Oyuncak Müzesi - Emre Gül | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Oyuncak Müzesi
Yazar Adı : Emre Gül
Seri Bilgisi : Oyuncak #1
Sayfa Sayısı : 480
Yayınevi : Guardian Yayınları 
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 4/5
Yazardan okuyacağım ilk kitap değildi Oyuncak Müzesi ve son olmayacağını da biliyorum. Kalemindeki gelişim ve her kitabında bir öncekinden ileriye gitmesini izlemek de başka bir keyif.

Oyuncak Müzesi ile beklentiye girdim. Okuduğum yorumlarla birlikte epey bir beklenti oldu bende ve son sayfayı çevirip kitap bitince o beklentiyi karşıladığını söyleyebilirim. Gerilimi güzel vermişti, gizemi ilgi çekici katili merak uyandırıcıydı.

Huzurlu ve küçük bir kasaba olan Ravebelg kasabasında, kasabaya gelen ve yerleşen kurbanlarını seçen ve seri cinayetler işleyerek huzuru yok edilen bir hikayeyi okuyoruz kitapta. Bir katilin bir de kasabada yaşayan bir kadının ağzından anlatılıyor hikaye. Katil olan kişi, ruhsal açıdan ciddi sorunu olan biri ile karşı karşıyayız. Kendini beğenmiş bir kişilik ve son derece de manipülatif biri. İlk kurbanında kıza yaklaşması kızın anne problemi ile yalnız kalması ile beynine girmesi onu hayatının sonuna götürmesi kısmında bu manipülasyonu görüyoruz. Her yaptığı için kendini doğru görüyor, her şeyi o biliyor mükemmel biri yaptığı işi de hak ettiklerini kasabanın huzurunun kaçması gerektiğini savunarak yapıyor. Tehlikeli biri. Okurken rahatsız eden pek çok sahne vardi ve kurbanları ile olan iletişiminde ağına düşürürken müdahale edebilmeyi gerçekten istedim. İşlediği cinayetleri kendi imzası olsun diye geride bıraktığı noktalar belirgin detaylar insanı tedirgin edecek cinstendi. Kısaca katil için oluşturulan karakter çok rahatsız edici bir karakterdi ve psikolojik sorunlar güzel yansıtılmıştı.

Bir diğer anlatıcı olan karakterimiz, Noa. Geçmişte kalan büyük bir kaybın ağırlığı altında eziliyor. Bu kaybın sorumluluğunu da kendinde buluyor, bundan sebep de ölmek istiyor ve katilin radarına giriyor. İlişkileri ne şekle evriliyor ve ne oluyor onu kitapta görüyoruz.

Eleştiri olarak gördüğüm bir iki nokta haricindeki gerçekten hisler olarak kurgu olarak karakter olarak beklentimi karşılayan bir kitaptı. Kasabadaki güvenlik açıkları, kameraların olmaması bence bir eksiklikti, her ne kadar ufak bir kasaba da, az da olsa bir kamera bir şey olurdu. Bu ufak görünen ama önemli olduğunu düşündüğüm detaylar işlenmiş olsaydı kitap on numara olurdu. Genele bakıp bütün olarak düşünürsek kitabı eksik yönleriyle birlikte sevdim. Ben serinin nasıl bir yerde noktalanacağı kısmını merak ederken ikincisini okumak için çoktan kolları sıvadım.

Tetikleyici unsurlar var, belli bir yaş altı okura hitap etmeyeceği detayını da iliştirerek gizem gerilim katil kitapları sevenlere okuyabilecekleri bir kitap olarak Oyuncak Müzesi'ni öneririm 
BUGÜNE KADAR TÜM CİNAYET HİKÂYELERİ KURBANIN AĞZINDAN ANLATILDI. BU KEZ HİKÂYEYİ KATİLDEN DİNLEMEYE NE DERSİNİZ?

Bir ölümle başladı her şey. Bir başka ölüm onu izledi. Ve bir diğeri...

