MGOE #6 Aslıhan Akagöz - Hasret Rüzgarları || Kitap Yorumu

Yazar: Aslıhan Akagöz
Yayınevi: Postiga Yayınları
Sayfa: 406 
Yıl: 2015
Kitaba Puanım: 5

Sevgili günlük,
Bazı kitaplar vardı, geni geçmişe götürüp özelliklerini anımsamanı sağlardı. İçim öyle tuhaf ki şu an, kitabın bitmesine mi üzüleyim, özelliklerime mi -ki onları girebilmek imkânsız- üzülyim, bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki okuduğum her kitabın bana kazandırdıkları var ve ben, bana kazandırdıkları ile kendi muhasebemi yaparken kısa suren günlük defterimin son sayfasını katılıyorum.
Eh noktayı koymuşken yorumuma geçeyim ;)




"Aşk gerçekten her zorluğun üstesinden gelebilir miydi?" Diye sorguladım kendimi, kitap boyu. Evet, aşk her zorluk karşısında dimdik durmayı sağlar insana fakat her zorluğu da aşamaz bence. Neden mi? Nedeni şu, bazen güç bir durumda  kaldığında insan kendine bir çıkış yolu yaratır ya da önündeki çıkış yola yaparken bazen sevdiğini incitmeden de edemez. Buna da gerçek dünyanın yüzü denir.
Gençlik aşkı unutulmazdır her zaman, hep içinde en derinde bir yerde kalır . Hasret için öyleydi. Çok sevdi ve çok aşık oldu. Bir tek Hasret değildi en 'çokları' yaşayan. Onur da Hasret kadar çok sevip aşık oldu.
Henüz lise bitmemiş genç bir kız Hasret, Onur ise ondan altı yaş büyük ama bu aşka engel değildi onlar için. Onlara engel, Hasret'in babasının sabit fikirlariydi. Statü farkı konu edilmişti kitapta. Varlıklı bir ailenin tek çocuğu Hasret kendi dengi biriyle olmalıydı, kendi gibi biriyle olmalı ve evlenmeli. Babası Memduh Bey için bu böyleydi.
Kitaba başlarken böyle bir konu ile karşılaşacağımı itiraf etmeliyim ki beklemiyordum. Aslıhan Akagöz'ün hemen hemen her yazdığını okuyan ben, ondan yine naif bir aşk hikâyesi bekliyordum fakat böylesi duygu yüklü ve alışagelmiş bir konu kalbe dokunarak işlemesini beklemiyordum. Yine kaleminin hakkını vermiş.
Anlatıma değinmeyeceğim, zaten orasına söylenecek laf yok. Kalemi oturan bir anlatımı ve su gibi akıp giden sayfalar var. 
Bu sefer adamımız zengin değildi. Ufak bir evi, kendine ait bir tamirhanesi olan bir adam çıktı karşımıza. Öyle lüks otellerde yapılan bir düğünde değil de Hasret'in en yakın arkadaşı Meltem'in ağabeyinin mahalle düğününde karşılaşıp aşık oluyorlardı. Daha ilk anda, gözleri birbirine değer değmez aşk yüreklerine yerleşip birbirlerini bağladılar. Etkileşim ilk anda olmuş ve hikâyelerine hızlı bir giriş yapılmıştı.
Kitap tamamen Hasret odaklı ilerliyor tabi. Onun yaşadıklarını ve açısını okuyoruz satırlarda. 
Memduh Bey'in kızına Onur'u yakıştırmaması, hatta onu tartaklaması içime oturan detaylardan. Bir insanın maddi durumu yeterince iyi değilse 'o' kötü, gözü parada olan bir insan mi oluyor? Kitapta sevmediğim karakterlerden biri Memduh Bey idi. Tabi Hasret'in pasif olan annesi Nisa Hanım'ı da en az Memduh Bey kadar sevmedim. Bir de üniversiteden arkadaşı yalancı Nermin var. Kızdım, içim burkuldu, Onur'un o çaresizliğini içimde hissettim, Hasret agladikca boğazın düğümlendi ama beni hiç kırarak ağlatan final idi. Memduh Bey'e üzüldugumden değil de kızının hayatına uzaktan tanık olması, kendi torununa yabancı oluşu içime dokundu.


Dolu dolu bir kitaptı Hasret Rüzgarları, 406 sayfa bana az geldi. Biraz daha uzun olsaydı da Onur'u da doyasıya okusaydık fena olmazdı. Sanırım yorum yazacağım diye kitabı anlatacağım ben, o yüzden kısa kesmekte fayda var yorumuma. Kitaptaki tek eksik bana göre - ben Onur'u çok sevdim tamam mi aaaa - Onur'un yaşadıklarını okuyamamamızdı onun haricinde her şey yerli yerindeydi.
Her bir karakter, her bir söylem etkiledi beni. Diyeceğim tek şey kitabı çok beğendiğim olduğu ama Onur ya, ahh ahh Onur.
Kapak zaten diyecek söz yok. Tam kitap konusuna uygun bir kapak, mektuplar özellikle. Ki ben mektupları çok severim.
Yazarından düzenleyenine, kapağı yapana, herkesin emeğine sağlık. Sonuç olarak muazzam bir şey çıktı ortaya.
Aslıhan Akagöz her kitapta kendine, kalemine bağlıyor okurunu, bir sonraki kitabı da büyük bir merak ve dört gözle bekliyorum. Kalemine sağlık :*


0 comments:

Yorum Gönder