Dublin Caddesi - Samantha Young | Kitap Yorumu


Yazar Adı: Samantha Young
Kitap Adı: Dublin Caddesi
Özgün Adı: On Dublin Street
Seri Sıralaması: On Dublin Street #1
Baskı Yılı: 2013
Sayfa Sayısı: 364
Yayınevi: Dex Yayınevi
Kitaba Puanım: 5/5
Joss geçmişte yaşadığı acıları bir kutuya kilitleyip her şeyi unutmak için Amerika'dan iskoçya'ya yerleşmişti ve şimdi yeni bir ev arıyordu.
Bulduğu ev Dublin Caddesi'ndeki havalı binalardan birindeydi.
Yolda bir adamla karşılaştı.
Takım elbiseli, bronz tenli, çıldırtıcı İskoç aksanlı, maço tavırlı, seksi bakışlı Braden'la.
Joss, Braden'ın her zaman kolunda taşıdığı Barbşe kılıklı kızlardan biri değildi, olmaya da hiç niyeti yoktu.

Ama insan arzularına nereye kadar gem vurabilir?
Kalbiniz başka, beyniniz başka şey söylüyorsa, hangisinin sözünü dinlesiniz?

Trajedi. Seks. Tutku. Kahkaha. Kıskançlık.
#1
New York Times Bestseller
The Wall Street Journal Bestseller
Amazon Bestseller
USA Today Bestseller

Ve 30 ülkede milyonlarca okuyucuya ulaşmış, son yılların en çok konuşulan aşk hikayesi.
(Tanıtım Bülteninden)
"Ağzın iyi laf yapıyor. Hakkını vermek gerek."
"Ellerim de iyi işler. Onunda hakkını verecek misin?"

••

Jocelyn Butler, ailesini korkunç bir kazada kaybetmiştir ve aradan geçen dört koca yılda acısı dinmemiş yarası kabuk bağlamıştır.  İskoçya'ya taşınan Joss, hayatına yeni baştan başlamaya çalışırken, geçmişini bilerek görmezden gelir ve şeytanlarıyla yüzleşemez. Yalnız kalmak onun içindir, etrafında olan insanlara onları kaybetme korkusundan dolayı bağlanmamaya çalışır. Bir kere kaybın acısını yaşamışken benzerini bir daha yaşamamak için aşılmaz zırhı vardır.

Dublin Caddesi'ndeki yeni dairesine taşındığı zaman geri dönülmez bir şekilde tüm dünyası değişir. Yeni oda arkadaşı Ellie ve onu amansızca takip eden Braden Carmichael ile yeni hayatı son derece renkli hâle gelecektir. Eğer hayatında onlarla bir gelecek istiyorsa tabi. İnsanları kendinden uzaklaştırmakta sorun yaşamazken, onlarla bir aradayken neden zordur?


Birçok kitap karakterine dut gibi vurulup aşık oldum diye gezmişimdir ama Braden'la tanıştıktan sonra geçmeyen bir kitap sarhoşluğu var üzerimde. 🥴 Kaç kere okusam aynı duyguları hissettirip aynı heyecanı yaşatan en sevdiğim karakterler listemin baş sıralarında yer alır. 🤤 Alaycı ve edepsiz olması, yakışıklı ve öhhö biri olması, ona yakışan kibiri, bayılmaya değer bir kitap erkek arkadaşı Brendan beycim. Henüz onunla tanışmamışsanız, çok şey kaybediyordunuz.

