Oyuncak Mezarlığı - Emre Gül | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Oyuncak Mezarlığı 
Yazar Adı : Emre Gül
Seri Bilgisi : Oyuncak #2
Sayfa Sayısı : 432
Yayınevi : Guardian Yayınları
Baskı Yılı : 2025
Kitaba Puanım : 4/5
Serinin ilk kitabını çok beğenmiştim, biliyorsunuz. Bu kitabı da sevdim, eksiklikler olsa da keyifli bir okumayı geride bırakırken yorumu anca getirebildim.

Efendim bilindiği üzerine kitap ikili anlatımla okurun beğenisine sunulmuş, bir katilin ağzından dinliyoruz olanları bir de Noa adlı karakterimizden. Kasabaya geldiğinden beri geçmişin intikamı peşinde koşan katilin yaptıklarını ve yapacaklarına şahitlik ediyoruz. Kendince bir adaleti, günahkâr olarak gördü insanları öldürerek biletlerini kesmesi var katilin, eh bir de masum olanları da ardan çıkarıyor bu dengesiz ruh hastası.

Yazarımız nefret edilesi bir karakter ortaya koymuş ve bu konuda başarılı olduğunu da söyleyebilirim. Nefret etmek ne kelime, mide bulandıran cinsten kendini beğenen esasen bir bok olmayan bir herif kitabın içerisinde. Öyle ki her okur olarak bize sarf ettiği kelimelerde karşılık olarak baya ana avrat kulak çınlattım 👉🏻👈🏻 ve şey evet bir tık rahatsız edici bir aşağılama vardı ama nefret edilesi bir karakter olduğu için bunun kaldırılabilir olduğunu düşündüm.

Kasabada işlenen cinayetler varken alınan tedbirlerin yetersizliği inandırıcılığı bir tık düşürüyor. Polisler bu konuda zayıf kalıyor, kamera kayıtları yeterli değil, cinayetler de planlı deniyor fakat spontane gelişenler de var. Katil bize caka satarken kendini de kandırıyor belli ki. Serinin bir sonraki kitabında bu bahsettiğim kısımları daha güçlü şekilde mantığa yatan açıklamalar ile toparlanırsa serinin en iyi kitabı üç olabilir. İlkini çok sevdim, ikiyi beğendim. Üçüncü kitabı ise sabırsızlıkla bekliyorum.

Okuduğumuz seri iyi insanların olduğu bir kitap değil. Her insanın içinde kötülük olduğu ve sınırı geçince geri dönülmez şekilde karanlığa gömüldüğü anlatılıyor temelde. Türü seviyor, bu tarz kitapları okumaktan keyif alıyorsanız öneririm. Bir şans vermek istiyorsanız da seriye başlayın derim.
BAZI SIRLAR SİZİ ÖLÜME GÖTÜRÜR, BAZILARI SUÇ ORTAĞI YAPAR. BİR KATİLİN SIRRINA ŞAHİT OLMAK İSE HER İKİSİNE YOL AÇAR.

Bir insanın kıyameti, ancak ölüm vakti geldiğinde koparmış. Bir kasabanın kıyameti, içinde yaşayanların günahlarında yatarmış. İşte bu yüzden Ravebelg Kasabası’nın kıyameti ben olacaktım.

Ama siz hâlâ o aptal beyinlerinizin içinde benim kötü olduğumu söyleyen kahrolası sese kulak veriyorsunuz. Söyleyin bana. Katilsin, deyin. Suçlusun, günahkârsın, deyin. Hepiniz gerçeği biliyorsunuz. Yakın bir zamanda öğrendiniz. Geçmişimin karanlığına pusmuş gölgelerin feryatlarını işitiyorsunuz artık. Zaten bu yüzden susuyorsunuz. Beni hâlâ ifşa etmemenizin sebebi tam da bu, öyle değil mi? Suç ortağım olmaktan korkmuyorsunuz çünkü bu kasabanın geçmişine gömülü sırların açığa çıkmasını istiyorsunuz. Zira kötü kalpler, ancak sırlar gün yüzüne çıktığında aydınlanır. Peki öyleyse... Bana yardım edin.

HER ŞEY SONA ERDİĞİNDE BU KASABA YALNIZCA OYUNCAK MÜZESİ DEĞİL, KURBANLARIMIN MEZARLIĞI DA OLACAKTI. OYUNCAK MEZARLIĞI

(Tanıtım Bülteninden)


0 comments:

Yorum Gönder