması, kötü sonun yakında olması ve bu sürecin çetin olmasıyla birlikte Salem'i zorlu günler bekliyor.

Caleb ve tatlı kızı Seda Boston'da kalırken annesinin yanına ona bakmaya gelir Salem. Ve öğrenir ki onca sene Thayer hiçbir yere gitmemiştir. Oradadır, daha iyi durumdadır ve belki de onu bekliyordur. İlk karşılaşmaları tekrar geçmişte bıraktıkları duygulara sarılmaları derken yakınlaşırken bulur kendilerini ikili. Bu arada Salem ve Caleb boşanmışlardır, sebepleri ise kızımızın aşık olmaması ve Caleb'e haksızlık yapmak istememesidir.

Yalan söylemeyeceğim, ilk birkaç bölüm beni benden aldı. Yüklenen bilgilerle olacakları tahmin etsem de Seda faktörü için bocalamış olabilirim. Özellikle çocuğunun nereye uyum sağladığına dair bir tık daha detay istemedim değil. Seda'yı daha çok okumak istedim ben, muazzam bir çocuk inanılmaz bir karakterdi.
Thayer ve Salem'in sevgisi bu sefer tüm zorlukları aştı. Birbirlerine hak vermeleri, dinlemeleri o kadar hoşuma gitti ki, ben Thayer'in bir kızı olduğunu öğrendiğinde bir çıkıntılık yaparak yine Salem'in kalbini kıracağını düşünmüştüm ama yanıldığım için çok seviniyorum. Benden olumlu ve artı puanlar aldı bundan dolayı. Bu kitapta da ilk kitapta olduğu gibi içinize oturan, beklenen bir olay vardı. Forrest'in ölümü beni etkilediyse, Allie'nin ölümü yıktı. O kısımda ara vererek nefes alma ihtiyacı hissettim. Cidden zordu. O duyguları, o kaybolmuşluğu, kaynın acısını derinlemesine hissettim. Bu bir yazarın başarısıdır ve hakkını teslim etmem gerekir.

Yazarın aileleri, kaderi, kederi ve travmayı işleme biçimini, zor olan konulara değinmesine bayıldım. Bu kitapla Caleb'i daha çok severken, Thayer'ın gözümdeki yeri sağlamlaştı. Dürüst olmak gerekirse, karakterlerin gelişiminden memnun kalırken oldukları kişilere bürünmelerini okumaktan keyif aldım. Caleb'in fedakarlığı, Seda'nın olanca şirinliği, Thayer'in olgunluğu ve eline geçen şansı hak ettiği şekilde değerlendirme çabası, Salem'in gücü, yaşadıkları karşısında metanetli olması, yeniden hayata sıkıca tutunması aşkına ve kendine şans vererek mutlu olması her şekliyle okunması gereken kitaptı benim için. Detaylı yorumumu bloga ayırdığım için kısa bir özet yorumu sizinle paylaşayım dedim. Uyumlu kapak tasarımları, akıcı çevirisi düzeltisi için teşekkür ederim.

Genel olarak sadece kitabı değil seriyi beğendim. Artık her şey düzelmiş ve dengeli ilerliyor. Caleb kendine şans vererek hayatına çeki düzen veriyor, Thayer ve Salem ile birlikte, çocukları ile de mutlu ve sağlıklılar. Eee daha ne olsun. 🥰
“Her şeyin bu kadar karışmasına nasıl izin verdik?”
“Kibir bir noktada herkesi etkisi altına alıyor. Seni de kendimi de bensiz daha iyi olacağın konusunda ikna etmeye çalıştım ve sonunda ikimiz de kırıldık. Yine de benim için o kişi olduğunu biliyordum, seni sevdiğim gibi hiç kimseyi sevemem. Bu yüzden burada sadece ben varım,” dedi eliyle evini işaret ederken, “yalnızım. Bunun cezam olduğuna karar verdim. Gerçek bir şeyin tadına bakmama rağmen onu kendimden iterek reddetmemin cezası.”
Kahverengi gözleri sıcacıktı. İkimizin de henüz söylemeye hazır olmadığı her şey oradaydı.
Beni sevdiğinden bahsetmesine takılmıştım.
“Beni hâlâ seviyor musun, peki?”
“Seni korkutmak istemiyorum.”
Başımı iki yana sallayarak rica edercesine ona döndüm,
“Sadece dürüst olmanı istiyorum.”
“Seni sevmekten hiç vazgeçmedim, Salem.
Bir kez bile. Bir an, bir saniye olsun.”

Wildflower Series;

#2 The Resurrection of Wildflowers / Yaban Çiçeği Yeniden 

 

0 comments:

Yorum Gönder