Geçmişin Kırıkları - Brittainy C. Cherry | Kitap Yorumu

Yazar Adı: Brittainy C. Cherry
Kitap Adı: Geçmişin Kırıkları 
Özgün Adı: The Air He Breathes
Seri Sıralaması: Elementler #1
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Baskı Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 360
Kitaba Puanım: 5/5

Bazı kitaplar vardır ilk okuduğunuz zaman hakkında herhangi bir şey söyleyemezsiniz, önce bir sindirmek sindirirken de içinize işleyen kurgunun etkisinin geçmesini beklersiniz. Zaman girince araya da yeniden okumak, etkisinin geçmesi ve hakkında konuşmak için belli alana ihtiyaç duyarsınız. İşte bu kitap benim için tam olarak o tanıma giriyor. Kitabı ilk okuyor değilim, ikinci hatta üçüncü sefer okuyorum. Ve etkisinin geçmesi sindirmek için beklerken özleyeceğim için yeniden okuyacağım. Her seferinde aynı duyguyu hissedeceğimden de eminim.

Geçmişin Kırıkları gözlerimi dolduran, boğazımda düğüm oluşturan bir kitap oldu. Tamam tamam, itiraf edeyim, biraz da ağlamış olabilirim. İçinde barındırdığı duygular öyle yoğun ve öyle gerçekçi ki darmadağın oldum derim bu kitapta. Her iki karakterimiz de yaralı, hayatlarının en büyük acılarını yaşıyor ve gerçeklikle yüzleşiyor Tristan ve Elizabeth.

Tristan, eşini ve oğlunu bir kaza sonrasında kaybediyor; Elizabeth'in kaybettiği kişi ise kocası. Değişen hayatları, kaybettiklerinin acısı ile yüzleşmeleri her ikisini de zorlar. Fakat Elizabeth, Tristan'a oranla daha bir başarılı yaşananlarla baş etmekte. Güçlü olmasının da sebebi var tabi, küçük kızı Emma. Emma, öyle güzel bir çocuk ki anlatamam. Son derece duyarlı, zeki, sevgi dolu bir çocuk. Enerjisini çok sevdim ben kitapta. Okuduğum kitaplarda böyle cıvıl cıvıl sevimli çocuk karakterlerle karşılaşmaktan oldukça keyif alıyorum. Emma da o sevdiğim çocuk karakterlerinden biri oldu.

Kitap hakkında söylemem gereken en temel şey sanırım duygusal bir temada ilerliyor oluşu olacak. Karakterlerin hüznü öyle hissedilir haldeydi ki okurken o hüzne eşlik ederken buldum kendimi. Verdikleri kayıp çok büyüktü, üstelik sevdikleriyle birlikte kendi ruhlarını kaybetmişlerdi. Bu yüzden birbirlerini bulmaları öyle hemen olmadı. Yeniden hissedebilme farkındalığına erişip kaybettikleri mutluluğu yakalamak için çok fazla çaba sarf etmeleri gerekti. Elizabeth her ne kadar güçlü olsa da Tristan daha içe kapanık ve kırılgan bir yapıda bir karakter. Bu kitapta bunu dengeli şekilde okumak, karakterlerin gelişimlerini izlemeyi oldukça sevdim. Her iki karakter de benim için özel olarak kalacaklar, ona eminim.

Yazarın dili akıcıydı, bir çırpıda bitebilecek bir kitaptı. zekice eklenmiş esprilere bayıldım, farklı bir hava katmıştı. Kitabı okurken gözüme çarpan bir karakter vardı, baştan beri rahatsız eden tavırları ile işin içinde bir bit yeniği çıkar diye tetikte tuttu ve sonunda o karakterin tam da beklendiği gibi düğüm olan kilit nokta ile alakası ortaya çıktı. Durup düşününce aslında kendini ele veriyordu ve bir şeyler beklentisine sokuyordu ama yazar o düğümü ustaca yedirmişti kurguya o an geldiğinde şaşırarak tepki veriyorsunuz.

