Üç Anahtar - Rhys Bowen | Kitap Yorumu


Özgün Adı : The Venice Sketchbook
Kitap Adı : Üç Anahtar 
Yazar Adı : Rhys Bowen
Çevirmeni : Oytun Barlas
Sayfa Sayısı : 504
Yayınevi : Arkadya Yayınları 
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 4/5
Caroline Grant için hayat hiç iyi değildir. Biten evliliği kendi hayatını düze çıkarmaya çalışması derken büyük teyzesini de kaybeder. Lettie ölmeden önceki bir vasiyeti bırakır; bu vasiyette Venedik'e gelmesi gerekir Caroline'in ve çok sevdiği teyzesinin küllerini sevdiği şehre saçması gerekir.

Kitabımızda yine geçmiş ve günümüz zamanında dönüp duruyor. 1938'de Sanat Koleji'ne giden Juliet'in Leonardo Da Rossi ile aşk ilişkisini yeniden canlandırmak hikayesi var. Bize aktarılan hikaye fazlası ile dokunaklı. Günümüz kısmı da 2001yılına geliyoruz. Caroline teyzesinin değerli anlarını yeniden yaşamasını hissettiği duyguları aktarmasını okuyoruz. Her iki kadının hikayeleri okuduğunuz satırlardan taşarak size ulaşıyor ve kendinizi onlarla birlikte duygulara kaptırmış buluyorsunuz.

Venedik inanılmaz gerçekçi kaleme alınmış. Ben bir yazarda aradığım mekanların gerçeğe yakın hissetmesi ve yazar da bunu pekala iyi şekilde üstesinden gelmiş. Şehri anlatırken yazar; dar sokakları, birçok kanalı, festivalleri, kiliseleri, sanat sergileri, yemekleri, renkli insanları ve aile bağlarıyla adeta şehrin çarpıcı bir resmini çiziyor. Hikayedeki romantik hava bir gondol gezisi gibi yavaş ilerlerken, zaman içinde ileri geri sorunsuz bir şekilde Venedik'i ve halkını hayata döndüren bir hikayenin tadını okura çıkarması için yazar sunuyor.

Ben kitabı atmosferini hikayeyi geçtiği dönemin anlatılmasını çok sevdim. Lettie ve Caroline'i içe işleyen aşk hikayelerini okumayı sevdim. Siz de dönem konusu işleyen geçmiş günümüz ekseninde geçen kitapları severseniz kitabı size öneririm.
Sadece okumaya değer hikâyeler mutlu sonla biter.

Evliliğinin sona erdiği gerçeğiyle yüzleşmeye çalışan ve oğluna kavuşmanın yollarını arayan Caroline Grant’e, sevgili büyük teyzesi Lettie’den gizemli bir miras kalır. Teyzesi ona bir eskiz defteri, üç anahtar ve son bir fısıltı bırakmıştır: Venedik. Caroline'ın görevi, Juliet ‘Lettie’ Browning'in küllerini en sevdiği şehre serpmek ve altmış yıldan uzun süredir saklanan gizemleri ortaya çıkarmaktır.
Resim öğretmeni Juliet Browning, 1938 yılında her köşesi romantizm kokan Venedik’e adımını atar. Öğrencileri için tarih, sanat ve güzelliklerle dolu bu şehir, Juliet için dokunaklı anılara ve kaderi çoktan belirlenmiş bir adama duyduğu aşka ev sahipliği yapmaktadır. Juliet, her geçen gün kendini daha da ait hissettiği bu şehre adım adım yaklaşan savaşı da görmezden gelemez.
Caroline’ın gizemini çözdüğü her anahtarla birlikte Juliet’in imkânsız aşklar, kayıplar ve cesaretle örülü hayatı da ortaya çıkar. Büyük teyzesinin ayak izlerini takip eden Caroline için bu, bir kendini keşfetme yolculuğuna dönüşecektir.
New York Times çoksatan yazarı Rhys Bowen’dan büyülü şehir Venedik’te yaşamla uzlaşmaya, aklı ve kalbiyle bir olmaya çalışan iki güçlü kadının hikâyesi.

“Rhys Bowen, müthiş hikâyeleri, zengin ve karmaşık karakterleri ve ilk kelimelerden itibaren sürükleyen olay örgüsünü seven herkese bir armağan niteliğinde.”
Louise Penny New York Times çoksatan yazarı

“Özgünlük konusunda karakteristik bir yeteneğe ve okuyucunun dikkatini başından sonuna kadar çekecek eğlenceli bir anlatım tarzına sahip bir yazar.”
Midwest Book Review

“Türünün ustalarından.”
Library Journal

It Was Just a Contractual Marriage - Pilyeon | Öneri Manhwa


Bugün sizlere hafta sonu okuyup ikinci sezonun son bölümüne kadar geldiğim okurken de ayyy diyerek ilerlediğim bir seriyi sizlerle paylaşmaya geldim.