İnsan ne dilediğine dikkat etmeli, zira kalbinden geçen hiçbir dilek gerçekleşmeden peşini bırakmaz, derler. Ben ölüm diledim. Ravebelg Kasabası ve içinde yaşayanlar için. Bu kasaba, benim oyun evim ve içinde yaşayanlar da koleksiyonuma saklayacağım oyuncaklarım olacak. Tüm bunlara şahit olmak isterseniz bunun geri dönüşü olmayacak.

İnsanın şahit olduğu her şeyden sorumlu olduğu söylenir. Sizler de benim hikâyemin tamamına şahit olmak üzeresiniz. Eğer neler olduğunu öğrenmek istiyorsanız sırrıma ortak olacaksınız. Bu da sizi suç ortağım yapacak. İstediğiniz şeyin bu olduğunu sanmıyorum.

GİDİN BURADAN, SADECE GİDİN.

BUNDAN SONRA YALNIZCA SIRRIM DEĞİL... HİÇBİRİNİZ GÜVENDE OLMAYACAKSINIZ. HİÇBİRİNİZ.

(Tanıtım Bülteninden)

Ateşin Vaadi - Amanda Bouchet | Kitap Yorumu


Özgün Adı : A Promise of Fire
Kitap Adı : Ateşin Vaadi
Yazar Adı : Amanda Bouchet
Seri Bilgisi : Kralseçen Günlükleri #1
Çevirmeni : Tuba Özkat
Sayfa Sayısı : 416
Yayınevi : Yabancı Yayınları 
Baskı Yılı : 2016
Kitaba Puanım : 4/5
Ateşin Vaadi her yönden dolu dolu bir kitap, fantastik arayana fantastiği veriyor romantizm arayana romantizm... Hâl böyle olunca da okuması keyifli hızlı biten bir kitap oldu. Aslında yıllar önce çıktığı gibi okuma planım vardı ama bekledim. Neyse geç oldu güç olmadı. 👉🏻👈🏻

Ateşin Vaadi, yöneticiler tarafından kendi çıkarları için kullanılmak istenen bir kadın kahramanımız var. Cat'in Kralseçen olması ile başına türlü işler açılır, aldıkları emirleri savaşçılara yakalanır. Sonrasında Kraliçenin huzuruna çıkarılır. Onu güç için mevki için kullanmak isteyenler de vardır. Griffin onlardandır. Cat'i barış sağlamak kendi çıkarına göre kullanmak ister, ancak hesaplandığı gelişmeler olur. Bir ömür süren zorluklar karşısında Cat'i ikna etmek de Griffin'e kalır. 

Okuduğum yorumlarda Cat için bir tık sinir bozucu olduğundan bahsedilmişti. Şey zaman zaman bu fikre katıldım ama genel olarak değil dedim. Hayat koşulları ona asla doğru yaşama biçimini öğretmemiş, kendi kendine öğrenmek zorunda kalmış bir karakter için karşılaştığı olaylar karşısında verdiği tepkiler karakter için en olur olanıydı.

Griffin için diyeceğim tek şey, kitabın içine ışınlanma işini gerçek kılmanın zamanı geldiği olur. Benim bu adamı tanımam gereken konular var. 👉🏻👈🏻 Griffin, her romantik okurunu tatmin edecek bir karakterdi. Cat'e kur yapması fazlasıyla eğlenceliydi, bayıldım.

Karakterleri sevdim. Her ne kadar Cat'in her fırsatta Griffin'e "senden nefret ediyorum" diye dolanıp, onunla savaşıyor olsa da ona karşı hisleri, hissettiklerine karşı gösterdiği direnci okuması da güzeldi. Yani kısmen diyebilirim. Griffin'i sevdim zaten, o bir başka boyuttu epey güzel yazılmış bir karakterdi. Tek eleştirim ilk kitap için gizem unsurunu bir tık daha fazla işlense olur. Bunu isterdim açıkçası. Her şeyde erkenden tahmin edilebilirdi ve hani biraz gizemli olunsaydı kitap daha keyifli olurdu. Cat'in yolculuğu iyi verilmiş bir kitaptı. Tahmin edilebilir bir yolculuk olsa da, onun hakkında okumak eğlenceli, bu yüzden aldırış etmiyorum.