Ben kitaba bayıldım, büyük bir keyifle kah gözümde yaş kah yüzümde gülümseme ile okudum. Siz de içinizi ısıtan, yeniden ayağa kalkma aşka bir kez daha şans verme konusunu okumak istiyorsanız bu kitabı size can-ı gönülden öneririm. Emin olun asla pişman olmayacaksınız.

Beni Tristan Cole hakkında uyarmışlardı. "Ondan uzak dur," demişlerdi. "O bir pislik." "O duygusuz." "O yaralı."

Birisini dış görünüşüne göre yargılamak, Tristan'a bakıp bir canavar görmek kolaydı. Ama ben bunu yapamazdım. Onun içinde taşıdığı enkazı kabul etmeliydim çünkü benim içimde de bir enkaz vardı. İkimiz de yapayalnızdık. İkimiz de yanımızda olacak birini arıyorduk. Daha fazlasını arıyorduk. İkimiz de geçmişin kırık parçalarını bir araya getirmek istiyorduk. Belki o zaman nasıl nefes alındığını hatırlayabilirdik...

-"5 yıldız!"-
-Maryse's Book Blog-

-"Brittainy C. Cherry büyüleyici bir roman yazmış."
-Aestas Book Blog-

-"Asla unutamayacağım bir hikâye."-
-TotallyBooked Blog-
(Tanıtım Bülteninden)


Karakter Röportajı #1 Derinlikte Saklı, Elif Kaplan

 







Sevgili dostlar, uzun bir aradan sonra röportaj serisine devam ederken bugün ki konuğum biraz farklı gelecek sizlere. Daha önceleri birbirinden değerli yazarları ağırlarken bu sefer Derinlikte Saklı kitabından tanıdığımız Timuçin ile Nehir'i ağırlıyorum. Onları beraber tanıyalım, yakından anlayalım istiyorum.
☆☆☆

Tesadüflere inanır mısınız? Ya da hayatın bir tevafuk çizgisinde ruh eşleri birbirine yazdığını düşünür müsünüz? Zira benim bu konuda inancım epey var! 😊

Timuçin(Derin nefes alır, yandan güler.)

Bu soruya nasıl cevap vermeliyim, emin değilim. Nehir karşıma çıkmasaydı, 'tesadüflere inanan biri değildim' derdim ama onunla sürekli karşılaşmamız, evrenin birlikte olmamız için gönderdiği bir işaret olmalıydı. İşte buradayız.

(Başını yana yatırıp Nehir'e bakar.)

Derin düşüncelere saklanmanıza gerek yok. Evet, Derinlikte Saklı şeyler yaşadınız ama sorularla sizi çok zorlamayacağım. Timuçin, izninle sana daha özel bir soru soracağım. Nehir'i ilk gördüğün o an, içinde yaşadığın o duygudan bahsedebilir misin?

Timuçin: Uzun süredir kadınlarla olan iletişimimi minimuma indirmiş durumdaydım ki nedenini biliyorsunuz. (Duraksar, daha sonra haylaz bir gülümseme ile gözlerini yana çevirir.)

Nehir'i ilk gördüğüm an ise çok farklıydı. İtiraf etmek gerekirse o ana kadar gördüğüm en güzel kadınlardan biriydi. Yüzüne yansıyan heyacanı ama bunu örtmeye çalışması, dik duruşu beni çok etkiledi. Ondan gözlerimi çekemiyordum bunun yanlış olduğunu bildiğim halde. Çok etkilenmiştim ve kendimi de durduramadım. O an belki de hayatımda bir şeyler değişir diye umut bile ettim.

Mimar olarak çok başarılısın Nehir, kusursuz bir proje yapmışken maket üzerindeki ufak bir hata fark edilmiş epey dillendirilmişti. Timuçin ile tanışman oydu, senden de o an hakkında bir şeyler duyabilir miyiz?

Nehir: Aylarca üstünde çalıştığınız, kusursuz olmasını istediğiniz -ki hata bana ait olmasa bile- projenin öyle eleştirilmesi çok sinir bozucuydu. (Kısa bir an gözlerini kapatıp açar, gülümser.) Gerçekten ağzının payını vermeyi çok istedim. Ağzımı açtım ama kelimeler benden kaçtı, (Güler.) karşımdaki adam beni çok şaşırttı. Bir an ne söyleyeceğimi unuttum. Gerçekten çok yakışıklı görünüyordu, biraz heyecanlanmış olabilirim. (Yanakları kızarır.)