Kitaptaki tüm karakterler her biri ayrı bir şahanelikle, her birinden ayrı keyif aldım. Joss kadar güçlü olmayı basarabilirmiydim diye düşünürken bile ruhum sıkıştı. Yaşadığı hayatla yüzleşmek zorunda kalmak, kolay iş değildi. Bütün aileni bir günde kaybetmek düşünülemez bir şey ve nereden, nasıl devam edeceği konusundaki kararlı tavrı takdire şayan, elbette hayatta daha fazla hasar ve yara almamak için diğer herkesten uzaklaşmak kendi tercihi. O yüzden bazı bazı mantıksız davranışını görmezden gelebildim. Ama Braden ve Ellie'e karşı sert tavrında, onları içeri almadığında kalbimin kırıldığını inkâr edemem. 😔

Seksi, esprili, komik, duygusal ve uzanıp yüreğine dokunan (BRADEN, TUZLU KAHVEN HAZIR, GEL BENİ BUL) karakterleri seveceğinize eminim. Romantizm seven herkese ŞİDDETLE TAVSİYE ederim. Bunu kaçırmak istemezsin, inan bana. 😉

☆☆☆

On Dublin Street Series

#1 On Dublin Street / Dublin Caddesi
#2 Down London Road / Londra Caddesi
#3 Before Jamaica Lane / Jamaica Caddesi
#4 Fall from India Place 
#5 Echoes of Scotland Street 
#6 Moonlight on Nightingale Way


Esaret Şehrinde Bir Kitapçı - Shari J. Ryan | Kitap Yorumu


Yazar Adı: Shari J. Ryan
Kitap Adı: Esaret Şehrinde Bir Kitapçı
Özgün Adı: The Bookseller of Dachau
Seri Sıralaması: *
Baskı Yılı: 2022
Sayfa Sayısı: 380
Yayınevi: Arkadya Yayınları
Kitaba Puanım: 5/5
Esir düşen bedenin değil de kalbinse, özgürlük ancak kavuşmakla mümkündür.

1940’lı yıllarda henüz gencecik bir kızken başlar Matilda’nın hikâyesi… Birlikte büyüdükleri çocukluk arkadaşı Hans, günün birinde bambaşka bir anlam kazanır genç kızın yüreğinde. Kalbini ilk kez pırpır ettiren genç bir adamdır artık o. Etraflarında giderek kararmakta olan dünyaya inat, birbirlerine inanmaktan ve birbirlerini sevmekten asla vazgeçmeyen iki âşığa dönüşmeleri çok sürmez. Aralarındaki bağlılık o kadar güçlüdür ki saf sevgilerinden yayılan ışığın, tüm karanlıkları aydınlatabileceğinden emindirler. Ancak Hitler Almanya’sının dalga dalga yaydığı kötülük, önüne çıkanı ezip geçmektedir ve ne yazık ki aşkın gücü bile onları durdurmaya yetmez. Bir sabah Naziler, Hans ve ailesini alıp götürmek için geldiklerinde, Matilda’nın kalbini de beraberlerinde götürürler. O günden sonra ise hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Bedeni özgür olsa bile Matilda da artık esaret şehrindeki tutsaklardan biridir ve Hans’ınkiyle beraber atan kalbine yeniden kavuşmak için her şeyi göze almaya hazırdır.

2018 yılının Amerika’sında ise kariyerinde sorunlar yaşayan başarılı bir mimar olan Grace Laurent, hayatıyla ne yapacağını bilemeyenlerin düştüğü o çukura düşmüş durumdadır. Tam da o büyük boşluk duygusuyla mücadele ederken, posta kutusunda âdeta tüm sorularına cevap olabilecek bir zarf bulur. Öte yandan o cevaplara ulaşmak için bütün düzenini geride bırakıp uçağa atlaması ve Almanya’ya gitmesi gerekmektedir. Hem de daha önce adını bile duymadığı ama büyükannesi olduğunu iddia eden, Matilda Ellman isimli bir kadından ona miras kalan mülkü görmek için. Grace, önce her şeyin garip bir şaka olduğunu düşünür ama Matilda’nın ona bıraktığı ipuçlarını takip ederek miras aldığı hikâyenin düğümlerini çözdükçe, çok geçmeden kendi içindekilerin de çözülmeye başladığını fark eder.

