Benimle Kal - Lisa Kleypas | Kitap Yorumu

 

Yazar Adı: Lisa Kleypas
Kitap Adı: Benimle Kal
Özgün Adı: Mine Till Midnight
Seri Sıralaması: The Hathaways Serisi #1
Baskı Yılı: 2011
Sayfa Sayısı: 343
Yayınevi: Epsilon Yayınevi
Kitaba Puanım: 5/5

Tarihi aşk romanları okuyanlar bilir, bu türün en iyi yazarlarından biridir Lisa Klaypas. Kitabı okurken anlayabiliyorsunuz  bu denli sevilmesi, benimsenmesi ve örnek gösterilmesini.

Benimle Kal, beş kitaptan oluşan The Hathaways serisinin ilk kitabı. Ve yazarın çoğu kitabında olduğu gibi serinin baskısı maalesef yok. Hani denk gelir de bulursanız üzerine anlamanızı kapıp saklamanızı tavsiye ederim. Kitapların çok iyi olduğunu daha nasıl anlatayım. Keske sevgili Epsilon Yayinevi yazarın kitaplarının baskısını yenilese de türü yeni okumaya başlayan okurların iyi yazarlari okumalarına şans verse. 🙃

Neyse, gevezeliğe son verip yorumuma dönüyorum. 🤭 Ebeveynlerini kaybeden beş kardeşlerin yaşadıklarını konu alan Hathaway serisinin ilk kitabında ikinci büyük kardeş olan Amelia'nın hikayesini okuyoruz. Sevgilisini amansız bir hastalıktan kaybeden Leo büyük bir bunalımdadır ve ardından hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolur. Ağabeyinden haber alamayan Amelia, uzun yıllardır yanlarında çalışıp artık aileden biri olan Merripen ile bir gece Londra sokaklarında Leo'yu ararken, yolları kitabımızın baş kahramanı Cam Rohan ile kesişir... Amelia'ya ağabeyini bulma konusunda da yardım edeceğini söyleyen centilmen baş kahramanımız Cam bir çingenedir.

Cam'ın hayat felsefesi çingene özlerinden geliyordur ve özgürlüğüne düşkündür. Asillerle olan ilişkileri iyi olsa da sınırlarını biliyordur. Ansızın hayatına dahil olan Amelia tüm dengesini bozacaktır.

İlk karşılaştıkları andan beri aralarında bir çekim vardı. Amelia içinde derinlerde kalan hisleri canlandıran tutkuyu dirilten bu adamla ne yapacaktı? Aşka tövbe etmişken, üstelik geçerli bir sebebi varken yeniden bir şans verecek miydi kendine?

Beklemediğiniz bir anda ummayacağınız kişilerle hayat güzel sürprizler getirirdi insanın hayatına. Cam ve Amelia birbirlerini beklemedikleri anda ummadıkları bir zaman diliminde buldular. Güzel bir kitaptı Benimle Kal, Amelia ve Cam'ı çok çok sevdim ben. Onların hikayesini merak ediyorsanız, şiddetle öneririm. Mutlaka okuyun.


Kapı savrularak açıldı. Amelia gölgelerin değiştiğini, odanın içinde birinin varlığını hissetti. Korkuyla döndüğünde Cam Rohan’ın kapıda durduğunu gördü. Kalbi müthiş bir güçle atmaya başladı. Rohan bir rüyadan fırlamış gizemli bir hayalet gibiydi.
Yavaşça kıza yaklaştı. O yaklaştıkça Amelia etrafındaki her şeyin yerinden söküldüğünü, uzaklaştığını, onu her tehlikeye açık ve savunmasız bıraktığını hissediyordu.
Uzun bir sessizlikten sonra Cam nihayet konuştu. “Romanlar seni çağıran yoldan gitmeni, hiç arkana bakmamanı söyler. Çünkü seni ne gibi maceraların beklediğini bilemezsin.”
New York Times gazetesinin en çok satan kitaplar listesinin gözde yazarlarından Lisa Kleypas, geleneklere kafa tutan iki âşığın büyüleyici ve baştan çıkarıcı hikâyesiyle ayaklarınızı yerden kesecek.
“Gerçekten yetenekli bir öykücü.” – Publishers Weekly

☆☆☆

The Hathaways Serisi

#1 Benimle Kal / Mine Till Midnight
#2 Vazgeçmem Senden / Seduce Me at Sunrise
#3 Gecemi Aydınlat / Tempt Me at Twilight
#4 Daha Sabaha Çok Var / Married By Morning
#5 Meğer Ne Çok Sevmişim / Love in the Afternoon

Ruhumdaki Canavar - J.M. Darhower | Kitap Yorumu

Yazar Adı: J.M. Darhower
Kitap Adı: Ruhumdaki Canavar 
Özgün Adı: Torture to Her Soul
Seri Sıralaması: Monster in His Eyes#2
Baskı Yılı: 2015
Sayfa Sayısı: 480
Yayınevi: Yabancı Yayınları 
Kitaba Puanım: 4/5
Serinin ikinci kitabı ile heyecan ve hikaye kaldığı yerden devam ederken bu sefer olayları Naz'ın anlatımı ile okuyoruz. Çoğu okurun aksine bu tür kitaplarda erkek karakterin ağzından olayları ve onun hissettiklerini okumak benim için daha aydınlatıcı oluyor. Tam anlamıyla bir gizem yumağı olan bu karanlık adamlarin ne düşündüğü ne hissettikleri eylemlerinin nedenlerini onların ağzından duymak sergiledikleri davranışların sebeplerini anlamamıza yardım ediyor. Ben esasen ilk kitaptan daha fazla hikayeye odaklandım, karakterleri daha iyi anladım diyebilirim.

Ben her kitapta - türü ya da konusu her ne olursa olsun- bir mesaj verdiğini düşünüyorum. Yazar yazdığı kitabın temelinebir şeyler koyar ve bu seride de o mesaj bariz belli. Bir insanın hayatını mahveden korkularıdır; nefreti, öfkeyi, intikamı da korkuları besler. Ignazio Vitale de en çok korktuğu karanlığa bürünerek karanlık bir adam olup çıkıyor.

İlk kitap büyük sırlar cevapsız sorular ve gizemli bir adamın baştan çıkarmaları ve iddia ettiği aşkı ile bitti. İkinci kitapta cevaplanmayan soru kalmayacak, gizli kalan tek bir sır olmayacaktı. Her şey tek tek ortaya çıktı. Naz korkularını, yaşadıklarını ve yapacaklarını tüm dürüstlüğü ile sırasıyla söyleyecek ve biz okurlar ise ona inanıp inanmamaya karar vereceğiz. Şunu söylemem gerekir ki başta asla aşkına inanmadım. Kendi söylemiyle bencil bir orospu çocuğu olduğu için Karissa'yı kendine ganimet olarak ayırmıştı ama sayfalar ilerledikçe, kız için endişelenmesi beni ikna etti. Hatta sonlara doğru aşık olduğuna inandım. Çünkü hiçbir adam boş yere bir kadın için gözyaşı dökmezdi.

Naz’ın planı geçmişin intikamını almaktı, Karissa’ya aşık olmak değildi. Onu asla sevmemesi gerekiyordu, ama işte oldu, oldu ve şimdi Naz bununla başa çıkmak zorunda...

Karissa, hayatının yalanlar üzerine kurulu olmasını sindirir ve gerçeklerle yüzleşirken Naz ile aralarında aşılmaz duvarlar oluşur. İlişkileri yüksek gerilim hattına döner ve aşk birden nefrete evrilir. Her şeye rağmen birlikte yaşarlar. Aynı evde yaşayan iki yabancı... Karissa tamamıyla kendini dış dünyaya kapatmış, Naz'ı görmezden geliyordur. Aralarındaki iletişim sıfırdır,  konuşmak yok hiçbir şey yok. Bu süre zarfında Naz'ın sabırlı olması, ona sadece sevdiğini söyleyip hissettirmeye çalışması etkileyiciydi.

Naz kesinlikle iyi bir adam değildi, bunda hem fikiriz. İntikamla kavrulan bu adamı neyin bu hale getirdiğini yavaş yavaş bölümler akıp geçerken öğreniyoruz. Yirmi yılını içinde fokurdayan öfkesi dinmeyen intikam ateşiyle geçiriyor. En yakını, namlunun ucunu ona ve karısına çeviriyor, karısı ölürken o bir şekilde hayatta kalmayı başarıyor.  Affetmiyor, unutmuyor, kalbi atsa da yaşamıyor. Geçmişe kalıp şu anda yaşamak, içindeki karanlık ile aydınlık arasında seçim yapmak zorunda kalmak onu çıkmaza sokuyor.

Ruhumdami Canavar kitabında Naz'ın karakterinin gelişimini görüyoruz. Kimseden korkusu yok ve hiçbir şeyden pişmanlık da duymuyor. Birçok katmanla merak uyandıran karmaşık bir karaktere sahip Naz. Kötü bir adam olduğunu düşünüyor ama yanılıyor. Tamamen iyi bir adam olmasa bile, onu dinledikçe ve yaşadıklarını okudukça bir şeyler oturuyor.

Karissa ile olan halini sevdim. Çok sabırlıydı, çok şefkatliydi, çok sevgi doluydu ve gerektiğinden fazla koruyucuduydu. Tabi buna sebepleri de vardı. Sinirlerimi gerek sahneler vardı, çileden çıktığım yerlerde ama genel olarak sözlerinin ve de eylemlerinin karşısında kalbim eridi. Dedim ya başta hissettiği aşka inanmadım ama gittikçe ikna oldum, sayfalar çevrildikçe hissettim de. Kaybetme korkusunda emin oldum, Ignazio Vitale öngörülemez derecede aşık olmuştu ve gerçekti.

Karissa'yi daha aklı başında, daha olgun şekilde okumak keyifliydi. Naz'ı tüm kalbiyle seviyor ve vazgeçmek istemiyordu. Mantıklı yanımı susturup daha romantizme odaklı tarafımla düşünmek istiyorum. Zira yaşananlar ve seçimler akıl kârı değil 🤭 Sanırım bunu neden dediğimi sadece kitabı okuyanlar anlayacak. Kitabın dark romance olduğunu temelde erotizm yattığını ekleyerek yorumuma nokta koyuyorum. Yayınevinin seriyi orjinal kapakla çıkarması ise gönlümü fethetti. Çeviri ise muazzam iyiydi. Kitabı bir çırpıda okumamı sağlayan görünmez kahramana da selam olsun 🥰


Ben iyi bir adam değilim. Değilim işte. Biliyorum. İçimde, dünyada en ufak ışık zerresi bile bırakmayacak kadar karanlık var. Ama zarar veremeyeceğim biri var, söndürmeye cesaret edemediğim tek bir ışık… Karissa. Benim bir canavar olduğumu düşünüyor ve belki de öyleyim. Onu her dokunuşumla ürkütüyor, ruhuna işkence ediyorum. Ama ben tek değilim. Dünya canavarlarla dolu ve en tehlikelileri ben değilim. Onların yanına bile yaklaşmıyorum. Tanrı bana yardım etsin ki onu seviyorum. Seviyorum işte. Ve Tanrı, onu benden almaya çalışan herkese de yardım etsin.

☆☆☆

Gözlerindeki Canavar Serisi / Monster in His Eyes Series

#1 Gözlerindeki Canavar / Monster in His Eyes
#2 Ruhumdaki Canavar / Torture to Her Soul
#3 Sırtımızdaki Canavar / Target on Our Backs



Gözlerindeki Canavar - J.M. Darhower | Kitap Yorumu

 

Yazar Adı: J.M. Darhower
Kitap Adı: Gözlerindeki Canavar 
Özgün Adı: Monster in His Eyes
Seri Sıralaması: Monster in His Eyes#1
Baskı Yılı: 2015
Sayfa Sayısı: 448
Yayınevi: Yabancı Yayınları 
Kitaba Puanım: 3,5-4/5
Kitabı bitirdikten sonra oturup biraz nefeslendim. Buna biraz ihtiyacım vardı. Durup düşünmek, okuduklarımı sindirip duygularımı yatıştırmam gerekiyordu. Sevmek ve nefret etmek, her ikisini de hissediyor olmak tuhaf. Bu adam tam olarak beni arafa atmış durumda.

Ignazio... Vitale... Naz.

Tehlikeli... Kaçınılmaz... Aşık.

Gerçek dünyada peri masallarına ve Beyaz Atlı Prens'e yer yoktur. Daha ürkütücü gerçekler ve canavarlar vardır. Karissa masallara inanıyordu, bir yere kadar. Onun karşısına çıkması ve hayatını değiştirmesi ile masalların çocuklar için olduğuna inandı. Çünkü Naz masallardaki prenslerden biri değildi.

Karissa'nın karakter değişiminin ince ayrıntısıyla yazılmış olmasını beğendim. Başlangıçta toyken gittikçe olgunlaşmasını sevdim. Çocukluğunda annesiyle birlikte hep bir şeylerden saklanıp kaçmaları gerekmiş. Sürekli yer değiştirmelerinin, tedbirli yaşamalarının bir nedeni varmış. Bunu Karissa hiçbir zaman bilemedi tabi, annesinin hasta olduğunu düşünüyordu ama annesi hasta değildi, bir nedenden dolayı 'çok' korkuyordu.

Karissa'nin çok genç ve deneyimsiz biri. Korunaklı büyümesi, annesinin koruyucu baskısı derken üniversite okumak için New York'a taşınır. Etraf tehlikelerle doludur ama o gerçek tehlikenin henüz farkında değildir. Gittiği bir partide başına geleceklerden habersizdir. İçtiği alkolün içindeki ilacın etkisiyle kendinden geçerken, karşılaştığı adam hayatını tamamıyla değiştirecektir.


Naz. Birçok yüzü olan bir adam, tam anlamıyla bir muamma. Parlak zırhlı bir şövalye miydi yoksa kılık değiştirmiş bir canavar mı?

Ignazio Vitale gibi bir adamın karşısında dirayetli durmak bir meziyet. Çünkü adama hayır demek imkansız gibi bir şey. Bir kere ikna kabiliyeti çok yüksek, iblis herif, düşündüğü ne varsa onu dile getirip bunun olmasını istiyorsun diyerek evet dedirtiyor. İstediği ne varsa alabiliyor, olsun dediği o an oluyor. Baştan sona değişmiyor, değişmeyeceğini üzerine basa basa söylüyor. Tehlikeli olduğunu, asla kabul etmemesi gerektiğini. Her ne kadar sert duruyor olsa da ben Naz'ın aşkına inandım. Biraz saplantı derecesinde olsa da sevgisi gerçekti. Kartlar her zaman onun için açıktı.

J.M. Darhower’ın ülkemizde ilk basılan kitabı Gözlerindeki Canavar. Hikaye sizi içine çekiyor, bir sonraki sayfada ne olacak diye merak ettiriyor. Konu farklı işlenmiş olsa da temeli klişelerle süslü, bu da kolay okutuyor kendini. Olaylar konusunda yürüttüğünüz tahminler de doğru olabilir. Aslında seri başlangıcı olarak ortalama bir kitap. Birçok sır birçok gizem var, bir şeyler ima edildi, bir şeyler konuşuldu ama çoğu yarım kaldı. Bu da devam kitaplarında kıyametin kopacağı anlamına geliyor.

Kitapta rahatsız olduğum bazi sahneler vardı; karakterlerin birbirlerine zarar verir cinsten kaba  davranışları ve sert sevişmeleri beni bir duraksattı. Naz'ın dominant oluşu her söylediğini yaptırıyor oluşu aşkla harmanlayınca güzel geliyordu, bir yere kadar tabi. Ama boyut atlayıp işin siddet boyutuna tırmanmış olması beni rahatsız etti. Aralarındaki yaş farkı da çok gözüme battı. Asıl hikayeyi okuyup olaya aydınlanınca yaş farkının sebebi de gözler önüne serildi.

Gerçek Ignazio Vitale kimdi? Gözlerindeki Canavar kitap serisini okuyarak sorunun cevabını bulabilirsiniz. 🙂


Kırmızı Başlıklı Kız, Koca Kötü Kurt’a âşık olursa… 

Ignazio Vitale iyi bir adam değildi. 

Onu ilk gördüğümde tehlikeyi sezmiştim. Karanlık ve öldürücü… Büyüleyici ve ürkütücü... İstediğim her şey ve ihtiyacım olan son şey... Saplantı… 

Beni ağına düşürmesi, yatağa atması ve hayatına dahil etmesi çok uzun sürmedi. Onun sırları vardı, hayal bile edemeyeceğim sırlar… Gözlerindeki karanlık, ürkütücü ve heyecan vericiydi. O, yakışıklı prens maskesi ardına gizlenmiş bir canavardı ve maskesini çıkardığında her şey değişmişti. 

Ondan nefret etmek istiyordum. Bazen ediyordum da... Ama bu onu sevmeme engel olmuyordu.



Meleğin Düşüşü - Susan Ee | Kitap Yorumu


Yazar Adı: Susan Ee
Kitap Adı: Meleğin Düşüşü
Özgün Adı: Angelfall
Seri Sıralaması: Penryn & the End of Days #1
Baskı Yılı: 2012
Sayfa Sayısı: 316
Yayınevi: Dex Yayınları
Kitaba Puanım: 5/5

Fantastik kitaplarda en çok sevdiğim konu, meleklerle ilgili olanlardır. Bir başka seviyorum, ben melekleri. Bu seriye de ilgim melekleri seviyor oluşumdandı.

Ana karakterin güçlü oluşu en çok dikkatimi çeken noktalardan biridir ve bu kitaba ben epey yükselmiş esas erkek karakter olan Raffe'nin ortaya çıkışı sonrasında "Tamam, ben aşık olabilirim" diyerek kitabı soluksuz bitirdim, bir kez daha. Serinin ilk kitabını okuyup ara vererek hata ettim biliyorum, bu yıl ise baştan başlayıp bitirmek istiyorum.

Kurgu güçlü, anlatım sürükleyici olsa da aslında konu ve karakterler bildik düzlemde ilerliyor. Dünyanın sonu gelmiş, kıyamet kopmuş ve tam o anda esas karakterimizin kendi hayatıyla birlikte dünyayı kurtarmak zorunda. Karakterlerin cesaretleri, yaşamak için verdikleri mücadeleleri ve her türlü zorluğa karşı gösterdikleri cesaretleri kitapta sizi yakalayan ve kendine bağlayan noktalar. İyilikle dolu olması beklenen varlıkların gerçek yüzlerini ve hislerini görmek, her iyiliğin içinde ille de bir kötülük olduğunu yansıtan karakterleri okumak hoşuma gitti.


Kitap konusuna gelecek olursam eğer; Penryn, tekerlekli sandalyeye mahkum kız kardeşi Paige ve kafayı sıyırmış annesi ile hayatta kalma mücadelesi veriyor. Babasının terk edişiyle ailenin tüm sorumluluğu Penryn'in üzerine kalıyor.

Kıyametin kopmasıyla birlikte melekler dünyaya saldırıyor ve bu saldırının üzerinden geçen haftalar sonrasında insanların çoğunu ölüyor. Büyük şehirler yıkılmış ve dünya tam bir kaos içindeyken Penryn, dünyanın bu durumuna karşı ailesini bir arada tutmak, güvende olmak ve hayatya kalmak için elinden gelenin fazlasını yapmak için uğraşıyor... Bir yandan meleklere, diğer yandan meleklere karşı ınsanların kurduğu çetelere karşı Penryn dikkat etmek zorunda.

Kız kardeşinin kaçırılışı, bu kaçırılma ile ilgili bilgi sahibi olduğunu düşündüğü melek Raffe ile soluk kesen bir serüven başlıyor.

Peki, penryn kardeşine kavuşabilecek mi? Raffe, Penryn için ne kadar önemli ya da Raffe, Penryn'e ne kadar değer veriyor? Soruların cevaplarıysa kitapta.🥰

Kıyamet melekleri yeryüzüne inip tüm dünyayı yakıp yıktığından bu yana altı hafta geçti. Gündüzleri sokak çeteleri hüküm sürüyor, geceleri korkunun ta kendisi. Bir gün savaşçı melekler küçük bir kızı kaçırdılar, tekerlekli sandalyeye mahkum, aç biilaç halde, ufacık bir kızı. Kızın ablası, Penryn, kardeşini kurtarmak için elinden geleni ardına koymayacak. Buna, aslında düşmanı olan bir melekle bir anlaşma yapmak dahil olsa bile. Raffe, kanatları kesilmiş, gücünü yitirmiş bir melek. Binlerce yıl savaştıktan sonra şimdi hayatı, gencecik bir kızın ellerinde. Penryn ve Raffe, korkunun ve tuhaf yaratıkların hüküm sürdüğü bir dünyada bir başlarınalar, hayatta kalmak için de birbirlerine ihtiyaçları var. Her şeye rağmen sağ kalıp düşman meleklerin inine gitmeliler. Penryn burada kardeşini bulmayı umut ediyor. Raffe ise binlerce yıllık düşmanlarına karşı tek başına savaşıp kanatlarını ve eski gücünü yeniden kazanmayı. 
(Tanıtım bülteninden)
☆☆☆
Seri Sıralaması:
#1 Angelfall / Meleğin Düşüşü 
#2 World After / Kıyamet Sonrası
#3 End of Days / Günlerin Sonu