Yaşadığımız bu hayat her birimize bir ders niteliğindedir. Yaşayarak biliyor, deneyimleyerek öğreniyoruz. Bizi biz yapan etkenler de zorluklar karşısında attığımız doğru adımlardır. Siz, ikiniz birbirinden farklı kişilikte olan karakterlersiniz, bir araya gelmek nasıl bir histi? (Burada tahammül sınırını merak ediyorum. 🤭)

Timuçin: İlk başta biraz zor gibiydi çünkü biliyorsunuz, Nehir biraz fevri bir karakter ama onun huyunu bilip davranınca çok anlayışlı biri ve merhametini sonuna kadar kullanabiliyor. O yüzden bu anlayışı benim için çok kıymetliydi.

Nehir: Timuçin gerçekten harika bir adam. Onun kadar anlayışlı biri ile daha önce  karşılaşmamıştım. İyi ki karşıma çıktı ve hayatımda! Birbirimizi kusurlarımızla tamamladığımızı düşünüyorum.

Sizin hikayenize ortak olan birçok kişi ikinizi ayrı ayrı farklı derecelerde seviyor. Herkesin sizi daha da yakından tanımak istediğine de eminim. Bize kendinizi az da olsa açar mısınız?

Nehir: İsmimi zaten biliyorsunuz, Nehir Hazinedar'ım artık Türkdoğan'ım. Ailenin en küçük çocuğuyum ve tek kız benim. İki ağabeyim de eşleriyle mutlu mesut benimle de epey ilgililer (Güler.) Mimarlık Fakültesinden mezunun ve abimin bünyesinde çalışan bir Mimarım. Hayatta en keyif aldığım şey ise yeğenlerimle vakit geçirmek! Aynı zamanda alışveriş yapmayı ve kitap okumayı da severim.


Timuçin: Benim biraz karmaşık bir hikayem var. Hayalim Savaş Pilotu olmakti ama ben bazı durumlardan dolayı farklı bir meslek edindim. Annemin izini takip edip Diş Hekimliği okudum.  Kitap okumayı ve yemek yapmayı severim. Nehir gibi fazlaca yeğenim olmasa da ben de yeğenimle vakit geçirmeyi seviyorum.


Tanışmanız, ilişkiniz adım adım birçok sorunu da beraberinden getirerek ilerledi. Yaşarken zordu, şimdi geriye bakınca neler düşünüyorsunuz o anlar için?

Timuçin: Ben yaşadığım olaydan sonra artık yaşanılan olayların bir sebebi olduğunu düşünüyorum. O olay olmasaydı belki Nehir ile hiç tanışamayacaktım.




Nehir: Kesinlikle öyle ben Cerrah olan Timuçin Beyi daha çok seviyorum. Beni çokça merakta bıraksa da gönlümü fazlasıyla aldı.

Her istediğini elde etmeye alışık olarak bir hayat yaşadın. Dolabında duran 30 bin liralık bir cekete de sahipsin. Biraz da kaliteden dolayı marka sevgin de var, bunu biliyoruz. Bu harcamaların başına zaman zaman dert açmışlığı da var. Nehir, bu durum hakkındaki düşüncelerin neler?

Nehir: Çocukluğumdan beri her istediğim şeye istediğim an sahip oldum. Evet, o ceketi çok isteyerek ve severek yaptırdım ama o kadar tutacağını hiç hesaba katmamıştım. Marka giymek benim için bir alışkanlık gibi çünkü başka bir alternatifi görmedim.

Nehir bu sorum sana, ağabeylerin ile olan ilişkin kıskanılası ama Derya ağabeyinin biraz fazla tepki verdiğini düşünüyorduk. Bu konudaki fikirlerin neler?