Esaret Şehrinde Bir Kitapçı, özgürlüğün, fedakârlığın, cesaretin ve insan olmanın anlamını tekrar tekrar sorgulatan, gözyaşları içinde okuyacağınız bir şaheser.
(Tanıtım Bülteninden)
Hikayelerin bakış açısı çok önemlidir. Bir pencerede birbirinin düşmanı iken bir başka pencerede ise çocukluktan beri tanıdığın kişi sonrasında kalbini delicesine çarptıran aşkın olur. Velhasılı bu Hikâyede birbirisiz nefes alamayan iki karakter olarak karşımıza çıkıyor Alman asıllı Mathilda ile Yahudi olan Hans.

Esaret Şehrinde Bir Kitapçı, II. Dünya Savaşı'nın farklı bir yanını anlatıyor bize. Hikayemiz iki ayrı hayatı ele alıyor. 1940'lı yıllar karşılıyor okuru, Yahudi aşkını kurtarmaya çalışan Alman bir kadın olan Matilda'nın bakışı ile yaşananlara şahit oluyoruz. Sonrasında 2018 yılına geliyor, annesinin yetim durumu nedeniyle akraba olduklarını bilmeden ona bırakılan mirası devraldığı söylenen Amerikalı Grace'in bakışı ile hikayenin başından sonuna neler yaşanmış adım adım okuyoruz.

Grace, kariyerinde başarılı bir mimar, bir gün ona ulaşan Almanya'daki avukatlar aracılığıyla geçmişi konusunda sır perdesini aralamaya, annesinin yetim olduğu, büyükannesi ile ilgini neler olduğunu öğrenmek üzere yola çıkar. Hiç tanımadığı büyükannesinden kendisine kalan mirası devralmaya, Matilda ve Hans hikayesi hakkındaki gerçeği öğrenmek için Dachau'ya kitapçıya gider.

Hikayenin her iki kısmı da çok güçlüydü, Matilda sıkıntı altında çok fazla güç gösterdi. Grace ise öğrendikleri karşısında hissettiği güçlü duygulara rağmen metanetini koruyarak gerçeği öğrenmeye istekliydi. Her iki karakter de beni kendine hayran bıraktı.

İkili zaman çizelgesini sevdim. Dachau kasabasının çok canlı tasvirleri vardı, kendimi Saray'a ve toplama kampının çevresine yürüyormuş gibi hissettim. O korkuları o acıları kargaşayı hissettim. Matilda ve Hans beni ne kadar duygusal bağlayıp onlar için üzülüp durduysam da Grace ve Archie o kadar beni heyecanlandırdı. 

Hikaye çok dokunaklı çok yüreğe dokunurdu. Okuduğum satırlar sadece bir kurgudan ibaret olmadığını bir zamanlar bunların yaşandığını bilmek beni derinden etkiledi. Okurken nefes alamadım çoğu zaman. Shari J. Ryan bu kitapla bizi kendine öyle bir bağlıyor ki daha ilk cümleden okuyucuyu kendine çekiyor. Aşktan ihanete, umuda ve hatta kalp kırıklığına kadar pek çok duyguyla dolu bir hikaye içinde hikaye okudum bu kitapta. Shari'nin kurgu hâkimiyetini sevdim, hikaye bittikten sonra etkisini uzun süre hissedeceğim.

Sonuç olarak, II. Dünya Savaşı'nın tarihi trajedilerinin içinde ıstırap, cesaret ve kararlılıkla sarmalanmış güzel bir aşk hikayesi okumak istiyorsanız Esaret Şehrinde Bir Kitapçı sizin aradığınız istasyon olabilir. Yazarın yazmış olduğu diğer kitapları da okumayı çok isterim, eminim onlar da yüreğe dokunur hikayeler barındırıyordur içinde.

Aşk Bahsi - Kathryn Caskie | Kitap Yorumu


Yazar Adı: Kathryn Caskie
Kitap Adı: Aşk Bahsi
Özgün Adı: To Sin With a Stranger
Seri Sıralaması: Seven Deadly Sins #1
Baskı Yılı: 2014
Sayfa Sayısı: 272
Yayınevi: Pegasus Yayınları
Kitaba Puanım: 3,5-4/5
Kalbine söz geçiremeyen âşıkların tutku dolu hikâyesi…

İskoçyalı Sinclair’ler sosyetede Yedi Ölümcül Günah olarak tanınmaktadır. Babaları tarafından mirastan men edilen yedi kardeş, asi hayat tarzlarından vazgeçerek Londra’da saygınlıklarını geri kazanmak zorundadır. En çok skandala imza atan aile üyesi ise Blackburn Markisi Sterling Sinclair’dir. Sosyetenin hanımları onun vahşi cazibesine karşı koyamamaktadır… Matmazel Isobel Carington dışında.

Isobel, White’s kulübünde üzerine oynanan bahsi öğrenince dehşete düşer: Sinclair’le evlenmesi üzerine on bin poundluk bir bahis açılmıştır ve neredeyse tüm Londra, genç kadının geleceği üzerine oynamaya heveslidir! Peki genç kadın, onu amansızca baştan çıkarmaya çalışan gizemli Sterling’i tanımaya başladıktan sonra, yaşayacakları günahın heyecanına karşı koyabilecek midir?

“Günah işlemek hiç bu kadar çekici olmamıştı;
Caskie’nin yarattığı Sinclair kardeşlerin skandalları herkesin dilinde.”
Romantic Times Book Reviews
Sinclair kardeşlerin merak uyandıran hikayeleri yedi romanlık bir seri dürtüsü ile başlayan bir serüvenin ilk durağı Aşk Bahsi kitabı. Benzeri kurguları daha öncesinde okuyup aşina olduğum bir kitap aslında benim için. Karakterleri sevdim, beni şaşırtan pek bir olaylar olmasa da kitabı genel anlamda sevdim.
Karısının kaybına dayanamayıp kendi kabuğuna çekilen, bu sayede çocuklarının yetiştirilmesiyle ilgilenmeyen Blackburn Dükü, yaptığı hatayı fark ediyor. Kendiyle kaldığı süre zarfında ihmal ettiği çocuklarına ne kadar zarar verdiğini anladığında düzeltmeleri konusunda bir karar verir. Bu karar kendince bir dersken çocukları açısındanbir cezadır. Dük'ün ültimatomu keskindir; "Sinclair adına layık olduğunu kanıtla."  Yaşadıkları malikaneden kovulan, eylemlerini düzeltmek adına Londra'ya sürülen Sinclair kardeşler onlara bağlanan gelirle kıt kanaat geçineceklerdir. Artık o şatafatlı hayatları geride kalmış, yaptıklarından pişman olarak düzelmek için kendilerine çeki düzen vermek zorundadırlar. Hayatlarını yoluna sokarak babalarının isteğini yerine getirirlerken gerçek aşkı da bulacaklardır.

Bir dövüş müsabakasında karşılaşan Sterling ve Isobel'i bekleyen kader, ilmek ilmek işliyordur. Tüm Londra, fırtınalı çiftimizin evlenip evlenmeyeceği hususunda bir bahse girerler. Onların sonu elbetteki mutlu olarak bitecektir ve ne yaşarlarsa yaşasınlar bildik seyirde ilerlerler. (Bu kısımda yüzde tebessüm bırakıyor.)

Güzel bir romantizm, ortalama bir giriş kitabı. Sinclair kardeşlerin hikayelerine ortak olmak keyifliydi, yazarın seriye devam edip etmeme konusunda fikrim yok, bizde çevrilen üç kitabı var. Sanırım beklenen ilgi olmayınca yazar da dördüncü kitapta durmuş. Ne olursa olsun tüm karakterlerin kendilerinin hikayelerini okumayı isterdim. Türe aşina olup seven okumak isteyenlere elbette öneririm fakat derseniz ki daha iyisi var mı? Var. Yine de hepsini okuyun, çünkü neden olmasın. Tarihi aşk sonuçta çok seviyorum. 😍

☆☆☆

Seven Deadly Sins seri sıralaması:
1. To Sin with a Stranger / Aşk Bahsi
2. The Most Wicked of Sins / Aşk Esiri
3. The Duke's Night of Sin / Aşk Gecesi
4. A Sin in White