Mutluluğa Bir Kala - Catherine Bybee | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Not Quite Mine
Kitap Adı : Mutluluğa Bir Kala
Yazar Adı : Catherine Bybee
Seri Bilgisi : Not Quite #2
Çevirmeni : Nihal Akcan
Sayfa Sayısı : 344
Yayınevi : Nemesis Kitap
Baskı Yılı : 2018
Kitaba Puanım : 4/5
Büyük bir otel zincirinin vârisi olan Katie Morrison, paranın satın alabileceği her şeye sahiptir. Ancak, sahip olduğu büyük servete rağmen içindeki boşluğu bir türlü dolduramamaktadır.

Ağabeyinin düğününde, çocukluk aşkı olan Dean ile karşılaşmasının bu boşluğu daha da büyütmesi ise Katie için kötü bir sürpriz olmuştur. Fakat gecenin sonunda onu büyük bir şok beklemektedir: Birileri kapısının önüne bir bebek bırakmıştır.

Katie’yi çocukluğundan beri tanıyan Dean ise onun bir şeyler sakladığını fark etmiştir. Genç kadına yardım etmek için bu sırrı çözmeye karar veren Dean’i durdurmak mümkün olmaz ve bebeğin ailesini birlikte aramaya başlarlar.

Ancak onları bekleyen gerçekten ikisi de habersizdir. Mutlu olma şansları yapacakları seçime bağlıdır.
Herkesin güvenli liman olarak seçtiği bazı yazarlar vardır, Catherine Bybee de benim için öyle. Sadece Arkadaşız sonrası en merak ettiğim karakterler Dean ve Katie'ydi. Onların aralarındaki olan elektrik geçmişlerini merak ettirmişti bana. Ve doğru zamanda okununca daha bağ kuruyorsunuz kitapla. Tecrübeyle sabit. 😎

Konuya gelirsem, Katie aileden gelme bir bilinirlikle cemiyette ki tanınırlıkla dergilerin kapaklarını süsleyen biridir. Ki başarılıdır da aynı zamanda. Tabi bizim kızın kalbini kıran bir geçmiş hikayesi de var. Bunu tetikleyen hiçbir zaman mutlu olamayacağını düşündüren olayda ağabeyinin evlenmesi. Güzel bir düğünle kalbini kıran eski aşkı ile karşılaşması onu düşündürür de düşündürür. Düğünün hemen ardından, ailesine ait oteldeki çatı kati süitinin önünde bulduğu bebekle hayatı değişir. Hem de öyle böyle değil.

Katie, garip şekilde Savannah'ya karşı bağ hisseder ve onu herkesten gizleyerek bakmaya başlar. Elbette ki bebeğin ebeveynlerinin kim olduğunu merak eder ve kime ait olduğunu da bulur ama bunu diyemem, bu soruya cevap veremem, spoiler olur. 🤭

Dean, yakın arkadaşının kız kardeşi ile olan birlikteliğinden sonuç hüsran olur. Kendi kalbi de dahil ikisinin de kalbi kırılır bu bitişle birlikte. Bir de İlişkileri gizli tutmuşlardır ve içlerinde yaşadıkları buhran fenadir. Aslında bitişteki pay Katie de daha fazla ama yarı yarıya kabul edeceğim, keyfim ve kahyası öyle istiyor şu an. 🤪

Soft duygular daha ağır basan yumuş yumuş bir hikaye. Arayıp da bulamadığınız o aşk var ya, aha da bu kitapta mevcut. Katei ve Dean şapşallarımın yıllar önce yarım bırakıp sonradan tamamladıkları mutlu sonlarına şahit olmanız gerekiyor. Çok güzel bir aşktı onların ki yazarı sevdiğimi söylemiş miydim?

Daha ilk sayfadan itibaren cağnim çiftime kapılmanız ve onların hak ettikleri sonsuza dek mutlu yaşadılar finalini okumanız gerekiyor. Şiddetle tavsiyemdir.


Yalanın Yemini - Rina Kent | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Vow of Deception
Kitap Adı : Yalanın Yemini 
Yazar Adı : Rina Kent
Seri Bilgisi : Deception Trilogy
Çevirmeni : Deniz Metin
Sayfa Sayısı : 336
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 4/5
Benim kocam. Benim işkencecim.

Bir gün şehirdeki en kötü şöhrete sahip adam bana bir iş teklif etti. Benden ölü karısı gibi davranmamı istiyordu. Ve Adrian Volkov, hayır cevabını kabul edecek türden biri değildi. İşlerini demir yumrukla yönetirdi ve tüm emirleri hemen yerine getirilirdi. Teklifine karşı iki seçenek sunmuştu. Ya hapse girecektim ya da onun gazabına uğrayacaktım. Ben de başımın üstünde bir çatı olmasını seçtim. Rol yapmanın nesi bu kadar zor olabilirdi ki? Değil mi? Ama yanıldım. Karısının yerine geçtiğim anda her şey kontrolden çıktı. Artık hayatta kalmamın tek yolu Adrian’dan geçiyordu. Peki, gerçekten de öyle miydi?

(Tanıtım Bülteninden)


Epey bir zamandır yazarı merak etmekle birlikte inanılmaz bir beklenti içindeydim. Yani bizi bekleyen o karanlık dünyada neyle karşılaşrım da şok olurum onu düşünüyordum. Yalanın Yemini üçleme bir serinin giriş kitabı ve kısacık haliyle finalde düşünceleri çorba yapma yetisi  var. Yine uzun zamandır aş erdiğim kurguyu bulup okumuş olmamın verdiği rahatlık da üzerimde. Yazarı hâlâ çok merak ediyorum, kitaplarını daha çok merak.

Gelelim serinin ilk kitabı olan Yalanın Yemini'ne. Bizi sokaklarda yaşayan kimsesiz kadın Winter Cavanaugh ve onunla tesadüfen *burada şüpheliyim* karşılaşan Adrian Volkov karşılıyor. Karşıdan karşıya geçerken neredeyse tekerlerkler altında kalacakken güçlü eller onu nazik bir şekilde tutarak burun buruna geldiği ölümden kurtarıyor. O karşılaşmada bizim hatuna hatıra üzeri isminin baş harfleri işlemeli mendil kalıyor. Tabi olay burada bitmiyor.

Sonrasında Winter, zaman zaman karnını doyurup uyumak için gittiği sığınma evinde bir olayla karşı karşıya kalıyor. Oradan sorumlu kişi ölmüş *tüh yaaaa* suç da bizimkinin üzerinde, tabi bunu duymasıyla topukluyor derken... Burada duralım, bir nefese ihtiyacım var. Mafya kurgusu okumayı severim sevmesine de Ruslar beni ürkütüyor. Sanki sayfalardan çıkıp enseme silahı dayayacak gibi bir his var, Adrian bunu hissettiriyor. Neyse devam. Bizim bıçkın delikanlı sihirli bir peri misali siyah arabasıyla ortaya çıkıyor. Bizim hatunu paket ediyor, bir seçenek sunuyor, diyor ki; ya tutuklan ölene kadsr içerden çıkma *bunu sağlayacağına da söz verdi bakın, tehlikeye geeel* ya da karımın yerine geç öyle davran. Ne cevap vermek zorunda kaldığını hepimiz anladık öhhö. Efendim, her zengin bey gibi hatunu alıyor avm kapatıyor özel olarak ilgi alaka, bu detay önemli söylemezsem Adrian beni vurur. Vurursun dimi Adrian?
Adrian;  "Vururum!"

Neyse, sonrası eve geliyorlar. Evde poncik bir velet, Allah'ım ne şeker ne tatlı. Sonra bizim hatunun rüyaları, mafyambey ile aradaki elektirik trafo hatta çatır çutur. İşte öyle ilerlerken şoklar üstüne şok. Tek eleştireceğim nokta çok hızlı ilerlemiş olması. Bacım didim neden acele yazdın iyice işle yaz, o da didi ki böyle olması lazım. Sonra Adrian köşeden bakıyordu ben de tamam didim.

Winter'in eski hayatındaki anıların gerçekliğini sorgulayacaksınız. Lia ile arasındaki bağ nedir anlamaya çalışacaksınız. Adrian'in duyguları gerçek mi kararını vereceksiniz. Ve asıl önemli olanlar, bizim hatunun gördüğü o rüyaların alameti ne?? Bir de o sonda patlayan bombaaaa, acil ikinci kitaba ihtiyacım var. Ya da biri spoiler verebilir mi?

Dark roman seviyorum, mafya açlığı çekiyorum derseniz, keyifle okuyacağınız bu kitabı önerebilirim. Bu arada bana spoiler vermeyen @sudeiilter esefle seni kınıyorum 🤭 ve emeği geçen herkesin ellerine sağlık diyerek öpücükler sunuyorum. 💋


Yaralı - Emily McIntire | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Scarred
Kitap Adı : Yaralı
Yazar Adı : Emily McIntire
Seri Bilgisi : Never After #2
Çevirmeni : Büşra Tekin
Sayfa Sayısı : 400
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2022
Kitaba Puanım : 5/5
Prens Tristan Faasa’nın kaderi hiçbir zaman taht olmamıştı. Taht, her zaman abisi Michael’a aitti. Babaları öldüğünde Michael tahta oturmayı, Tristan da bunu çalmayı hedefliyordu. Gizli bir isyanın lideri olarak Tristan, abisinin hükmünü sona erdirmek için her şeyi yapacaktı. Ancak Michael’ın yeni nişanlısı Leydi Sara Beatreaux geldiğinde, Tristan kendini bambaşka bir savaşın ortasında buldu. Tacın mı yoksa tacı giyen kadının mı daha önemli olduğunu sorgulatacak türden bir savaşın…

Sara’nın tek bir planı vardı. Kralla evlenip kendini tehlikeye atarak, Faasa soyunu bu dünyadan silecekti. Buna rağmen Yaralı Prens hiç beklediği gibi değildi. Tehlikeliydi. Yasaktı. Öldürmesi için gönderildiği adamlardan biriydi. Nefret ve tutku arasındaki çizgi incelirken sırlar açığa çıkmaya başladı. Sara, kime güvenebileceğini artık bilmiyordu. İntikamı ve asla âşık olmaması gereken düşmanı arasında kalmıştı.

(Tanıtım Bülteninden)
Yaralı keyifle okuduğum bir kitap olurken bu senenin favori kitaplarımdan biri olacağını şimdiden görebiliyorum. Şunu söylemeliyim ki kurguda geçen her şey yerindeydi ve olması gerektiği gibi ilerledi. İnanılmaz sürükleyiciydi ve altını çizip *evet benden bu beklenmezdi ama yaptım* çıkardığım alıntılar neredeyse kitabın tamamını kapsıyordu.

Kraliyet kurgularını oldum olası sevmişimdir, bu kitapta da beni doyuran unsurlar vardı. Bir peri masalı cazibesiyle okuru etkisine alırken hikayenin aslını oluşturan arka perdedeki kaos entrika ihtiras isyan ve o aşk bütün keskinliğiyle buradayım diyordu. İlk sayfadan son sayfaya kadar soluksuz okuyacağınız, ‘Ben Tristan, geliyorum' diyen karaktere aşık olacağınız bir kitap Yaralı, aksini iddia eden etmesin bozuşuruz. Çizgi filmlerdeki o şapşal kızlar gibi yaralı prensimi okuduğum her satırda gözlerimden kalpler çıkarırken ayılıp bayılmakla meşguldüm zira. Tek bir kelimeyle kendi duygularımı ifade edersem “büyüledi” dostlarım, tamamen büyüledi beni. 

Sara Beatreaux, bir Dük kızıdır ve onun görevi yeni kralın eşi, ülkenin de kraliçesi olmaktır. Fakat görünenin ötesinde çok şeyler vardır.  Babasının ölümünden sorumlu tuttuğu krala gelin değil ecel olacaktır Sara ve bu uğurda geri adım atmaya niyeti yoktur. Faasa'ların sonu olmayı aklına kazımışken yaralı prensin kalbini çalacağından hayatının merkezi olacağından haberi yoktur.


Aynı şekilde Tristan'ın da arka tarafta yaptığı planları vardır. Ondan nefret eden, küçüklüğünden beri eziyet eden abisi Michael'ın kral olmasıyla intikam için yanıp tutuşmaktadır. Çünkü çok sevdiği babasının ölümünde onun parmağının olduğunu düşünür. Bu yüzden mevcut kralı devirmek ve adaleti sağlamak fakir kalan ülkesine refahı sağlamak huzuru getirmektir. Taca eline uzatsa alacağı kadar yakın olduğunda karşısına çıkan kadınla planları değişir ve kalbi ile mantığı arasında bocalar. Ama sonunda aşk kazanır, kazanır da öyle böyle kazanmaz.

Prensimiz Tristan nefis bir şekilde yazılan bir karakter. Nefretini, öfkesini, yalnızlığını, sevgiye muhtaç oluşunu, aşkı, arzusunu okurken en net hissettiğim karakter. Sara'yı da sevdim ama Tristan bir başka. Kitaptaki her karakterin verdiği his, hissettiği o tat muazzamdı. Heyecanlandım kalbimin atışları arttıkça arttı. Sara'nın yaşadığı hayal kırıklığını okurken ve durun karşısında verdiği tepkide işte benim kızım diye söylendim durdum. Muazzamdı mükemmeldi. Her karakter puzzle gibi eksiksiz ve tamdı, hikaye beklediğimden de iyiydi. Beklentimi karşıladı.

Ve yazarda hoşuma giden de kaynak malzemede *Aslan kral yeniden yazılışı olduğunu hatırlıyorum ama yanlış biliyorsam beni düzeltin* yankı uyandıran temaları bize orijinali tamamen alt üst eden bir hikaye vermesi oldu. Sınıf savaşı, gücün yozlaşması ve mirasın etkisi, gerçek aşkın dönüştürücü yeteneği, hepsi de Yaralı'da parlıyor.

Seveceğinizi düşündüğüm bu kitabı size öneriyorum, okumanızı istiyorum, okuyup gelinde giybet yapalım. 😍

● Never After Serisi ●



Filmlerden Daha Güzel - Lynn Painter | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Better than the Movies
Kitap Adı : Filmlerden Daha Güzel 
Yazar Adı : Lynn Painter
Seri Bilgisi : Filmlerden Daha Güzel #1
Çevirmeni : Eylül Akarçay
Sayfa Sayısı : 304
Yayınevi : Artemis Milenyum
Baskı Yılı : 2022
Kitaba Puanım : 4/5

Lynn Painter’ın çıkış kitabı "Filmlerden Daha Güzel"de, romantik komedi filmlerine takıntılı bir genç kızın, hayalinde büyüttüğü aşkın peşinden koşmasının ve daima yanında olan birine âşık olmasının samimi ve eğlenceli hikâyesine tanık olacaksınız.

“Ben, bir oğlanın önünde durmuş, beni sevmesini isteyen bir kızım sadece.”

Aşk Engel Tanımaz

Liz Buxbaum, hayatı boyunca aşka inanan biri olmuştur. Aşk hayatında, umduğu heyecana sahip olamasa bile çocukluğundan beri iç içe olduğu romantik komedi filmleri sayesinde, bir gün O’nu bulacağını biliyordur. Bulmak zorundadır. Bu yüzden, çocukluk aşkı Michael Young, hayatına tekrar girince Liz’in bütün umutları yeşerir ve aklında kırk tilki dolaşmaya başlar. Böylece Liz, çocukluğundan beri en büyük düşmanı olan ve onu rezil etmeyi görev edinmiş Wesley Bennett ile aşk uğruna işbirliği yapmak zorunda kalır. Ama aşk her şeye değerdir, değil mi?

Liz, bir yandan Wes’le planlar yapıp adım adım Michael’a yaklaşmaya çalışırken öte yandan sürekli Wes’le takılmaya başlar. Bu durum, insanların dikkatini çekmeye başlayınca işlerin sarpa sarması kaçınılmaz bir hâl alır ve Liz, kendini hiç ummadığı bir yerde bulur.

Zaten söz konusu aşk olunca her şeyin planlandığı gibi gittiği nerede görülmüştür ki?

(Tanıtım Bülteninden)
Okumaktan keyif aldığım ve okurken eğlendiğim bir kitabın yorumu ile sizlerleyim aa dostlar. Romantik komedi filmlerine kafayı takan ve o filmlerdeki aşkı bulacağına inanan bir karakter okumak bana inanılmaz iyi geldi. Fakat ben hanım kızımız kadar şanslı değilim. Zira burnunun ucunda nefret ettiğini düşündüğü adama aşık olması onun başına gelebilecek bir durum. Yani dostlar kitapta geçen o güzel aşk hikayesi belki filmlerden daha güzel ama gerçekte rast gelmek ise milli piyangonun torpilsiz şekilde bize vurması gibi bir şey olurdu. Hayaller kurmuyoruz o yüzden. 🤷🏻‍♀️

Liz, annesinin kaybı sonrası yalnız geçen çocukluğunu annesinin sevdiği filmlerle iç içe geçirmiş, yüreği yaralı kızımız. Nostaljik ama günümüzde çok güzel duran fırfırlı elbiseleri kendine has tarzı ile tek bir kişinin dikkatini fazlaca çekiyor ama kızımız henüz bunun farkında değil. Kendi dünyasında kendi hâlinde takılırken çocukken aşık olduğu *çocukluk aşkı yani ne olabilirdi, ne anladın Liz yani dbfnfnfn* arkadaşı ile lise koridorunda karşılaşınca bunun gerçek aşkına ilerleyeceği ilk an olduğunu düşünür fakat işler pek de öyle gitmez. 🤔

Wes, çocukluk aşkı tarafından fark edilmek için türlü pislikler yapan, kızın gözünde kötü çocuk olan kapı komşusu... 🤤 Bir gün onun yardımına ihtiyaç duyan komşusu Liz'e elbette yardım edrcektir fakat daha fazla duygularını kontrol edebilir mi, hadi o etti diyelim BİZİM BAKAN KÖR GÖREBİLİR Mİ AY DELİRECEĞİM ŞİMDİ. 🤦🏻‍♀️ Her hareketinde onu düşündüğü her anda ben kendimi paraladım, kızım fark et gör artık diye. Neredeyse kaybedeceği noktada fark etmesi de yine bir şey...

Şimdi, eğri oturup doğru konuşalım. Kurgu fazlaca klişe, bildik olaylar vs vs ama karakterler içindeki duygular önceki benzeri kurgularda denk gelemediğim o enerji vardı. Nereden çıkardın demeyin, bana ne hissettim bir kere, hiç ama canım. Bir kere ben çifte bayıldım. Tabi Wes karakterine âşık olmuş da olabilirim, yazara cidden tutuldum ben, sanırım bundan sonra favori yazarım olarak kitaplarını hep okur alırım. Düşmandan aşıklara, kapı komşu, sahte sevgili, lise ilk aşkı konularına aşığım ve bu kitap beni doyurdu çok beğendim, sevdim.

Aralarındaki enerji, şakalar, birbirlerini anlamalar *daha çok Wes yapıyordu ama olsundu*, paylaştıkları anlardaki o duygular çok güzeldi. Harika bir bağları vardı aralarında. İkisi de diğerinin hassas noktasını anlıyor, biliyordu. Keşke Wes gerçek olsa ya da gerçekte varsa bir Wes beni bulsa. **bul beni yiğidim**

Tamamen kitaptan keyif aldım. Ve dikkatimi çeken güzel detay, her bölüm başında olan romantik komedi filmlerinden alıntılar olması, aşırı hoştu ve filmleri yeniden izleme isteği doğurdu bende. Tek eleştirim noktalama ve düzelti kısmında hataların olması, sonraki baskılarda düzeleceğini ümit ediyor ve bekliyorum.

Bu türden hoşlanan, düşmandan aşıklara dönüşen hikâyeleri seven herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyor ve öneriyorum.


Kayıp Dük - Julia Quinn | Kitap Yorumu


Özgün Adı : The Lost Duke of Wyndham
Kitap Adı : Kayıp Dük
Yazar Adı : Julia Quinn
Seri Bilgisi : Two Dukes of Wyndham Serisi 1
Çevirmeni : Nil Bosna
Sayfa Sayısı : 366
Yayınevi : Epsilon Yayınları
Baskı Yılı : 2013
Kitaba Puanım : 4/5
Jack Audley bir hayduttur. Bir zamanlarsa asker…Ve her zaman bir çapkındır. Hayatta en son istediği şeyse, yüzlerce kişinin hayatından ve kadim bir mirastan sorumlu bir asilzade olmaktır. Fakat soylu Wyndham Ailesi’nin uzun zamandır kayıp oğlu olduğu ortaya çıkınca, kaygısız hayatı bir anda sona erecektir. Eğer gayrimeşru olmadığını da kanıtlarsa, o zaman kendisini hiç istemediği bir konumda bulacaktır: Wyndham Dükü. Grace Eversleigh son beş yılını, dul Wyndham Düşesi’nin refakatçisi olarak, didinerek geçirmiştir. Günlük rutininde çok az değişikliklerin olduğu, asla takdir edilmediği bir iştir bu…

Ta ki Jack Audley, kendinden emin gülümseyişi ve tatlı çekiciliğiyle bir anda hayatında belirlene dek. Jack, “hayır”ı cevap olarak kabul etmeyen bir erkektir ve Grace onun kollarındayken kesinlikle hayır demek isteyen bir kadın değildir. Ancak ortada bir sorun vardır: Jack gerçek dükse, o zaman o sahip olamayacağı tek erkektir.

“Julia Quinn çok katmanlı, çok boyutlu karakterleri canlı bir şekilde yansıtıyor.”
Publishers Weekly

“Çok eğlenceli karakterler ve tutku dolu bir aşk hikâyesi.”
Booklist

“Akıllıca ve çok eğlenceli.”
TIME

“Enfes.”
Nora Roberts 

Julie Quinn, okurken keyif aldığım, beni kurgusunun içine çeken bir yazar. Quinn'in en bilinen ve baskısını kolayca bulabileceğimiz Bridgerton serisi haricinde uzun yıllar önce basılan ve günümüzde baskısının olmadığı ve yenilenmeyeceğini bildiğim *durum bu arkadaşlar, baskı sorusuna Epsilon cevap vermiyor* Kayıp Dük yorumuyla geldim. Öncelikle şunu söylemeliyim ki yazarın her kitapta çıtayı arşa çıkardığını her kitabı okuduğumuzda fark edebiliyoruz. Tabi yazarın ‘bizde çıkan ve elimizde bulunan' kitapları okuyunca fark edebiliyoruz. 
Efendim gelelim kitabımıza, elinde olanlar bence okumalı. Neyse..

Grace,  o zamanın kabul edilen güzellik normuna dahil değil. Zeki, becerikli, sorumluluk sahibi bir kızcağız. Onun bir durumu daha var, ne yazık ki dünyada yapayalnız. Ebeveynlerinin ölümünden sonra, Wyndham Düşes'ine son beş yıldır refakat eder. İçinde bulunduğu durumdan nispeten memnundur, başının üstünde bir çatısı vardır. Aşk, evlilik ve çocuk gibi hayallerini ise sonraya bırakır. Gittikleri Lincolnshire Dans Topluluğu dönüşü eve dönerken yolları haydutlar tarafından kesilir... ve Grace'in dünyasında her şey değişir.

Jack iyi bir sevgili, eski bir asker ve şimdi bir hayduttur. Jack'in de ailesi yoktur ve onda bir yetimdir. O ve adamları, Wyndham Düşesi'nin yolunu kesmeleriyle birlikte dünyası artık eskisi gibi olmayacaktır. Üstelik düşes ile kan bağı da olasıdır. Dük, Jack midir? Oysa eğer anlatılmamış zenginlik ve güç sahibi olacaktır. Öte yandan, bu Düşes'i kuşkusuz memnun eder. Ufak bir pürüz çıkar. Birbirlerinden etkilenen Grace ve Jack'in evlenmesi geleneğe göre imkansızdır. Gerçi onlar bir yolunu bulur, bulurlar değil mi? 😏

Quinn'in kalemini seviyorum. Hem mizahı hem de romantizmi bir başka güzel oluyor. Okuması da başka keyifli oluyor. Jack'e bayıldım. Grace ile arasında büyüyen ilişki, Thomas'ın görevden alınmaya verdiği tepkileri, Düşes'in herkesi ve her şeyi yönlendirmek için gösterdiği sürekli çabalar; bunlar kitabın dinamiğiydi. Eh alev ateş sahneler var mıydı? Evet. Julia Quinn duygusal yazısıyla parmaklarınızı yakabilir, diyeyim ben size. Ve en güzeli de mutlu son oluşu. Herkes için tam olarak kolay bir son değil ama kesinlikle mutlu bitti. Seerinin devam kitabını bulduğumda bekletmeden okuyacağım. Sıradaki kitabi da deli gibi merak ediyorum. Julia Quinn hayranıysanız ya da tarihî aşk severseniz bir şans vermeniz gereken bir kitap. Eminim ki kitabı okumaktan keyif alacaksınız... Tabi baskısını bulabilirseniz....


Tutsak - Raven Kennedy | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Gild
Kitap Adı : Tutsak
Yazar Adı : Raven Kennedy
Seri Bilgisi : The Plated Prisoner #1
Çevirmeni : Büşra Tekin
Sayfa Sayısı : 336
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 4/5
Altın. Altın zemin, altın duvarlar, altın eşyalar, altın kıyafetler. Kral Midas'ın, buzdan dağların hemen üzerine kurduğu sarayında her şey altındandı. BEN BİLE.
Kral Midas efsanesi bu sefer altına dönüştürdüğü bir kadının bakış açısından, açgözlülüğün karanlık yanı ele alınarak tekrardan anlatılıyor. Bu ilgi çekici yetişkin fantastik seri, beklenmedik olduğu kadar da sürükleyici. Orea'nın yaldızlı dünyasındaki romantizm, entrika ve tehlike ilk sayfadan sizi içine çekecek.

Bizi bekleyen, altın tozlarına bulanan bu serüvenin yetişkinlere özel karanlık bir masal olduğunu söylemem gerek, yoruma geçmeden önce uyarı yapmam gerek. İçerisinde müstehcenlik, şiddet, taciz, vb. karanlık unsurlar bulunuyor. Bütün bunları göz önüne alarak okunması gerek. Zaten türe aşina olup hikâyeye merak ediyorsanız şans vererek okuyabilirsiniz.

Tek bir dokunuşuyla her şeyi altına çeviren bir kral desem, aklınıza kim gelirdi? Ah hayır bunu hayal edenleri kast etmiyorum ben, Yunan mitolojisinde okuduğumuz  bir figür Midas; Elinin değdiği her şeyi altına çeviren Frigya Kralı hani. Efsaneyi farklı bir ele alış ile okuyoruz Altın Tutsak Serisinde. Tutsak, hikayeye giriş kitabı olduğundan verilen her şeyin kararında anlatılması gerektiği kadar olduğunu düşünüyorum. Okurken şok olduğum sahneler vardı, zaten türünün hakkını veriyor kitap.

Başlangıçta karışık duygular içindeydim ama kararımı verdim, sanırım sevdim kitabı. Tuhaf olacak ama Midas, Midas'tı işte. Bencil kendini düşünen zevke sefaya düşkün bunun da nimetlerinden faydalanan bir karakter... Erkek egemen bir dünyada, kralların kurallarıyla onların istek ve arzularıyla yaşıyorlar diğer karakterler. Yine bir dip not çekeceğim; kitaptaki dönem, dünya, düzene göre o atmosfere göre yorum yapılması gerekiyor. *araya dereye de kamu spotu sıkıştırdım ya, alkış*

Hikaye, altın hükümdarı Kral Midas tarafından yönetilen altıncı krallıkta geçiyor.  Karakterimizin bakış açısı, onun duygu ve düşüncelerini okuyoruz. Kralın gözdesi olan Auren, çok değerli biridir. O da saray ve içindeki her şey gibi altındandır. Midas onu kurtarana kadar Auren, çocuk kaçakçılığının bir kurbanı ve 15 yaşında evsiz bir kızdı. Onu kurtarıp altından bir kafeste on yıl kadar tutsa, başka bir kadınla iktidar için evlense ve onu bir pazarlık kozu olarak kullansa da kızımızın kurtarıcısına olan minnettarlığı sonsuzdur. Sonsuza kadar onundur. O, onu seviyordur. İşte minnettarlığı aşk sanan bir karakter bakalım gerçeğini bulunca ne değişecek. *Hey bunun spoilerini yedim, serinin devamında daha neler neler var dendi bana* (kafanızda “ee bana var dendi" sesini siliniz lütfen, darılırım.)

Auren kendini politik entrikalara sürüklenirken buluyor. Kafesinden dışarı adım atmasının dünyayı gerçekte olduğu gibi göreceği anlamına geldiğini çok az biliyor. Durumunun gerçekliğini sorgulayacak mi? Midas'a duyduğu şiddetli aşka(!) meydan okuyacak mı? Katlandığı her şey hakkındaki gerçekle, yüzleşmeye cesareti olacak mı? Hepsi ve daha fazlası kitapta.

Raven Kennedy bize sunduğu bu dünyada içine yerleştirdiği her parça ile hakkını teslim ederek olması gerektiği gibi yazmış kitabı. O entrika ve fantaziyi hikayeye kusursuz bir şekilde harmanlayarak kendine özgü bir çizgi oluşturmuş, anlatım tarzını da beğendim. Olay örgüsünün yavaş gelişimi beni pek rahatsız etmedi çünkü beklentimi beslemeye devam etti. Ki zaten benim sevdiğim gibiydi. Olayların nasıl gelişeceğini tahmin etmek biraz zordu ve bu beni heyecanlandırdığı için memnunum, bundan gerçekten keyif aldım. Auren, hayatını kurtaran adama karşı duyduğu minnettarlarıyla aşk sanması bundan ötürü yaşadıklarına boyun eğmesi anlayacağım davranışlardaydı. Kendini fark edip güçlenip herkese kafa tutacağı o anları iple çekiyorum.

Unutmayın.. Bu bir yetişkin kitabı, bu yüzden muhtemelen bazı okuyucuların rahatsız edici bulacaktır.