Nehir: Evet ilk başta beni de çok rahatsız ediyordu bu tutumu. Hep olumsuz tarafından baktım olaya ve abimin neden böyle bir tepki verdiğini tam anlamıyla göremedim. Onunla oturup konuşmamız gerekiyordu aslında ama bunu uzun süre yapamadık. Şu an yaptığımız için çok mutluyum çünkü ikimiz de birbirimizi anlamış olduk.


Ağabey demişken Derya Bey'i biraz önce koridorda gördüm. Açelya Hanım ile hararetli bir şeyler konuşuyorlardı. Uzaktan selamlaştık, onlarla yeniden karşılaşmak çok güzel. Birbirlerine bu denli deli olan az aşık çift vardır. İlişkiniz üzerinde Derya'nın baskın tutumunun birden değişmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?

(İkili birbirine bakıp gülümser, sıralı cevap verecekleri zaman kapı çalar)

Derya: "Galiba benden söz ediyordunuz, sorunuza ben cevap versem uygun olur mu?"
Açelya: "Hayatım, bize sorulmadı bu soru, kardeşin ve Timuçin sorunun muhatabı. Kusura bakmayın Moderetör hanım, eşim çok heyecanlı bu konu üzerine. Biz bir kenarda oturabiliriz."

Estafurullah! Sizinle bir arada olmak bile çok şey benim için, soruya elbette siz de-

Acelya: "Ay yok! Cevabı Nehir versin, biz dinliyoruz. Değil mi hayatım."
Derya: "Evet, elbette."

(Timuçin gülümsemesini saklamak için başını eğer, Nehir gözlerini devirerek önüne döner.)

Nehir: Aslında beklentim bu değildi,  benim için şaşırtıcı bir hamleydi yaptığı. Bir anda tutum değiştireceği aklımın ucundan geçmezdi. Ne yalan söyleyeyim öyle yaptığı için çok mutlu oldum. Çünkü artık durumun farkına vararak benim büyüdüğümü sonunda kabul etmişti. Böyle bir abiye sahip olduğum için mutluyum. İyi ki benim abim.


Pekâlâ gençler bu son soru. Mutluluğunuz gözlerinizden okunuyor, dilerim sonsuza kadar böyle yan yana elleriniz ayrılmadan ve aşık şekilde yaşarsınız.

Sorudan daha çok bizimle paylaşmaktan mutlu olacağınız birbirinizle unutamadığınız o an hangisiydi.

(Biribirlerinin gözleri içinde kaybolduklarını fark etmeleriyle utangaçca gülümserler. Nehir, gözleri ışıldayarak söze atılır.)

Nehir: Hangi birini seçsem bilemedim ama sanırım benim için en özeli hangisi olduğunu çok iyi biliyorum.

(Timuçin'e döner gözlerini gözlerine diker, uzun uzun bakar.)

Tam her şey bitti hayatım eskisiye dönmeyecek asla mutlu olamayacağım diye düşündüğüm anda Timuçin'i Hall of Mirror'da, aynada yansımasını gördüğüm o an. Benim için çok önemli.

Timuçin: Bunu sizinle paylaşabilir miyim emin değilim. (Yüzünü haylaz bir gülümseme kaplar ve gözleri koyulaşarak Nehir'e muzipçe bakar. Nehir kulaklarına kadar kızarır.)

Pekâlâ, o an hangisi, sanırım onun peşinden gitmek için uçağa binmeye karar verişim. Bu benim dönüm noktalarımdan biri, ya o uçağa binmeliydim ya da Nehir'i kaybedecektim. Ben kazanmayı seçtim.

☆☆☆

Çok hoşsunuz gerçekten, ikinize bakarak aşka daha bir inanıyorum. Çok güzeldi hikayeniz, hep mutlu olun.
Evet röportajımızın sonuna geldik, bu güzel serüveni bize sunan sevgili Elif Kaplan'a da teşekkür ederim. ♡

Derinlikte Saklı - Elif Kaplan | Kitap Yorumu

Kitap Adı: Derinlikte Saklı
Özgün Adı: ☆
Seri Sıralaması: ☆
Yazar: Elif Kaplan
Yayınevi: Gitane Kitap
Baskı Yılı: 2020
Sayfa Sayısı: 488
Kitaba Puanım: 5/5

Öyle bir hikayeye dahil olup içine giriyoruz ki okurken binbir duyguyu aynı anda yaşıyoruz. Kah kızıyor kah gülüyor kah anlam veriyor empati kurup üzülüyoruz. Başka başka duygulara öyle güzel giriyoruz ki kitap sonunda yüzde kocaman bir gülümseme kalıyor.

