Onsra Yâd - Gökçen Koçan | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Onsra Yâd
Yazar Adı : Gökçen Koçan 
Seri Bilgisi : Mevzi #4
Sayfa Sayısı : 592
Yayınevi : Dokuz Yayınları 
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 5/5
Nereden ve nasıl başlayayım anlatmaya hislerimi bilememekle birlikte bir serinin daha sonuna gelmiş olmak buruk bir sevinç hissettiriyor. Çünkü Mevzi serisinde yazarımız Onsra diye evren kurmuş ve orada iki güçlü karakter inşa etmiş. Ne yaşarlarsa yaşasın birbirlerini bulmuş ve en sonunda tüm engel ve zorluklara karşı mutlu sonlarına kavuşmuşlar. Tabi dört kitap boyunca türlü duygularla okuru peşine de takmış olan bitene şahitlik etsinler diye. Bundan memnunum, kitabı daha doğrusu seriyi okumuş olmak kendimi mutlu hissettiriyor.

Jülide ve Alp Aslan kimsesizliklerine birbirlerine bağlı kalarak eksik parçalarını tamamlayan yapbozlardı. En başa dönüp bakınca nereden nereye de diyor insan. Bir barda tanışıp bir daha birbirimizi nasılsa görmeyeceğiz derken birbirlerine iz nefes alamaz hale gelmeleri. Alp Aslan'ın Heyvbanu olması Jülide'nin...

Artık onlar bir aile olmuşlar, serinin sonuncu kitabında bizi karşılayan tabloları bu. Jülide hamiledir, bir gün bir şekilde saldırıya uğraması içlerinde yaşadıkları korkuyu da harlar. Karısının yanına gider işleri düzeltir önlemini alır. İzinli olarak döndüğünde karısının doğumuna yetişecektir. Kardan dolayı kapanan yolda bir şey olur korkusuyla panikler, karısı ve oğlunun sağlığı için de endişe eder durur. Ve endişe edeceği çok anları olacaktır Alp Aslan'ın, aklı her göreve giderken geride bıraktığı ailesinde kalacaktır çünkü. Lojman meselesi yeniden gündeme gelir ve karısını ikna etmesiyle daha güvenli bir konumda ikamet ederler. Hayat bu ya her zaman olduğu gibi bir yükselip bir alçalacak asla yerinde durmayacaktır. 

Yeni anne baba olmanın bocalaması, heyecanı o tatlı telaşı gelecek için endişeleri bunları satırlarda hissetmek yaşamalarına tanıklık etmek başka bir güzeldi. Tabi bir de yakalarını bırakmayan korku unsuru var, kapanan hesaplar alınan intikamlar olmuş olsa da geçmişte yaşanılanlar geride kalan sırlar duygusal olarak ikiliyi zor anlara sokacak. En önemli sınavları da daha doğrusu Alp Aslan'ı daha sarsan görev ve aile arasında kalmasına noktası olacaktır.

En üzüldüğüm kısım oğluyla alakalı kaçırdığı onca ana tanıklık edememiş olması o burukluğu ta içimde yaşadım ve dedim ki kendi kendime, bizim halk olarak askerlere çok şey borçluyuz ve hayatımız boyunca da haklarını ödeyemeyiz. Kutsal bir görev vazife kabul edip yeri geliyor canlarını koyarak yerine getiriyor. Bu çok özel önemli ve gurur duyulması gereken bir yer. Ve o satırları okurken de kaçırdıklarını düşünüp ağladım da diyebilirim. Jülide'nin oğlunun babasını unutmaması için sürekli onu anlatması unutmasın diye uğraşı o kadar güzeldi ki. Bunda da ağladım.

Kitaptaki en güzel detay ise aile boyu Ankara'ya gelerek Anıtkabir ziyaretleriydi. O kadar sevdim ve kalbim öyle hızlı attı ki çok çok güzeldi. Tam olarak seriye yakışır bir sondu.

Böylesi güzel bir serüveni okurlarıyla buluşturduğu için sevgili yazarımızı teşekkür ederim. Ve seriyi okumama vesile olup yazarın kalemiyle tanıştıran sevgili sibel'e de teşekkür ederim. Çok güzeldi ve her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bu seriye de veda ediyoruz.

Askeri kurgu kitapları seviyorsanız, şans vermeniz gereken bir seri Mevzi serisi ile Onsra. Okuyun derim ben. Yeni kitaplarla görüşmek üzere. 🖤
“Hâlâ…” dedi ağırca yutkunarak.
“Hâlâ öldürürken çok güzelsin…”

Ölüp bittiği tenimde, yüreğimle can buluyordu. Bulduğu canlarını çoğaltıyor ve kördüğümünü katmerlendirdiği kadar katmerlendiriyordu. Birbirimizde can buluşlarımız günümüzde artık Fransızca tek bir cümleyle özet bulurken, geçmişimizden günümüze gelen her bir vurgusunu Alp Aslan’ın dudakları, tenime yenilemekten erinmediği mühürleriyle yapıyordu...

Eksiklik, birinde eksik kalmak ve aldığın nefesin o olmadan tamamlanmasına imkân tanımamak… Bencil, hastalıklı veyahut biraz da zorbalık içeren bir tanım gibi görülebilirdi ama öyle olmadığını; yaşayan yürekler olarak birbirimizin nefesi olmadan eksik hisseden bizlerin, nefeslerimize bile saygı duyduğumuzu biz biliyorduk. Bizimle birlikte herhangi bir alanda beş dakika dahi duran biri de aradaki saygıya ve gün geçtikte destanlaşan sevgiye bire bir şahit oluyordu. Tek bir can olmaya ant içip bir umut olarak sığındığımız sevdamız, insanların özenebileceği bir yaşam şekli olabiliyordu…

(Tanıtım Bülteninden)


0 comments:

Yorum Gönder