Aşkın Ateşi - Rita Hunter | Kitap Yorumu


Kitap Adı: Aşkın Ateşi 
Yazar Adı: Rita Hunter 
Seri Sıralaması: Ateş Dizisi #1
Yayınevi: Epsilon Yayınevi 
Yayın Yılı: 2012
Sayfa Sayısı: 488
Kitaba Puanım: 4/5
Yıllar öncesinde elime ilk aldığımda da aynı hisler içerindeydim. Isabel'i bağrıma basmak ve  Adrian'ı ıslak odunla kovalamak istemiştim. Böyle bir giriş yapılır mı, yoruma ama demeden önce hislerimden bir parça ile başlamak istedim yorumuma.

Isabel ele avuca sığmayan, tez canlı bir karakter. Sizi öyle şaşırtıyor öyle hayret ettiriyor ki bazen durup, yahu bir nefes al bir sakin kal derken buluyorsunuz kendinizi. Çocuk yaşta annesini kaybetmiş, denize tutkun bir babanın çocuğudur. Annesi yerine koyarak sevdiği halası, yanından asla ayrılmamaya yeminli dadısı ve babasıyla kendi küçük dünyasında mutlu bir hayatı var. Tabi halasının denizci bir koca bulup Amerika’ya yerleşmesi bir parça kalbini kırmış kızımızın ve babasını da ikna edip Amerika'ya halasının yanına gitme hayalleri var. İşleri bozulan kaptan babasının son seferi sonrasında Amerika kararı netleşecek ve çok sevdiği halasına kavuşacaktır. Ama evdeki hesap elbette çarşıya uymaz, babasına verdiği uslu bir kız olacağına dair sözünü yiyeceğini elbette kendine bilir ama çok zaman geçmemiş olması da şaşırtıcıdır.

Çocuklukları birlikte geçen, en yakın arkadaşı Fredy, evine gelerek aşık olduğunu söylemesinden sonra ağzındaki baklayı çıkarır. Aşık olduğu kız başka bir adamla evlendirilecektir, Henfield Kontu ile nişanlanmıştır. Fredy ise buruk aşkının hezimetini yaşarken kırık kalbiyle öfkeli bir o kadar da üzgündür ve hesap sormayı aklına kazımıştır. Bir teklif ile Isabel'i şaşırtır ama şaşıran kendisi olur. Ve hepsibin bilmediği aşkla oyun olmaz gerçeği ile yüzleşirler.


Fredy ve Isabel, garip bir çift olarak Adrian'in hayatına bomba gibi düşmeleri, Fredy'nin şapşallıkları ile Isabel'in eline geçen her firsatta arkadaşını pataklaması, buruk aşkının tahmin ettiği gibi tek taraflı olmadığını fark eden kuzduz Fredy'nin Isabel'i kurdun eline bırakması, kabak başına patlayan Isabel ile tutku oyununa tutuşan Adrian'ın aşka yuvarlanma hikayeleri öyle komik öyle güzel ve yer yer sinire dokunan cinstendi ki ne zaman bitti ne zaman kapağı kapatıp derin nefes aldım fark edemedim. En sevdiğim karakter elbette ki Isabel'di. Oyle dilbaz öyle candan ve sıcakbir dilber Deli Kızıl. Çok sevdim, ümitsiz kaldığı ve karşılık bulamayacağından korktuğu aşkı için gözyaşları dökerken içim gitti. O esnalarda buna sebep olan katıksız odun Adrian için geniş bir repertuar da geliştirdim.
Yine de Deli Kızıl'ı inatçılığı ile başlayan, Adrian’ın aşık olduğunu fark ettiği ana kadar olan alaycılığıyla ilerleyen hikayede yaşadıkları inişli çıkışlı yer yer şiddetli - bir yerde Isabel adamın çenesini okursanız göreceksiniz- aşkı  okumak çok çok keyifliydi.

Konu bakımından diğer okuduğum tarihî aşk kitaplarından farklı olduğunu söylemek isterim ve Rita Hunter yakalamış olduğu nokta ile okuru kendine bağlamasını başarmış. Her bir karakterin duydukları düşünceleri netti. Ama Adrian'a deli oldum. Yabu anladık, geçmişin acıklı,  kalp kırıcı acı bir kaybı yaşamış olduğunu biliyoruz da bu denli kırıcı olmak, küstahlaşmak hatta salaklık derecesinde gözünü inatla kapatmak ne demektir. Aşık olduğunu biliyorsun, kadının sana tutkun seni sevdiğini biliyorsun, sana bu kadarını verebilirim dahasını bekleme demek ne demek allasen ya 😤😤 Böyle sinir kat sayılarını arttırman ama finale doğru da pamuk şekere çevirmen sana olan kızgınlığımı azaltmiyor, bil hani. Hıh.

En başından gelişen olayın başlayışı, ilerleyişi ve kaçınılmaz son bitişi her bir detayını sevdim, Adrian’a sen hariç, şansını zorlama! Bilindiği üzere Ateş Dizisi'nin devam kitapları Ruhun Ateşi ve Aşkın Ateşi kitapları karakterleriyle de karşılaşıyoruz burada. Tam bir buz kütlesiolan Brendan, sıcak bal kadar çekici olan Stephan ile de serinin ilerleyen halkalarında tanışıp kaynaşacağız. Ben kitabı beğendim, sevdim, size de tavsiye ederim.

Masum bir plan kimsenin canını yakmazdı değil mi?

Isabella Gwen Sullivan kadar fedakâr bir kızın dostu için yapmayacağı hiçbir şey yoktu. Ancak sağduyu konusundaki genel sorunu bazen ipin ucunu kaçırmasına neden olabiliyordu. En yakın arkadaşı Fredy deli gibi sevdiği Vivian tarafından hiçbir sebep yokken terk edilmiş, üstüne üstlük onun Henfield Kontu Adrian Eaglestone ile nişanlandığı haberini almıştı. Bu durumda o kıza ve nişanlısına iyi bir ders vermek kaçınılmazdı. Böylece Isabel ve Fredy bir hafta sürecek olan Henfield yaz balosuna katılmanın bir yolunu buldular. Planları basitti... Balo boyunca yeni evli bir çift gibi davranacaklar, bu sayede kıskandırma silahının eşsiz gücünü Vivian üzerinde deneyeceklerdi. 

Her şey kusursuz olabilirdi...
Tabi işler düşündükleri gibi gitseydi...
Adrian tekrar âşık olabileceğini hissediyordu... Geleneksel Henfield yaz balosunda güzeller güzeli Vivian ile nişanlarını kutlayacaklar ve cemiyetin takdirini kazandıkları kusursuz beraberliklerini ilan edeceklerdi. Ne var ki işler düşündüğü gibi gitmedi. Baloya katılan yeni evli tuhaf çift hayatlarına fırtına gibi girdiğinde yapabildiği tek şey önce rüzgâra kapılmak, sonra da o rüzgârı kendi lehine çevirmek oldu. Ödenmesi gereken bedeller biraz ağır ama son derece adildi. Neticede bu olayda kimse pek masum değildi. Özellikle de küçük yalanıyla ortalığı karıştıran Isabel'in masumiyetle uzaktan yakından hiçbir ilgisi yoktu...

1 comments: