Sonsuza Kadar - Judith McNaught | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Sonsuza Kadar 
Yazar Adı: Judith McNaught
Seri Sıralaması: Sequels #1
Yayınevi: Epsilon Yayınevi 
Yayın Yılı: 2007
Sayfa Sayısı: 432
Kitaba Puanım: 5/5
Judith McNaught kitaplarında kaleme aldığı her hikayede farklı karakterlerle bizi bir araya getirirken benzer sinir harbini de elimize bırakıp gidiyor. Genel olarak kusuru bol kusursuz karakterlere hayat verip destansı aşkları okutuyor bize. Ve bundandır ki Yüreğin Kraliçesi deniyor ona.

Sonsuza Kadar ilk kez elime aldığım kitap değil, hatta bir yerde sinirim bozulup öfkeye kapılıp da yarım bırakmışlığım da yok değil. Şimdiyse ara vererek beklettiğim için kendime kızıyorum ateş püskürüyorum.

Jason Fielding okuyacağınız çoğu karakterle benzer acı geçmişe katı yüreğe ve acımasız gerçekliğe bağlı bir adam. Kadınlara karşı güvensizliğinin yanı sıra sevgiye karşı inançsızlığı da var.

Herkesin sınanması gereken acılar var düşüncesi hayatın bir parçasıyken kitaplarda da sıkça karşılaşıyoruz. Jason’un kötü bir çocukluk geçirmesi yetmemiş gibi evliliği de cehennemden farksız. Hayatta tek sevebildiği koşulsuz bağlandığı varlığı, oğlunu, sadakatsiz ve paragöz karısının açgözlülüğünün kurbanı olarak kaybediyor. Ne geçmiş acıları ne de oğlunun kaybı gözünden tek damla yaşa dönüşmüyor. Acısını yüreğine hapsediyor, yasını içinde yaşıyor. Kalbi katılaşıp gözleri buz bağlıyor.

Onun katılaşmış kalbini yumuşatıp buz bağlanmış gözlerini çözerek hayatını kökten sarsacak tek şeye ihtiyacı var ve çok geçmeden de kapısının önünde kollarında yavru bir domuzla belirecek. O andan itibaren de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Victoria Seton anne ve babasının kaybıyla sarsılan özgür ruhlu cesur bir kadın. Bir noel gecesi babasının annesiyle yakınlaşması sonucu, adamın kalp kırıklığına yakinen tanıklık etmesi sevgiye ve aşka dair düşüncelerini sorgulamaya yetmişti. Babasının verdiği öğüt her daim aklında hatta yüreğinde taşıyordur. ‘Sana seni sevmeyen biriyle mutlu olabileceğini söyleyen olursa sakın inanma.’ Hayatının sonuna kadar bu öğüdü de saklayacaktır. Kan bağı olan akrabalarına gitmek için Amerika'dan başlayan yolculuk Ingiltere’ye ulaşmasıyla başlıyor hikaye. Bir tek kız kardeşini kabul eden büyükannesinin sert tavrı, Atherton Dükü Charles Fielding'in yanına gitmesi ve Jason ile dillere destan olacak o karşılaşma her şeyin başlangıcıydı. 

Charles Fielding'in geçmişte yaşadığı kırık hikayesinin telafisi için kendince tedbirler alırken planlar yapar. Victoria ile Jason'un ortak geleceği için adımlar atarken bu birbirinden inat ve birbirinden daha aşka sevgiye muhtaç ikiliyi bir araya getirecektir. Bilmediği Victoria'nin geride bırakmak zorunda kaldığı bir sevgilisinin olduğu gerçeğidir. Jason ile ilişkileri, Victoria'ya yaklaşımı kendi geçmiş hikayesini okurken yaşananlarla büyükanne olacak o moruğa karşı da öfkeyle dolmama sebep oldu ama tabi ki bunlardan bahsetme niyetinde değilim. 
Yaşanan küçük anlaşmazlıklar, yanlış anlamalar ve birbirlerine zıt gitmesi ikiliye karşı olan hislerimi birbirine dolaştırdı ama hikayelerini okudukça yaşamlarına ortak olup acılarını gördükçe her ikisini de çok sevdim. En ufak bir sevgi kırıntısını kaybetmemek için hediyelerle teşekkür eden, hayatında hiç hediye almayıp ilk hediyesini Victoria’dan alırken bir çocuk gibi sevinen Jason'u; bütün engellemelerine karşı yılmadan ince ince içine işlenerek sevgiyi kazıyan, korkularına rağmen inancından dönmeyen, aşkı için mücadele eden Victoria'yı gereğinden çok sevdim. Hele öyle bir sahne vardı ki gözlerimin dolması kaçınılmazdı. Yaşadığı bütün acılara rağmen ağlayamayan Jason, Victoria'yı kaybettiğini düşünürken ağlaması, hiç hoşlanmadığı o yas tutma olayını yaşaması içime oturan sahneydi.