Webtoon/Manhwa, okumayı sevenlere (Kore çizgi romanı kısaca) şahane bir seri. Düşmüş bir ulus düşünün ve krala varana kadar herkes tüm halk kılıçtan geçirilmiş ve sadece geriye kalan prenses sağ ele geçirilmiş. Onu da esir alıp öldürmek için götürüyorlar. Tabi kızımızın planları hayalleri olmasını istedikleri başka. Onu tutsak alan komutan, esasen dük (kralla yakın kan bağı da var bu kadar spoiler verebilirim anca) ile çıkıyorlar yola, kızımız da onun aklını almaya evliliğe zorluyor.

Eleman ejder insan melezi, hikayenin de en dikkat çeken kısmı da burası.

Fantastik, tarihi aşk dönem böyle güzel keyifli bir seri okumak isteyen, okurdaşlarıma önerimdir.

Seriyi milasub sitesinden okuyabilirsiniz.

Ay Düşerken - Nadia Hashimi | Kitap Yorumu


Özgün Adı : When the Moon is Low
Kitap Adı : Ay Düşerken 
Yazar Adı : Nadia Hashimi
Çevirmeni : Yasemin Büte
Sayfa Sayısı : 520
Yayınevi : Arkadya Kitap
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 4/5
Hayat zordur, her insan için. Kadınlara ise daha zordur ki koşullar yaşatılan her şeyiyle zordur. Hele ki kadın Orta Doğu da yaşıyorsa hayat çok daha zordur.

Öyle bir hikaye ki Ay Düşerken, sindirmesi zor bir kitap ama anlayıp aynı hisleri yaşaması ise kolay. Çünkü benzeri hikayeleri çok sefer duyarızdır. Fereiba’nın hayatı kocasını kaybetmesi ile daha çetrefilli bir hâle bürünür. Afganistan'da yaşıyordur Fereiba ve onu çocukluğundan, evliliğine, anne olmasına kadar takip ediyorsunuz kitapta. Afganistan diyince de hani işin rengi başta belli oluyor ne okunacağı ve sunulan hikayenin ne olduğu. İçiniz ezilecek okurken satırları ama bir o kadar da gerçeğin farkına da varacaksınız o cümlelerde.

Taliban'ın Kabil'deki yükselişi, tam da o sürede Fereiba'nın kocası dayatılan uyulması diretilen "kurallara" uymadığından dolayı infaz edilir Taliban tarafından. Tabi o sırada ise Fereiba hamiledir, üstelik iki çocuğu da vardır. Kocasının ölümüyle birlikte iki çocuk ile yalnız kalır. Üç numaranın doğumuyla birlikte Fereiba, çocuklarıyla birlikte İngiltere'ye sığınmak yurdundan kaçmak zorunda kalır. Ve Orta Doğu'dan Avrupa'ya başlar yolculuğu. Tek başına kimsesiz üç çocukla, dış tehditlere açık hedeftir beri yandan da ve yaşananlar yaşatılanlar...

Kitabın gerçekçi yani, hikayenin benzer farklı versiyonlarını TV haberlerinde ya da orada burada duyup izleyip okurken kitaptan da etkilenmemek olmazdı. Kitabı gerçekten beğendim. Karakterlerin ilgi çeken yani vardı ve hikayeleri yürek parçalayıcı derecede gerçekti. Fereiba'nın hayat hikayesi, gerçek bir hikayeydi. Ülkesini geride bırakmak zorunda kalan yalnız kimsesiz bilmedikleri ülkelerde sıfırdan hayat inşaa etmeye çalışan bir aile, gerçekçi duyguları çok iyiydi. 

Kitaptan bir puan kırdım onun da nedeni, sonlara doğru hikayenin sönük kalmasıydı ve bir acelecilik aniden bitiş vardı. Tam bir bitiş gerekirdi bence.

Siz de gerçek hikayeler barındıran ya da gerçeği anımsatan kitaplardan okumak isterseniz, tavsiye edebilirim.

Aralık’ta Neler Yaptım?


Aralık beni zorlayan bir ay. Başlangıç olarak keyifliydi yalan yok, sevdiğim birçok insanla buluştum görüştüm imzalara koştum ama ayı ortalayıp sona yaklaşınca senenin sonu olmasının ağırlığı mı retro mu ayın yanlış konumlaması mı bir takım aksilikler yaşandı. Eh tabi gözyaşları da döküldü. O esnada okuma izleme konusunda fazla tatmin edici bir sonuç yaşamadım.

Sevdiğim kitaplar yeni başladığım seri de oldu.
Safir Kalesi’nin Lanetli Leydisi ayın favorilerimden biri hatta senenin. Çelik Prenses de fena hâlde ters köşe eden bir kitaptı beklediğimden çok beklemediğim olayları öğrendim sonra Adige Prens aşırı keyifli bir kitaptı. Şey, Poyraz ile tanışma için ne yapmamız lazım.

Okuduğum 4 kitap ve devam edip yeni başladığım 3 seri ile aya ve dahası seneye veda ettim.

Ay boyunca sıklıkla dinlediğim şarkılarım da bunlardı.

 Yeni sene ve Ocak ayı için planlarım çok. Umarım her birini gerçekleştirebilirim.

Sizler neler yaptınız ne okudunuz?