BİRİNİN KADERİNDE YIKMAK VAR,

DİĞERİNİNKİNDE İSE İNŞA ETMEK.

Cat Fisa işkence dolu geçmişini ardında bırakmıştı ve bir sirkte kâhinlik yaparak gözler önünde saklanıyordu. Tanrıların ona biçtiği kaderden ve tehlikelerden uzakta son derece mutluydu. Ta ki büyüden yoksun güneyden gelen savaş lordu Griffin ortaya çıkıp da bildiği tek aileden onu zorla koparana kadar.

Beta Sinta olan Griffin, Cat’in bir kralseçen olduğunun farkındaydı. Yalanları doğrulardan ayırabilen bu kadını yeni fethettiği ülkesi için güçlü bir silah olarak yanında istiyordu. Ama çok geçmeden, onu istemesinin tek nedeninin büyüsü olmadığını fark edecekti. Güç, mevki, sadakat ve bağlılık vaatlerinin Cat’i ikna etmesini ise sadece umabilirdi.

Cat kimsenin oyununda piyon olmamaya kararlıydı, Griffin ise krallığını korumaya. Anlaşmazlıkları arkalarında bırakıp ufukta görünen savaşta sırt sırta verebilmeleri ise tüm diyarın kaderini belirleyecekti.

“Üst düzey bir romantik fantastik! Bu kitapta her şey var: cesaretli ve ateşli bir kadın, gizemli ve güçlü bir erkek, kumpas ve aksiyon dolu epik bir hikâye... Bu şahane karakterlere âşık olacaksınız. Bu kitap kesinlikle nefes kesici!” —Darynda Jones

“AMAN TANRIM! Epeydir bu kadar heyecanlanmamıştım… Ateşin Vaadi’ne bir şans verin. Söz veriyorum sonrasında bana teşekkür edecek, her yerde bu muazzam seriyi övüp duracaksınız. Tebrikler, Bayan Bouchet. Tebrikler.” —Romance Junkies

“Bouchet, Cat’in saygısız, utangaç ama her nasılsa neşeli bakış açısıyla macera dolu bir hikâye anlatıyor. Yunan mitolojisi üzerine ustaca inşa edilmiş bir dünyada geçen mükemmel bir fantastik romans.” —Kirkus

(Tanıtım Bülteninden)

Güneşin Dokunuşu - Ece Nihan Tuzcalı | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Güneşin Dokunuşu 
Yazar Adı : Ece Nihan Tuzcalı
Seri Bilgisi : Sert serisi #1
Sayfa Sayısı : 400
Yayınevi : Dokuz Yayınları 
Baskı Yılı : 2024
Çiçeği burnunda bir yazar ve ilk kitabı. Ece Nihan merak ettiğim bir yazardı. Açıkçası beklentim de vardı kitabına karşı. Yazdığı kitap üniversite kurgusu ve karakterin kendine kuracağı yeni hayatıyla başına gelenlerdi. Sevdiğim bir klişedir bu, şehre biri gelir ve hayatına yön vermeye çalışırken aşk ile karşılaşır. Yazarımız da bu kitabında verdiği emek ettiği kurguda okuruna yansıtmayı başarmıştı.

Hayatındaki kayıpla başa çıkmak, eğitimi için yeni bir şehre taşınmak Beril'i zorlayan sebeplerdi. Adapte olması, alışması elbette zaman aldı. Yeni yerler yeni başlangıçlar diyerek atıldı, İzmir'i geride bırakıp kendini Karadeniz'in kollarına bıraktı. Kızımız üniversiteden mezun olup, mesleğini eline alabilmek için epey fedakarlıklar yapmıştı. Uzun bir ilişkiyi noktalamak gibi... Belki de yeni şehrinde kendine kurduğu hayatında bocalamasının en sağlam sebebi de buydu.

Kitap, Beril'in hastalanması ve sağlık ocağına gitmesiyle başlıyor. Ve yoluna çıkan esas kahramanla ne olduğunu şaşırıyor. Tabi o karşılaşma ilk değil ve son da olmaz hâliyle. Alaz ile karşılaşması okulda da olur, artık hayatının parçası hâlini de alır.

Daha önce hiç geri çevirilmemiş bir elemanın kırılan kalbini tepelemek ile o kalbe sahip olmak arasında kızımız epey gider gelir. Başlarda hani sinirini bozar ama zamanla da alışır. Kurulan arkadaşlıklar dostluklar ve maceralar.

Ve bir gün geride bıraktığı kişi, çıkıp gelirse ne olur? Geçmiş olması gereken Eren mi yoksa geleceğe talip olan Alaz mı? Peki siz, siz bu hikayeye ortak olmaya ne dersiniz?
Aşk, nerede olursan ol seni bulur, ondan ve kalbinden kaçamazsın.

Beril, İzmir'in sıcaklığından, Eren'le paylaştığı yılların gölgesinden ve babasının ani ölümünün altüst ettiği eski hayatından Karadeniz'in sert rüzgârlarına kaçarken sadece fiziki değil ruhen de bir yolculuğa çıkar. Bu kaçış aslında Beril'in hayatına yeni bir yön vermek ve kendini yeniden tanımak istediği bir fırsattır. Üniversite nedeniyle geldiği bu şehirde geçmişini geride bırakmaya çalışsa da, arkadaşlarıyla arasında denge kurmakta zorlanmasına neden olan Eren’le bir küs bir barışık ilişkisi peşini bırakmaz. 
Özgür ruhlu, tutkulu ve hayatı ciddiye almadan yaşayan Alaz ise Beril’in hayatında yeni bir kapı açar. Beril’in içsel karmaşası, Alaz’ın çekiciliğiyle yeni bir boyuta taşınır. Fakat Eren’in sessiz ama güçlü varlığı Beril’in zihin dünyasından silinmez. 
Eren ansızın bir gün okul kapısında görünür ve her şey değişir. 

İki farklı adam, iki farklı dünya… 

Beril, bu karmaşık ilişkiler arasında kendi yolunu bulmaya çalışırken, aşka, sadakate ve özgürlüğe dair pek çok şeyi sorgular. Bir yanda yeni başlangıçlar, diğer yanda geçmişin izleri… 

İlk romanı Güneşin Dokunuşu ile Sert Serisi’nin müjdesini veren Ece Nihan Tuzcalı; aşk, aile, dostluk ve kendini keşfetme üzerine dokunaklı bir hikâyeyle okura merhaba diyor. Beril’in kalbine dokunacak bu yolculuğa sen de katıl. 

(Tanıtım Bülteninden)

Yoksa Hâlâ Bekar mısın? - Rachel Gibson | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Rescue Me
Kitap Adı : Yoksa Hâlâ Bekar Mısın?
Yazar Adı : Rachel Gibson
Çevirmeni : Gökçe Müderrisoğlu
Sayfa Sayısı : 344
Yayınevi : Nemesis Kitap
Baskı Yılı : 2014
Kitaba Puanım : 3/5
Rachel Gibson favori yazarlarımdan biri, bizde çevrilip basılan tüm kitaplarına sahibim. Arada özlediğim zaman açıp okuyorum. Yazarın yazım tarzını gerçekten çok severim. İlk okuduğum zaman da şimdi de kalemindeki ilgimi çeken beni yakalayan şeyi romantizmle birlikte kullandığı mizahtır. Aşkı da alev alev güzel şekilde yazıyor Rachel. Bu kitabında da tabi ki hayal kırıklığına uğratmadı beni.