Söylemek isteyip de kendime sakladığım çok cümlelerim var bu kitaba karşı. Söylersem ipucu verecek olacağım gerçeğini göze alamayarak kitabı okumak isteyen kişilerin kendilerinin okuyarak görmesini istediğim şeyler var. Kitaptaki bütün karakterler birbirleriyle kusursuz şekilde bağları, hayatlarını şekillendirecek dokunuşları ve iki yaralı kalbin mutluluğu bulması için yaptıkları uğraşları okuyup görmelisiniz. Ve hâlâ da okumamış, yazarla tanışmamış, ben gibi Jason'a gereksiz öfke duyup sonraya iteleyeniniz varsa zaman kaybetmeyin ve bir an önce başlayın. Şiddetle önerimdir. 
Judith McNaught'ın en güzel aşk romanlarından biri olan 'Sonsuza Kadar', özgür ruhlu, Amerikalı bir genç kızla huysuz bir İngiliz lordunun hikayesi.

Anne babasını kaybeden Victoria, uzak bir akrabasının yanına sığınmak üzere, uzun bir okyanus yolculuğu yaparak İngiltere'ye gelir ve kötü şöhretli Lord Jason Fielding ile tanışır. Lordun küstahlığı karşısında şaşkına dönse de, bir panterin acımasızlığına ve zarafetine sahip olan genç adam ona çok çekici gelir. Karşı koyamadığı bu çekim sonucunda, kendini Jason ile evli bulduğunda, Victoria için mücadele ve üzüntü dolu günler başlamıştır. Genç kız pek çok sınavdan geçecek, bu arada koşulsuz sevmeyi, özveriyi ve sonunda ulaştığı sonsuza dek sürecek aşkın değerini bilmeyi öğrenecek; taş yürekli Lord Fielding'e de aynı şeyleri öğretecektir.

Seni Beklerken - Judith McNaught | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Seni Beklerken 
Yazar Adı: Judith McNaught
Seri Sıralaması: Sequels #2
Yayınevi: Epsilon Yayınevi 
Yayın Yılı: 2008
Sayfa Sayısı: 464
Kitaba Puanım: 5/5
Söylenecek binlerce şey kafanın içinde olup da hiçbir kelimeyi bir araya getirememe diye bir durum var. Literatürde yer almamış olsa da benim uydurduğum bu durumu şöyle izah etmeye devam edebilirim. Çok iyi bir kitap bitirince oluşan sessizlik ani ve uzayan saatler var ya, aha o işte, bu durumun zemini. Judith McNaught her kitabında her karakteriyle sizi kendine bağlayan usta bir yazar. Farklı kişilikler farklı durumlar ve olaylar ama aynı hayranlık şaşmayan bir sonuçtur okuyan kişi için. Bitmesini hiç istemiyor, merakla içiniz oyuluyor ve su gibi akıp giden sayfalarla sürükleniyor, sonuna ulaşıp bitince de hüzünleniyorsunuz.

Gel gelelim kitabımıza. Diğer kitapların da konu olan zorunlu evlilik durumu Seni Beklerken'de de var. Kitap kahramanlarımızın sıra dışı karşılaşmaları ve sonrasında gelişen bir takım olaylarla bu evlilik bağları güçleniyor. Eh, birbirlerinden etkilenmiyor desek yalan olur. İlk andan beri birbirlerine dut gibi aşık olan Jordan ve Alex fırtınalı bir hikayeye atılıyor.