Yazarı tanıyorum, kalemindeki gelişimin de yakından takibindeyim. İlk kitabından son kitabına olan gelişimi beni çok mutlu ediyor. Daha da iyi yerlere geleceğinden de şüphem yok.

Kitaba dönüyorum tekrar; dingin bir kurgu. Öyle dinamik inişli çıkışlı olaylar pek yok, zaten bu kurguda da yakışmazdı diye düşünüyorum. Her iki karakter de kendi dünyalarındanda kendi düzenlerinde mutlu yaşarlarken bir dizi tesadüfler dizisi ikiliyi bir araya getirerek kader ağlarını örüyor. Nehir, bir mimar. Esaslı olandan hem de, gözü pek verilen görevi en iyisiyle yapan işinde başarılı bir kadın. Timuçin, geçmişin hayalerleri peşinde gezerken işinin ehli bir Diş hekimi. Timuçin abisinin isteği doğrultusunda satın aldıkları evin tanıtım gecesine katılır ve ilk gördüğü o gizemli güzele vurulur. Gözünü alamadığı bu güzel kadını da gece boyu takip eder, evlerin mimarı olduğunu öğrendiğindeyse onu sinir ederek aklına kazılır. İtiraf ediyorum, birine kendinizi unutturmak istemiyorsanız bu taktiği uygulamalısınız, zira zeki bir taktik. Çünkü Timuçin çünkü canım benim 😍

Nehir her istediğini istediği anda elde etmeye alışkın bir karakter, Timuçin'in aksine daha daha rahat yaşıyor. Hal böyle iken aralarındaki farktan dolayı oluşan elektiriği fark eden ağabey Derya baştan bir veto veriyor, olmaz diyor, daha sonra bu davranışın ve ikilinin hayatını etkileyecek davranışları görmelerini yaşamalarını izliyor.

Ben de sizi merakta bırakarak konudan bahsetmeye son veriyor ve kendi düşüncelerimi iletmeye devam ediyorum. Buraya kadar merak etmiş iseniz zaten kitap satış sitelerini kurcalıyor olmanız da gerekiyor 🤭🤭

Her karakteri finalde sevdim ben. Hikayeye yön veren bir iki karakter değildi her biri bir yapboz misali birbirini tamamlıyor ve birinin eksikliğinde yokluğu sezilir cinsten yazılmıştı. Nehir, Timuçin, Derya ve diğer bütün karakterler kurgunun vazgeçilmez bir parçası olduğunu düşünüyorum. Bazı durumlar uzaktan bakıldığında hafif ya da basit gelebiliyor ama yaşayan kişi için bu durum hayati öneme sahip olabiliyor. Ve asla peşin hükümlü olmayıp dinlemek gerektiğini, önyargılı davranmaması gerektiğini ben kitabı okurken sıkça düşündüm. Bu bahsettiklerim bence kitabın temelindeydi ve okurken sizi içine çekiyordu.

Açık konuşmak gerektirse yazımsal olarak ben çok çok beğendim, ilahi bakış ile yazarımızın devam etmesini temenni ediyorum, çünkü bu işi çok iyi becermiş ve bayıldım. Konu güzeldi, sonu beni tatmin etti, eksik düşündüğüm yerleri bir sonraki sahnede bölümde tamamlandığını görmek hoşuma gitti. Ben kitabı öneririm, bir şans vermelisiniz. 🥰🥰

Nehir Hazinedar, hayatını geniş imkamlar dâhilinde yaşayan ve istediği çoğu şeye sahip olan bir kadındır. Hayatında engel olarak niteleyebileceği tek detay abisinin onu korumak adına inşa ettiği duvardır. Bu duvarın sınırları içine hayatına eşlik edecek eş adayı bile dahildir. Bu tutumdan oldukça rahatsız olan Nehir, özgürlüğe ulaşmak için abisi ile karşı karşıya gelirken hiç beklemediği bir anda bir erkek ile tanışır. Kelimenin tam anlamıyla hayatındaki erkekle tanıştığını sanan Nehir, genç adamın karanlık geçmişindeki sırları öğrenmeye çalışırken büyük bir dirençle karşılaşır. Bu direnç zamanla o kadar artar ki, artık olacaklara hiçbir şey engel olamayacaktır.