Kadın kahramanımız otuz üç yaşındaki Sadie, yıllar önce taşınmasıyla seyrek ziyaretler yaptığı Teksas'a kuzeninin düğünü için geliyor. Hafta sonuna yetişmek için planlar yapıyor.

Adamımız da eski bir donanma komandosudur, (benim donanma komandosu karakterlerini sevmem 🫠) ve tam bir alfadır Vincent. Günah kadar yakışıklı ve cehennem kadar da büyük bir bey kendisi. 🫠 Teyzesi Luraleen'i ziyaret etmek için o da Teksas'a geliyor ve orada bir süre kalıyor. Kısa bir süre kalır dönerim derken de neler neler oluyor.

Fazlasıyla komik oldukça eğlendiren ve kendine bağlayan güzel bir aşk hikayesi ile Yoksa Hâlâ Bekar Mısın kitabı keyifli vakit geçirmemi sağladı. Karakterlerin aralarındaki kimya inanılmaz geçiyordu ve ben gerçekten Rachel kalemini çok seviyorum ve benim konfor yazarımdır kendisi.

Keyifle okuyabileceğiniz romantik komediye de doyacağınız bir kitap. Baskısına denk gelirseniz şiddetle öneririm mutlaka okuyun derim. Karakterler hikaye aşkları yan karakterler güneyli hâlleri çok çok güzeldi. Okuyun okuyun. 🥰
Sadece 10.000 kişinin yaşadığı Lovett kasabasında, düğün büyük bir olaydır. Büyük şehirlerden düğüne gelen uzaktaki akrabalar ise dedikodu malzemesi olmaktan kaçamazlar.

Sadie Hallowell, kendisinden küçük kuzeninin düğünü için yıllar sonra doğduğu kasabayı ziyaret eder. Kasabadakiler için klasik bir fiskos malzemesi olacakken işler değişir; çünkü Sadie otuz üç yaşındadır ve hâlâ BEKÂRDIR. Bu, kasabalılar için dedikodu değil, çok fazla dedikodu demektir.

Ancak bilmedikleri bir şey vardır. Sadie, işleri Lovett sakinlerinin bile yetişemeyeceği bir hızda karıştırmaya yetecek potansiyele sahiptir.
(Tanıtım Bülteninden)

Yangın - Melanie Harlow | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Ignite
Kitap Adı : Yangın
Yazar Adı : Melanie Harlow
Seri Bilgisi : Cloverleigh Farms #6
Çevirmeni : Sera Deniz Savaşan
Sayfa Sayısı : 376
Yayınevi : Ren Kitap 
Baskı Yılı : 2025
Kitaba Puanım : 5/5 ★
Herkesin okumayı sevdiği klişeler vardır. Benim de romantik kitaplarda okumaktan keyif aldığım klişelerden biri de bekar ebeveyn olması. Hele ki çocuk karakterlerin olması bu benim en sevdiğimdir.

Eski Donanma komandosu esas adamımız huysuz, somurtkan ama karşı konulamaz biridir. Dexter, iki küçük kızı ile hayatını devam ettiren, yeni boşanmış bekar bir babadır. Ve yeni bir başlangıç yapacak itfaiyecidir. Erkeğimiz çocuklarına bekar bir ebeveyn olmaya odaklandığından dolayı hayatına birini almayı düşünmez, alsa dahi kalıcı bir şey de istemez. Tabi ki büyük konuşmak ve de büyük düşünmek gerekmez. Gün gelir biri çıkar gelir, her şeyi tek tek yutturur. Dex'in planlarına dahil olmayan yan komşu da tam da yeni bir başlangıç yaptığı sıra karşısına çıkar. Patlasın havai fişekler, çalsın müzikler aşk da geliyorum da der aha da böyle.

