Rosemary Sahili Serisi - Abbi Glines | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Fallen Too Far, Never Too Far, Forever Too Far.
Kitap Adı : Tehlikeli Temas, Tehlikeli İçgüdü, Tehlikeli Yemin.
Yazar Adı : Abbi Glines
Seri Bilgisi : Rosemary Beach Series 1 & 2 & 3
Çevirmeni : Derya İmer Aydınlık
Sayfa Sayısı : 256, 272, 272
Yayınevi : Pegasus Yayınları 
Baskı Yılı : Haziran 2015 & Ekim 2015 &  Haziran 2016
Kitaba Puanım : 3/5 - 2/5 - 2/5
Bu üçlemeden anladığım şudur ki, ruh sağlığınız yerinde değilse kendinizle sıkıntınız varsa üremeyin olacaktır. Seri boyunca ortada gezen konular yüzeysel anlatım ne oldu ne bitti ben anlamadım. Gram sevmediğim ve keyif alamadığım ama merak edip 'ay bunun sonunda ne olacak, bakayım' dediğim seri yorumunu sizinle paylaşacağım.

Öncelikle, yazara söylemek istediklerim var. Neden? Yani tek kitapta yazılıp final verilecek ve belki de konuları iyice işlerse daha okunur katlanır olacak kurguyu uzatmış da uzatmış. İlk kitap için diyeceğim, seri başlangıcı olarak ortalama ve bu seri için en iyisi olan kitaptı.

Annesini kaybetmiş kimsesi kalmayan ve yaşayacak yeri olmayan karakterimiz Blaire Wynn, babasının yanına zorunda kaldığı için gider. Fakat babası yeni karısı ile tatile gidip gününü gün ederken, kızımız popüler yıldız Rush Finlay ile karşılaşır. Elemanımız bir grupta yer alıyor ve babasından gelen şöhreti de bar zengin bir hergele. Günlük tatminler partiler oh dünya şeyimde mi yaa kafasında bir kişilik. Annesinin ayran gönüllü olması her kocadan bir çocuk yapması ayrıca edindiği sevgilerle de çocuk yapması bunun başına bırakması parayı yemesi derken höh be kardeşim dedirtti.

Bu ne böyle yahu dediğim kurgu ve her kitapta karşıma çıkan beni şoka sokan karakterlerle ne okudum ben dedim durdum. Tek olumlu yan, bir çırpıda *o da sinirle kesin* okuyup bitirdim. Onca zaman sonra da anca sindirip geldim içimi kusmaya. Kurguda ciddi hatalar var, bir kere kan bağı olan karakterleri bir yerde yakınlaştırdı mı bana mı öyle geldi diye beynimin yandığı yerler vardı. Kimin eli kimin cebinde belli değildi. Blaire saf güzel bir silahı olan korkusuz kızımız ilk görüşte etkilenir gümüşi gözleri olan erkeğimiz Rush'tan. Sonra bir süre kendini toparlayana kadar aynı evi paylaşırlar, sonra da kitaptaki büyük(!) sır ortaya çıkar. Meğer Rush'in biricik kız kardeşi Nan ile kardeştir. Olaylar patlak verip de kızı zorbaladıklarında daha fazla dayanamaz ve terk eder, çeker gider. İlk kitap böyle bitti.


Gelelim ikinci kitaba, Nan baba krizlerinde triplerde intihar edeceğim diye gezerken Blair'in hamile olduğunu okuyoruz, ve kızımız gerisin geri dönüyor Rush'in olduğu yere. Ve bebekten haberdar oluyor da bu biraz daha uzun sürüyor. Bir de benim aklıma yatmayan şey var, o da Grant. Rush ile kardeş, ilk kitapta Blair ile karşılaştıklarında kardeşi olduğunu söyledi. Bu cepte. Nan Rush'in kardeşi, eee Grant da kardeşi ama bu ikisinin arasında da yakınlaşma var. Ne??? 👀 ben mi yanlış okudum ben mi yanlış anladım gözümden mi kaçtı nolduğu hakkında bir fikrim yok ama bu neee? Sonrasında bir de Nan'ın gerçek babasının aslında Blaire ile alakası olmayan biri çıkıyor. Rush'in babasının arkadaşı ile hatun takılmış, sonra da çocuk olmuş ve hooop diğerine itelemiş. Beyniniz yandı demi? Yansın, benim de yandı.

İronik bir şekilde, bu serideki en kötü karakter Nan'dı ve hikayenin tam da olması gerektiği gibi olduğunu düşündüğüm tek parçasıydı. Bu kadın olmasaydı ortaya konulan drama kesinlikle kalmayacaktı. Üçüncü kitapta Rush ve Blaire evlenirken sanki babası evlenmiş gibi şımarık çocuk dramasında gezen Nan, gerçek babasının yanında taşınır. Ve herkese kan kusturur, milletin burnundan getirir. Neden beni sevmediniz diye hırçınlığı bitmiyor. Yahu, arkadaş sevmiyorlarsa sevmesinler istemiyorlarsa istemesinler sen kendine bir dünya kur hayatını kendin belirle ve yönünü ona ayarla, kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Kendin kendini sev, kafi, gerisini de salla gitsin ama yooook bir de hâlâ Blaire'e diş biliyor. Ya sabır...