İki Hayat Arasında - Jessica Shirvington | Kitap Yorumu

 

Kitap Adı: İki Hayat Arasında
Özgün Adı: Between the Lives
Seri Sıralaması: -
Yazar: Jessica Shirvington
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Baskı Yılı: 2014
Sayfa Sayısı: 320
 Puanım: 5/5
Kitabı ilk okuduğum zaman, ben bu kitaba nasıl bir yorum yazmalıyım diye çok düşünmüştüm. Hâlâ da aklımda aynı soru var. Ben bu kitaba nasıl yorum yazmam gerek? Çünkü anlatılmaz yaşanır a dostlar. Bir kere yazarın kalemiyle mutlaka tanışmanız gerekiyor, bu kitap olsun yazdığı bir başka kitap olsun, mutlaka alıp okunmalı. Zira anlatımı efsane arkadaşlar, çok iyi. Tıpkı bir nehir gibi; ilk bakışta durgun ve sakin görünüyor ama içine girince akımına kapılıp gidiyorsunuz. Sizi çekiyor, duyguların tam orta yerine bırakıyor.

Şimdiye kadar okuduğum diğer kadın karakterlerden çok farklı bir karakter Sabine, rastlanmayan bir özelliği var onun. Bu özellik ise kitabın temeli. Sabine'in kontrolü dışına gelişen bir sistem var ve bu sistemin bir parçası olarak hayatına devam etmesi gerekiyor. İki hayatı var onun, bu iki hayatında da aynı bilinçle farklı yaşamlar sürüyor. Her yirmi dört saatti her iki bedeninde geçiriyor, aynı günü iki kez yaşıyor. Merak ettiniz mi? Güzel!

Kitabımızdan şöyle  bir bahsedecek olursam; Roxbury'de yaşadığı hayatı diğerine göre daha sade, alelâde bir semtte. Çok sevdiği küçük kardeşi Maddie, sorumluluk kumkuması bir annesi ve işkolik babasıyla yaşıyor. Ailesinin işlettiği eczane dükkanı var. Wellesley'deki hayatıysa daha ferah bir düzende. Saygın bir ailenin üçüncü çocuğu, iki ağabeyleri ve en seçkin okulda okuyor. Kısaca imrenilecek türden bir hayatı var.

Sabine'nin kişiliğinde hayran olduğum bir konu da şuydu. Her iki hayatını da kendince kurduğu düzende dengede yaşıyor. Kendi farkındalığıyla açık vermiyor. Ne yaptığını neden yaşıyor olduğunu biliyor, dahası bunu yaparken de yalnız başına olmasına rağmen üstesinden gelebiliyor. Sabine çok güçlü bir kız, yerinde olsaydım neler hissederdim hayal dahi edemiyorum 🙈

Sonra, Ethan, canım Ethan. *durup bir ah çekiyoruz.* Kalbimi deli gibi attırıp gözlerimin dolmasına sebep olan o adam sahneye çıkıyor. *alkış lütfen!* Kitabın içine elimi uzatayım istedim, okuduğum sayfalara gireyim sarılayım istedim, yakasından tuttup benim olmasa sen demek istedim, sokulup boynuna boynuna ağlamak istedim,  yav ben bu elemanı çok sevdim, ühüyyy. Okuduğum kitaplarda elbette ki hayran olduğum erkek karakterler oldu, hatta aşık oldum diye dolandığım bile vardır. Ama ilk defa, bir karaktere sımsıkı sarılmak istedim. Duygusal açıdan sağlam bir sarsılma yaşatan bu adamla tanışın istiyorum.