Alexandra okuduğum çoğu karakterden farklı yapıda bir kadın. Saf kalbi, hayata karşı her daim pozitif bakışı, bitip tükenmeyen azmi, pes etmeyi bilmeyen inadı, kıvrak zekası, muzipliği, sevecenliği, sonsuz aşkına olan umudu ve sadakati beni etkileyen bir dolu özelliklerinden aklımda kalıp da sayabildiklerim. Öyle yaralı ve öyle sevilmeye muhtaç ki, kitabın içine dalıp sıkıca sarılmak ve avutmak istedim. Öyle çok yakın hissetim Alex'i, sanki gerçek bir insan etten kemikten bir varlıkmış gibi...

Annesinin statü merakıyla ne yaptığı belirsiz olmadık bir adamla evlenmesi ve Alex'in doğumundan sonra terk edildiği bir hikayeye sahip. Kendini bilen kitaplara tutkun bir büyükbaba ayda bir kere gördüğü ve onu yürekten sevmesini istediği hayırsız bir baba, onu umursamayan elde ettikleri ile başkalarına tepeden bakan bir anne ile geçen bir çocukluk sonrasında bu denli sağlam ayakları yere basan kendini bilen iyi yetiştirilmiş -dedesinin bunda katkısı büyük- bir genç kız olması şaşılacak bir şey o dönem koşullarında.


Jordan ise bir Dük, taban tabana zıt iki karakter ve farklı hayatlar yaşamış iki farklı insan. Her şeye karşı bir şüphesi, kadınlara karşı güvensizliği, iyiliğe karşı inancı olmayan, karamsar ve bir o kadar sert mizaca sahip hayattan zevk almayan bir adam. Sosyetede önemli yere sahip bir dükalığın varisi olması anne ve babasının tasvip etmediği gönül maceraları bir yana çocukluğundan beri sert koşullarla yetiştirilmesi onu bu adam hâle getirmişler. Hayat hikâyesini geçtiği bu önemli kısımları okurken gözlerim doldu ve içimde inanılmaz bir öfke duydum. Vurdumduymaz annesine, erkeklerin de bir insan olup duygu sahibi varlıklar gerçeğini itinayla görmezden gelen babasına karşı öfkem inanılmaz.

Alex’in babası ve bu ikisini tek bir torbaya doldurup boğazın serin sularına atasım geldi. Ya da Karadeniz'in hırçın dalgaları ile tanıştırmalıyım, ne dersiniz?

Evlendikleri gerçeğini henüz sindiremeden birbirlerine bağlanmaları tutku dolu anları yaşayıp artık ayrı olamayacaklarını düşündükleri anda Jordan kaybolur. Bu kaybolma çeşitli çıkarımları doğurur ve en son öldü denir. O anlarda Alex ve Jordan'ın büyükannesinin durumları anlatılamaz, fena dokundu...

Sonrasında dul kalmışlığı ve sosyeteye girişi çeşitli olaylar ve bir anda herkes tarafından istenen kadın olması bir senede Alex'in karakter olarak adım adım gelişmelerini, Jordan'ın geri dönüşü ve beraberinde getirdiği birçok şey.  Merak ettiniz mi? Oh, harika. O zaman bu muazzam kitabı bulup satın alın ve okuyun. İnanın okuyup okuyacağınız en iyilerden biridir Seni Beklerken. Jordan'ın şüpheci güvensizliği arasında umutsuzca aşka inanmak istemesi, Alex'in saf sadakati sonsuz aşkı ve aralarındaki tutkuyu okuyup hissetmelisiniz. Bol bol güldüren biraz kalp kıran ve sonunda gözlerinizi dolduran bir kitap.
En güzel aşk romanlarının yazarı Judith McNaught, bu son kitabında anlattığı etkileyici ve baştan çıkarıcı aşk hikayesiyle adeta ayaklarınızı yerden kesecek ve sizi tutkunun doruklarına çıkaracak! Tesadüfler zinciri hiç umulmadık bir yerde, masum kasaba kızı Alexandra Lavvrence ile Havvthorne'un zengin ve güçlü dükü Jordan Tovvnsenden'i bir araya getirir. Londra sosyetesinin büyüleyici dünyasına sürüklenen özgür ruhlu Alexandra, kendini kıskançlık, intikam, gurur ve karşı konulmaz bir tutku tuzağının içinde bulur ve bir zaman sonra kocasına bile güvenemeyeceğini anlar...