İyimser kızımız bir etkinlik planlayıcısıdır ve o da yeni bir başlangıç yapacaktır. Yan komşu için aklında olmayan pekçok şeyi yaşarken bulacaktır kendini. Aşk bağımlısı kızımız hayata bir tık tozpembe de bakıyordur. Karşısına çıkan huysuz homurdanan yakışıklı ve çekilişi itfaiyeci ile de başını seve seve derde sokmaya meyillidir. Winnie, komşusunun kızları Hallie ve Luna çok çok tatlı karakterler. Onları okumak o kadar eğlenceli ve keyifliydi ki çok sevdim.

Tatlı bir hikaye, klasik bir küçük kasaba romantizmi... Huysuz Dex ile sevimli Winnie aşkını okumak son derece keyifliydi. Yazarın diğer kitaplarını da okumayı dört gözle bekliyorum. Bir de söylemeden edemeyeceğim, orjinal kapak da yakıyormuş yahu, eski usul modelli kapaklara geçsek mi acaba? Nolur lütfen rica edicem çok iyi çünkü 👉🏻👈🏻 Kitapta emeği geçen herkesin ellerine sağlık çok güzel bir serüvendi.

Ne diyorduk? Tavsiye etmesi benden okumasi da sizden. Şimdiden keyifli okumalar dilerim 💐

Yeni komşum bir itfaiyeciydi ve aynı zamanda oldukça çekici, bekâr bir babaydı. Yine de yemin ederim ki o yangın alarmını bilerek çalıştırmamıştım. Aniden evime girdiğinde —çıplaktım— her şey tepetaklak oldu.
Hayır, elbette hiçbir şey yaşanmadı çünkü ben, romantizm bağımlısı Winnie MacAllister, tam bir yıl boyunca erkeklerden uzak durmaya yemin etmiştim.
Nefesimi hızlandıran derin kahverengi gözleri olanlardan bile...
İki sevimli küçük kızlarını büyütmekle meşgul olan ve aşka inanmadıklarını iddia eden muhteşem, huysuz adamlardan bile...
Bu yemin, Dex bir gece beni öpene ve tüm savunmamı yerle bir edene dek sürdü.
Nazik olmadığını söylüyordu, haklıydı.
Başka bir eyalette teklif edilen rüya gibi işi kabul etmem gerektiğini söylüyordu, haklıydı.
Benim için çok yaşlı olduğunu ve asla hak ettiğim erkek olamayacağını söylüyordu.
Yanılıyordu.

(Tanıtım Bülteninden)

Porselen Bebek - Kristen Loesch | Kitap Yorumu


Özgün Adı : The Porcelain Doll
Kitap Adı : Poeselen Bebek
Yazar Adı : Kristen Loesch
Çevirmeni : Yasemin Büte
Sayfa Sayısı : 464
Yayınevi : Arkadya Yayınları 
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 5/5
Porselen Bebek, hikayenin çoğunluğunda Rusya'da geçen ikili zamanda anlatılan tarihi kurgu bir kitap. 

Annesinin bakımını üstlenen karakterimiz evlilik arifesindedir, hayatlarını da Londra'da sürdürürler. Sene 1991, anacığı ile yaşayan Rosie annesinin kaybı ile sarsılır. Annesinden geriye anahtar ile gizem kalır. Fakat annesi yaşarken ona vermediği cevaplara öldükten sonra bıraktığı anahtar ile kavuşacağını düşünür. O anahtarla birlikte uzun zamanını alacak soruların cevabını bulmak için Rusya'ya döner ve kendine bir iş bulur.

Geçmiş zamana dönersek sene 1915, Bolşevik devrimi başlarken sevgisiz bir evliliğe hapsolmuş bir kadın karşılıyor bizi, Tonya. İdealleri peşinde koşan bir adama duyduğu güçlü aşkı, yıllara yayılacak olan hasretini kavuşmaları ne zaman olacağı...

