Ölü Şehrin Şarkısı - Dilara Özçelik | Kitap Yorumu

Kitap Adı : Ölü Şehrin Şarkısı
Yazar Adı : Dilara Özçelik
Seri Bilgisi : Bilinmeyen Tanrılar Serisi #2
Sayfa Sayısı : 608
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 5/5
Aldığı ve daha çok alması gereken ödülleri hak eden bir kitabın yorumuyla geldim dostlarım. Bilinmeyen Tanrılar Serisi nefes kesen ikinci kitabıyla devam etti etmesine de o sonu neydi? O son reva mıydı yaşananlara olan biten her şeye.

'Gerçek Troyalılar unutmaz'dı tabiki ve de
'gerçek Troyalılar birbirini asla yarı yolda bırakmaz'dı. Eh bizim de elimiz böğrümüzde kalmasaydı olmaz mıydı? Yazarım yazarım aşk olsun yazarım.

İlk kitabın bitişiyle an an devam etti hikaye, Mara kendini bulmak isteyeceği en son yerde Laomedon da buldu. Onu kandıran kocası Meadros'un dudakları arasında kaldı yaşayacakları. Ondan ölümüne nefret eden Penelop'un insafında eziyetinde geçen günler sonrası gücünü toplamak için planlar yaptı. Kendine ve yapacaklarına inandı ve eni sonu başardı. Kendi kaderini kendi alt etti, yanına birlikte büyüdüğü arkadaşlarını da kattı, direndi didindi, gerçeğin Rae'sinin yanında durdu, onu hatırlayan bilenleri gördü. Ardından dalgalarla boğuştu okyanusları aştı aşkına kavuştu.

Gerçekler, gerçekler gizli kalmazdı, ölümlü olarak bilinen Mara bambaşka olarak kendini fark ederken buldu. Gücüne güç ekledi savaşın göbeğinde yine yanlış bir Tanrı'yı fark etmeden çağırdı. *çığlıklar çığlıklar buraya çığlıklar!* Eski savaşın külü savrulup yeniden harlanınca Troyalı Rae için savaş başladı.

Neler oldu daha neler bitti neler yaşatılacak nelere şahitlik edeceksiniz merak ettiyseniz kitabı okumanız gerekir.
Mitoloji seveni tatmin eden, mitolojiye ilgi duyanı daha da sevdiren bir kitap. Serinin her kitabında tansiyon artarken bir sonrakinde neler olacağı bir öncekinden daha şaşkınlıkla biteceği gerçeğiyle kalıyorsunuz. Ben Rae'yi çok seviyorum, Mara da kendini buldukça ve kendinin farkına vardıkça güçlendikçe hayran olmamak elde değil. Ben bu kitapta Mara'yı daha çok sevdim, pek çok cümlenin altı çizildi tabi, bayıldığım alıntılar çoklar. Karakter gelişimleri değişimleri tatmin edici. Apollon'un ödlek oluşunu beklemedim mesela, sevmiyordum ama nefret edilesi bir karakter isterdim ama şimdi bakınca nötrlendi her şey.

Aşk hissedilirdi, ihanet kendinizi huzursuz hissettirdi, savaş sahneleri ise muazzamdı. Ölü Şehrin Şarkısı, bir bütün olarak doyuran tatmin eden bir kitaptı. Hele de o son, abi yapılır mıydı be, olur muydu! 

Dehşet verici bir şekilde biten o sondan sonra üçüncü kitaba ihtiyacım var fakat üçüncü kitapta Dilara ne yapar ne eder bize kalp krizi geçirtir. Herhangi bir tahminim yok, karşımıza gelecekleri merakla ve sabırsızlıkla belliyor olacağım. İlle de okuyun diyorum bu seriyi.
 
Tavsiye etmesi benden, okuması sizden! 💋
Gerçek Troyalılar unutmaz. Gerçek Troyalılar birbirini asla yarı yolda bırakmaz.
Eski savaş bir kez daha alevlenirken Mara, Troya’dan ve kaderinden çok uzaktaydı.
Laomedon’a döndüğünde Meadros’la eski düşmanı Penelop tarafından esir alınmıştı ancak o artık bir kutsal gelin değil, Troyalı Mara’ydı. Her ne pahasına olursa olsun, Rae’ye geri dönüş yolunu bulmak zorundaydı.
Zincirlerini kırmalı, uzak denizlere açılmalı ve kendini Poseidon gibi yüzerken bulmalıydı.
Geri dönmeyi başardığında ise Koruyucu Tanrısı gibi kalbini çalan şehir de savaşın eşiğindeydi.
Tanrıların Şehri, bizzat Tanrılar tarafından kuşatılmıştı.
Olympos’un buluttan merdivenleri kanla ıslanırken Mara’nın artık tek düşmanı Apollon değildi. Tüm Olympos karşısında
dikilirken sadece kendisi için değil, Troya ve âşık olduğu
Tanrı için de savaşması gerektiğini biliyordu. Troya için. Troyalı Rae için.
“Seni sonsuzluk kadar seviyorum, “ diye fısıldadım ona.
“Sonsuzluğun hangi tarafında olacağımız umurumda bile değil.”
Troyalı Mara için...

(Tanıtım Bülteninden)

0 comments:

Yorum Gönder