Mutluluk - Judith McNaught | Kitap Yorumu


Kitap Adı: Mutluluk
Yazar Adı: Judith McNaught
Seri Sıralaması: Sequels #3
Yayınevi: Epsilon Yayınevi 
Yayın Yılı: 2009
Sayfa Sayısı: 572
Kitaba Puanım: 5/5
Yıllar önce kitabı ilk okuduğum zaman "Yüreğin Kraliçesi, diye boşuna demiyorlarmış!” Diye düşünmüştüm. Geçen onca zamanda bir kere bile yanıltmamıştır beni Judith McNaught. Her kitabında, okurken bizleri dahil ettiği her hikayede bağlanıyor ve sonu gelsin istemiyorsunuz. Zaten yazarın kalemine diyecek olumsuz herhangi bir şey  bulamam. Her ne kadar zaman zaman beni delirten karakterlere hayat vermiş olsa da dönemine göre var olan durumlar ve yaşanan hayatlar tam olarak bu.

Defalarca okusam da ilk okuyuşum gibi heyecanla kalbimi eriten Mutluluk kitabındaki beye vurgun olduğumdan hiç söz ettim mi? Sizi tanıştırayım o zaman. Yarı Iskoç yarı İngiliz olan bu büyüleyici bey, İan Thornton'dan başkası değil!
İnanın bana az rastlanan aşıklardan biridir kendisi, çok sever sadık ve tutkundur. Ama ona affedilmesi güç hata yaparsanız sizden vazgeçer kendi kabuğuna çekilir. Böyle bir adam böylesi bir karakter işe... Kitabı okuyanlar duygularımı az çok anlayacaktır ve okumayanlar da merak ederek bu kitap neymiş diyecektir eminim.

Ian yalnız bir adam ama bu yalnız olmasını seçmiş ve bu durumundan da memnun. Ailesinin kaybı ise içinde kabuk tutmaz bir yara. Hatta bunun sebebi olarak büyük babası ve onun ünvanına bağlar. Öfkeyle ve kırgınlıklarla büyümüş. Bundan ötürü güvendiği, değer verdiği ve sevdiği kişiler bir elin parmağını geçmez . Yıllar önce bir baloda rastlaştığı güzeller güzeli bir kadın yüreğine düşer ama yanlış anlamalarla yolları bir şekilde ayrılır. Yine kendi hayatına dönerken aklı da kalbi gibi o kadında kalmıştır. 


Elizabeth, okuduğum ve sevdiğim kadın karakterlerden ender kişidir dersem yeridir. Bu kadar saf temiz kalpli böyle candan seven bir o kadar da zeki *kısmen zeki diyeyim, saflık yaptığı da çoktur* ve alçakgönüllü bir kadın. Sosyeteye takdim edildiği sene birçok gözde bekar beylerin dikkatini çekmesi ve evlilik teklifi alması etrafında dost görünümlü kişilerin kıskanmasına yol açar. Arkadaşlarının niyetinin kötü olduğunu bilmeden Ian ile konuşmaya hatta herkesi reddeden bu gizemli adamla yakınlaşmaya karar verir. Eh bu karar, beraberinde patlayan skandalla Elizabeth toplum tarafından dışlanır. 

Sosyeteden dışlanması sonrasında kabuğuna çekilen Elizabth ailesinden kalan borçları kapatmakla da boğuşur.  Haber vermeden kaybolan ağabeyi için endişe ederken paragöz amcasının tek kuruş daha harcamamak için yıllar öncesinde evlenme teklif eden adaylara yeğeniyle yeniden evlenmeleri yönünde mektup yollar. Sonrasında da macera başlar.

