Bir Yudum Sevgi - Aslıhan Akagöz || Kitap Yorumu

Yazar: Aslı Akagöz 
Kitap Adı: Bir Yudum Sevgi
Seri Sıralaması: Aşkın Yolu Bir #1
Yayınevi: Gitane Kitap
Sayfa Sayısı: 456
Kitaba Puanım: 3 - 3,5/5
Satın Almak İçin: D&R OKUOKU

Hayatımızda yaptığımız bazı tercihler bizi hiç beklemediğimiz bir yola sürükleyebilir... Sevgi'nin de yolu, yapmak zorunda olduğu bir tercih sonucu hiç bilmediği bir yere, hiç tanımadığı insanların yanına düşmüştü. Her genç kız gibi günün birinde âşık olduğu bir adamla evlenmeyi dilerken, kendisini ansızın Afyonlu genç bir iş adamı olan Fırat Yaman'ın eşi olarak buldu Sevgi. 

Fırat'ın ise tek bir isteği vardı bu hayattan: Yıllar süren yalnızlıktan sonra kendisine tekrar bir can yoldaşı bulabilmek... Genç adam aynı zamanda çok küçük bir yaşta annesiz büyümek zorunda kalan, yüreği yaralı oğluna gerçek bir yuva verme arzusuyla doluydu. Ortak bir tanıdıklarının araya girmesiyle ise Sevgi'yi tanımıştı.

Yaptıkları bu evlilikten her ikisinin de fazla bir beklentisi yoktu. Sevgi, hem kendisinin hem de hasta annesinin geleceğini güvence altına almak isterken, Fırat'ın da başlıca amacı oğlunun anne sevgisini biraz da olsa tadabilmesiydi.
Peki ya 'Aşk' bu evliliğin neresindeydi?
'Bir Yudum Sevgi,' bir ömrü beraber geçirmeleri için yeterli olacak mıydı? 
(Tanıtım Bülteninden)


Aşkın Yolu Bir serisinin ilk kitabı olan Bir Yudum Sevgi, annesinin ameliyatı için kendini mecbur hisseden Sevgi ile tekerlekli sandalyeye bağlı küçük oğluna anne, kendine can yoldaşı isteyen Fırat’ın zorunlu olarak bir araya gelme hikayesine konuk ediyor bizi. Görücü usulü olarak başlayan evlilikleri her geçen gün kendine bağlanan çiftimizin tutku dolu aşkını anlatıyor.

Aslıhan Akagöz’ün kalemiyle Çirkin Güzel serisi ile Facebook sayfasında yayınlarken tanımış ve her yazdığı kurguyu büyük keyifle okumuştum. Bir Yudum Sevgi basılı olarak ellerimde tutmak ise bir nebze heyecan verici. Hikayenin ilk halini bilenlerden olup da kitaptaki ufak tefek farkları seçebiliyor insan. Aslıhan Akagöz tarzını bütün kitaplarında konuşturan bir yazar. Kelimeler yormadan akıyor, hikayelerin sonlarında mutluluk olduğunu vaad ediyor kitaplarında. Sıcak, bizden olan karakterlerin samimi hikayelerini genel olarak ele alıyor ve bu okuyan kişiye geçiyor. Büyük sürprizler barındırmıyor kitapları. Sayfanın devamında ne olup bittiğini kolaylıkla tahmin edebiliyorsunuz. Bu birazda, bildiği suda yüzmek kadar rahat hissettiriyor insana.
Kitapta tam oturtamadığım bir takım hisseler vardı. Beni içine tam çekemeyen şey... Serinin (çıkmasını dört gözle beklediğim) diğer kitap karakterlerine kıyasla Fırat’ı çok sevmediğim bir gerçek. Berke için kitabı okudum diyebilirim. Sevgi’nin her olay karşısında ‘tamam’ diyerek kabullenmesini sorun etmedim fakat Fırat’ın boş yere kalp kıran tavırları, -bana göre- kaprisleri, oldukça fazla olan kıskançlıkları çekilir değildi. Adamı sevemediğim için belki bu kadar sorun ediyorumdur, emin değilim.

Dicle’nin ufaklık hallerini, Burak ile itişmelerini, Berke’nin olgunlaşıp genç adam olmasını tebessüm ederek okudum. Onları özlediğimi fark ettim. Her ne kadar Fırat’a karşı tepkili olsam da iki günde bitirdim kitabı. Seviyor muyum? Evet, ama serinin devamını daha çok seviyorum.
Orta karar sevmiş oltduğum Fırat ile Sevgi’nin hikayesini okumanızı öneririm. Bu tarz kitaplardan hoşlanıyorsanız, seveceksiniz.

0 comments:

Yorum Gönder