Gizeme sarıp, Rus masallarıyla muhteşem bir anlatımla kaleme almış yazar kitabı. Yirminci yüzyıl Rusya'sını, tarihini bu iki kadın karakterinden okura sunmuş. Devrim, iç savaşlar, Stalin'in tasfiyeleri ve II. Dünya Savaşı ile birlikte Leningrad kuşatması... Gerçeklere de pencere açmış ve okurken yanımızdan dolayı belki tanıklık edemediğimiz ya da tanıklık etsek de hatırlamadığımız olayları kurgunun içerisine yedirerek içe dokunur şekilde yazmış yazar. Ben kitabı çok sevdim. Uzun bir süreye yayarak okudum ve bundan da pişman değilim. Geriye dönüp tekrar tekrar okuyacağım bir kitap Porselen Bebek.

Rosie ve Tonya'yı bir araya getiren trajedik hikayesine, romantizm ve hayatta kalmanın iç içe gecen serüvene sevgili okurdaşlarımı davet ediyorum. Siz de okuyunca seveceksiniz benim gibi, buna da eminim.
Çok uzak bir krallıkta, çok eski bir ülkede…
...genç bir kız Moskova’da ailesiyle birlikte mutlu bir şekilde yaşamaktadır; kız kardeşi, babası ve peri masalları anlatmayı, porselen bebek koleksiyonu yapmayı seven ilginç bir annesi vardır.
Bir yaz gecesi her şey değişir ve o aileden geriye sadece kız ile annesi kalır.
Şimdi, on yıl sonra Oxford Üniversitesi’nde okuyan Rosie’nin bir İngiliz ismi, sevgi dolu nişanlısı ve önünde parlak bir geleceği vardır ama tek istediği geçmişi anlamak ve ardında bırakmaktır. Annesi öldükten sonra Rosie, elinde annesinin tuhaf hikâyelerinden oluşan bir defter ve tek bir anahtarla Rusya’ya geri döner.
Ortaya çıkardığı şey, 1917 Devrimi, Leningrad Kuşatması, Stalin’in tasfiyeleri ve ötesine uzanan yıkıcı bir aile tarihidir.
Bu destanın merkezinde porselen bir bebek kadar güzel, genç ve soylu olan Tonya vardır; onun yaptıkları -ve idealist bir adama duyduğu aşk- yüzyıl boyunca yankılanacak kapsamlı bir hikâyenin fitilini ateşleyecektir...
Kristen Loesch’ten ihanet, intikam ve fedakârlıkla bezenmiş, 1917 devriminden Sovyetler Birliği’nin son günlerine kadar üç kuşak Rus kadınını ve ölümsüz aşk hikâyesini anlatan inanılmaz bir roman.

“Gizem ve Rus masallarıyla dolu muhteşem bir destan… Kesinlikle büyüleyici bir roman.”
–Historical Novel Society

“Duygusal açıdan zengin bir hikâye. Loesch, Rosie`nin aile sırlarını çözme ile Tonya`nın Bolşevik Devrimi`nden sağ çıkma çabaları arasındaki bağlantıyı ustalıkla kurmuş. Tarihi kurgu hayranları buna bayılacak.”
–Publishers Weekly

(Tanıtım Bülteninden)

Ocak’ya Neler Yaptım?

Yeni yil ile birlikte pek çok hayaller listeledim sıralı şekilde olmasını istediğim pek çok isteğim var. Dilerim de olur.

Senenin ilk ayında okuma konusunda istediğim verimde ilerleyemedim. Yine de tatmin edici bir okuma serüvenini geride bırakmış oldum.

6 kitap okudum, birinin yorumunu yetiştiremedim. 4 manhwa serisine devam ediyorum. Birbirinden farklı ve heyecanın dorukta olduğu seriler.

Ay Düşerken 4/5
Sonsuza Kadar 5/5★
Üç Anahtar 4/5
Onsra Yad 4/5
Çarpık Krallık 5/5
Porselen Bebek 5/5


Bir Adım Kadar Yakın kitabımın yazımına devam ediyorum elimde bölümler birikince de bölümleri paylaşmaya başlayacağım. Elveda Deme Bana için de düzenlemeler devam ediyor. Bir de kendime çanta ördüm. Motifler örüp birleştirip ördüm, lale çantaya da başladım. 😍