Elizabeth tekrar yollları birleşirken Ian ile evlenerek mutlu olacak mı? Yoksa şartlar her zaman bir sorun doğururken onlar ayrılık rüzgarı ile mi savrulacak?

Şaşkınlıklar, yanlış anlamalar ile başlayan bir hikaye onlarınki ve dolu dizgin ilerleyen aşklarında yer yer güldüren yer yer göz donduran bu serüvene bir şans verin.
Okuyucularımızın çok severek okuduğu bir yazar olan Judith McNaught''ın ''Mutluluk'' adlı romanı 19. yüzyıl İngiltere''sinde geçen güzel bir aşk hikayesi. 



Sosyeteye takdim edilmek üzere Londra''ya gelen ve kumarbaz olduğu söylenen Ian Thornton''ın büyüsüne kapılarak kendini onun kollarında bulan Elizabeth Cameron, dedikodular yüzünden acımasızca dışlanarak kötü bir duruma düşmüş, adı lekelenmiştir. Üvey ağabeyi Robert, onun onurunu korumak için düelloya davet ettiği Ian''ı yaralayarak kayıplara karışınca, anne babası olmayan genç kız yapayalnız kalır. Skandaldan sonraki iki yıl boyunca, Londra dışındaki bakıma muhtaç malikanesini ayakta tutabilmek için, son derece kısıtlı koşullarda mücadele veren Elizabeth''e parasal destek sağlamak istemeyen cimri amcası, onu evlenmeye zorlamaktadır. Sonunda genç kızı adeta bir meta gibi açık artırmayla pazarlayarak en fazla para veren soyluyla evlendirmeye karar verir. Daha önce yeğeniyle evlenme talebinde bulunmuş olan lordlara mektup yazar. Çoğundan cevap bile gelmez. Sadece üç kişi genç kızı bir hafta misafir ederek durum değerlendirmesi yapmaya razı olur. Bunlardan biri de Ian Thornton''dır. 


Ancak Elizabeth genç adamın av köşküne gittiğinde hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaşır. Thornton''la aralarındaki aşk kıvılcımı aleve dönüştüğü halde, yanlış anlamalar yüzünden birbirlerini incitip yaralamak zorunda kalırlar.

Romantika - Turgut Özakman | Kitap Yorumu

 Kitap Adı: Romantika
Yazar Adı: Turgut Özakman 
Yayınevi: Bilgi Yayınevi
Baskı Yılı: 2000
Sayfa Sayısı: 163
Kitaba Puanım: 5/5
Aşk, sizce nedir?

Bu soruyu sormamın sebebi verilecek binlerce cevaptan sizce ne olduğunu merak etmemdi. Ve bu merakı tetikleyen etken de Romantika kitabı oldu. Çünkü bu kitapta aşk bambaşka bir halde okurun karşısına çıkıyor.  Bıçak sırtı bir durumu bile incelterek kırılgan bir hâle büründürerek anlatmış yazar. Yasak bir aşkın anlatıldığı bir kurguyu olabildiğince naif şekilde nasıl anlatılır derseniz, size bu kitabı gösterebilirim.  

Aşkın tensellikten de öte duygularla yaşandığını gösteriyor apaçık bir şekilde ve dokunmadan sevmeyi uzaktan görmenin bile yeterli gelmesini anlatıyor. Samimiyetle yaklaşmak, gerçek duygularla derinden sevmek, değer vermek bunları bütün olarak iliklere kadar hissettiriyor. Günümüzde bu düşünce yapısında insanların maalesef kalmaması sevmenin ne demek olduğunu unutan insanların bir arada kalmak için bir şeyler yaptığını görünce aslında gerçek duyguların ya eskilerde ya da kitaplarda kaldığını görebiliyoruz.

Konu itibariyle yalnızca yasak aşk teması da yok kitapta. Dönem kitabı da denilebilir. Kuşakların geçiş dönemine atıfta bulunmasını göz önüne alırsam inceleme olarak da değerlendirebilirim. 60'lı 70'li 80'li ve de 90'lı yıllar var satırlarında, kısa kısa o dönemleri götürüyor, okurken o anları yaşatıyor ve eskiye gidiyoruz. 