Üçüncü kitapta sıra. Höh...
Açık konuşayım ben sizlere kitap dostlarım, seriyi sevmedim.  Kötü karakterler kötüydü, mide bulandıran yerler de vardı, hikaydeki rolüleriyse aceleyle çözüm bulmadı ama. Yani sihirli bir el değip de iyi bir insan olmadılar. Çeşitli karakterlere, olaylara ve uygun olmayan hikaye gelişmelerine yapılan yönlendirmeler gerçek anlamda hayal kırıklığıydı. Kendini beğenmiş Rush bile sevimli masum bile kaldi bir yerde. Yalnız şunu ekleyeyim, birinden hayvan gibi hoşlanıp da 'sen bana yasaksın' tribi çok iğreti yaaa o zaman hoşlanma, yasaksa uzak duramıyorsun çık hayatından lale, ay sinir geldi.


Özetle;
1. Blaire'in bilmediği bir kardeş sayısı çoğaldı. Nan haricinde biyolojik bağı olan bir erkek kardeşi var. (Bunun hikayedeki yeri, önemi, ilgisi ne? Ben anlamadım)

2. Nan gerçek babasını bulduğunda bir de kız kardeşi olduğunu öğrendi, Harlow. Rush ise onun tek kardeşi olarak kalacak.

3. Grant ile Nan, the end olunca Harlow da ortaya çıkınca, dreksiyonu kıran Grant ışıkları diğer kardeş için yaktı. (Sırf bunlar neci neydi diye anlamak için tekrar okuyacağım, lanet olsun!)

4. Kızımızın babası pişman, karısını terk edip zengin bir kadının peşinden gittiği için. Bir de Blaire'in ikizi vardı, heh o trafik kazasında öldü ya, kurguda yeri yokmuş, ismen geçiyor. Kızların annesi de kanserden öldü, ya da öyle bir şey. Unuttum.

5. Çok uzaklaşmadan yakın olan yan karakterlerden gideyim diyorum. Diğerlerinin zaten bir olayı yok. İsimlerini zaten unuttum. Gelelim Harlow ve Grant'in bakış açılarından yazılan bölümlere... neden ve niyesini saldım, keşke ilahi bakış ile olsaydı, gereksizdi. Yani onlara ait kitap olsaydı da öyle yazılmış olsaydı tamamdı da Rush ve Blaire'in son kitabı olması gerekiyordu, onların ağzından neden okuduk bilmiyorum.

6. Kısır döngüye gireb kurguda tıkandı konular, tekrarlama tekrarlama derken hasta gissettirdi. Önceki kitaplardan gelen olaylar sonuç bulmadan yeni olaylar olup hızla ilerliyor ve anlaşılır yanı da yok.

Rush batırdı, kendinden nefret etti, Blaire kaçtı, Rush takip etti ve bunun bir daha asla olmayacağına dair söz verdi, Blair onu affetti ve seviştiler. Hamileyken seviştiler, bebek beklediler, Blaire babasını affetti, Rush babasından nişanlısını kıskandı ki genç sevgilileri çarpık ilişkileri var diye bunda hak verdim ama gereksizdi. Sonra evlendiler, gariplikler silsileri noktalanmayan olaylar yeni ortaya çıkan kardeşler Nan'ın babam kim beni niye sevmiyorsunuz serzenisi ile işkence bitti.

Sadece ilk kitap ortalamaydı, gerisi fiyaskoydu. Bir devam hikayesi var mı, gelir mi merak etmiyor ilgilenmiyorum. Okuduğum kötü kitaplar arasında. Ah beni uyaran arkadaşlarıma kulak asmış olsaydım, zamanımı daha iyi şekilde değerlendirmedim diye pişmanım.

Rosemary Beach Series ;

#1 Fallen Too Far / Tehlikeli Temas 
#2 Never Too Far / Tehlikeli İçgüdü
#3 Forever Too Far / Tehlikeli Yemin 
*Serinin ilk üç kitabı dilimize çevrilerek biz okurlarına sunuldu. Ana karakterler olarak da Rush & Blaire okuduk (daha çok onlardan okumamız gerekirdi de neyse)*

*SERİNİN DEVAMINI HİİİÇ MERAK ETMEDİM, ÇOK ŞÜKÜR ÇEVRİLMEMİŞ.*

#4 Rush Too Far (Rush & Blaire)
#5 Twisted Perfection (Woods & Della)
#6 Simple Perfection (Woods & Della)
#7 Take A Chance (Grant & Harlow)
#8 One More Chance (Grant & Harlow)
#9 You Were Mine (Tripp & Bethy)
#9.5 Kiro's Emily (FREE novella)
#10 When I’m Gone (Mase & Reese)
#11 When You're Back (Mase & Reese)
#12 The Best Goodbye (Captain & Rose)
#13 Up In Flames (Nan)
#14 Going Too Far (Dean & Brielle)


0 comments:

Yorum Gönder