Babasının rahatsızlığı ile her şey başlıyor. Şirin kendi ile ilgili düşünceleri yaşamına yon vermek için uğraşırken bile isteye uzaklaştığı ailesinde tek başına bıraktığı babasının sırrını keşfediyor.  Çalışma odasında bulduğu defterle o saklamak için emek sarf edilen aşk ortaya dökülüyor. Tabi bu kolay olmuyor, defter baştan sona şifrelerle dolu ve bunu çözmek de Şirin'e kalıyor. 
Kitapta hoşuma giden detaylardan biri Şirin’in sorgusuz sualsiz babasının yanında oluşu ve asla yargılanmaması. Çoğu kişi bu davranışı eminim sergilemezdi, hatta babasına cephe bile alabilirdi ama ailesindeki mutsuzluk kaynağının annesinden doğduğunu bilerek babasına kısa mutluluğu yaşaması için destek olması Şirin için yapılması gerekendi. Çok iki duygu arasında kaldığım ama okuduğum aşka yüreğimin burkulduğu bir kitap oldu Romantika. Aslında çok şey söylemek istiyorum fakat ipuçları vererek tat kaçırmak da istemem. Bir de eski Ankara'yı anlatmış olması beni bam telimden yakaladı. O eski güzelliklere maalesef yetişemedim, göremeden yok olmasının üzüntüsü vardır da, zaman hiçbir şeye acımıyor bir tek onu biliyorum. *Aslında zaman değil de yönetim şekillerinin çevre düzenleme kararlarının bir şeye acımadığını bal gibi de biliyorum ama konumuz o olmasın.*

Yorumuma nokta koymadan önce son bir ekleme daha yapmak istiyorum. Öyle bir aşk mümkün olur mu? Düşünün yirmiyi aşan sene birbirini doğru düzgün göremeden, oturup iki kelime edemeden, dokunamadan ve ayrı hayatları yaşarken böylesi bir aşk mümkün mü?
'Romantika', Turgut Özakman'ın 'Korkma İnsancık Korkma'dan sonra, ikinci romanı.
Yine şaşırtıcı bir aşkın öyküsü. Bir aşk güzellemesi. 1960-1987 dönemine özgü çalkantılar. Sürprizler, oyunlar, dönüşümlerle dolu, gizemli bir ilişkinin gizli tarihi. Kuşaklar arası çatışmalar. Renkli, ilginç, şaşırtıcı karakterler. Kıvrak, akıcı, neşeli bir dil, yalın bir üslup.
Çok açılı bir anlatım tekniği, usta işi bir kurgu.
Konusu, kişileri, tekniği, kurgusu ile farklı bir roman.
...
Aşk keyifli bir işemedir! Metabolizma hastalığıdır! Afyondur! Köleliktir! Yanılsamadır!, Doğanın aldatmacasıdır! Aşk havuzunda kazlar yüzer. Yaşasın seks!"
...
"Kendinden başkasını sevmeyen, bedenini kutsayan, kafası yerine bilmemnesi ile düşünen birinin aşkı anlamasını, övmesini beklemenin, bir kurbağadan arya söylemesini istemek kadar gülünç olduğunu bilirim."
...
"Sevene yılan bile dokunmaz. Bu büyük ve önemli sözü daha duymamış olabilirsin. Çünkü az önce uydurdum. Ama bir gün kalbi olan herkesin, bu sözü benimseyeceğine inanıyorum."
...
"Olayları özel bir yöntemle not ettim. Aklını çalıştırırsan kolayca çözebilirsin."
..
"Her şey şu basit, çocukça, sefil işaretlerin içindeydi ve çözemiyorduk. Hani kolaydı baba?"
...
"Bir gün 'aşk ihtilaldir' demiştiniz. Bu sözün anlamını şimdi anlıyorum. Aşk gelince, gerçekten yeni bir dünya kuruluyormuş. İçimde, varlığından haberli bile olmadığım yeni duygular keşfediyorum. Eskiden göl balığıydım. Şimdi akıntıya karşı yüzen bir sazanım."
...
bin yıllık özlemle sarılmak istiyorum
rüyalarını bile kucaklamak için.