Uzatmadan kısa kesiyorum, bu kitabı okumalısınız a dostlar. Konusu, hikayesi, karakterleri, olaylar her şeyiyle çok güzeldi çok. Mutlaka okuyun, ŞİDDETLE ÖNERİRİM.

tanıtım

Mükemmel hayat mı?
Yoksa mükemmel aşk mı?
Sen seç. Sabine herkes gibi değildi. Kendini bildi bileli, iki hayatı vardı. Her yirmi dört saate bir Değişim geçiriyor ve her günü iki kere yaşıyordu. Mükemmel Hayat. Wellesley'de, Sabine istediği her şeye sahipti: cazibeli arkadaşlar, şık kıyafetler, başarılı bir okul yaşamı, herkesin birlikte olmak istediği bir sevgili ve göz kamaştırıcı bir gelecek... Mükemmel Aşk.
Roxbury'de Sabine'in bambaşka bir hayatı vardı: maddi zorluklar çeken bir aile, serseri arkadaşlar ve sırrı ortaya çıktığında başına gelen korkunç olaylar… Ama sonra Ethan'la tanıştı. Yakışıklı ve ilgi çekiciydi; üstelik Sabine, daha önce hiç kimse için böyle şeyler hissetmemişti.
Tüm istediği tek bir hayat yaşamak olan Sabine, bu nihayet mümkün gibi göründüğünde, amacına ulaşmak için bir dizi tehlikeli deney yapmaya başlamıştı. Ama kendisine inanan tek adamı ve geri kalan her şeyi riske atmayı göze alabilecek miydi?



Mükemmel hayat mı?
Yoksa mükemmel aşk mı?
Sen seç. Sabine herkes gibi değildi. Kendini bildi bileli, iki hayatı vardı. Her yirmi dört saate bir Değişim geçiriyor ve her günü iki kere yaşıyordu. Mükemmel Hayat. Wellesley'de, Sabine istediği her şeye sahipti: cazibeli arkadaşlar, şık kıyafetler, başarılı bir okul yaşamı, herkesin birlikte olmak istediği bir sevgili ve göz kamaştırıcı bir gelecek... Mükemmel Aşk.
Roxbury'de Sabine'in bambaşka bir hayatı vardı: maddi zorluklar çeken bir aile, serseri arkadaşlar ve sırrı ortaya çıktığında başına gelen korkunç olaylar… Ama sonra Ethan'la tanıştı. Yakışıklı ve ilgi çekiciydi; üstelik Sabine, daha önce hiç kimse için böyle şeyler hissetmemişti.
Tüm istediği tek bir hayat yaşamak olan Sabine, bu nihayet mümkün gibi göründüğünde, amacına ulaşmak için bir dizi tehlikeli deney yapmaya başlamıştı. Ama kendisine inanan tek adamı ve geri kalan her şeyi riske atmayı göze alabilecek miydi?


Bir Duygudan Fazlası - Ayşegül Çiçekoğlu | Kitap Yorumu

 

Yazar Adı: Ayşegül Çiçekoğlu 
Kitap Adı: Bir Duygudan Fazlası  
Özgün Adı: ☆
Seri Sıralaması: ☆
Yayınevi: Pika Yayın  
Baskı Yılı: 2020
Sayfa Sayısı: 328
Kitaba Puanım: 5/5

Kafanda oluşan hayalini kurduğun kurgu dünyasını somut hale getirmek ve bunu yaparken de hakkını vermek çok önemlidir. Okura istediğin ölçüde yansıtmak da asıl amaçtır bana göre. Ayşegül Çiçekoğlu daha önce okuduğum yazarlardan biri. Basılan ilk kitabını okuduğumda şöyle bir cümle kurmuştum. "Eminim ki sonraki kitaplarında kalemi kat kat iyi olacak ve kendini geliştirecek. Buna inanıyorum da."

Beni haksız çıkarmadığı için çok teşekkür ederim öncelikle. Kitap tam olarak beni doyurdu diyebilirim. Duygular netti, karakterler ayakları yere sağlam basan karakterlerdi, duygu tahlilleri olay akışları her şey tam olarak olması gerektiği gibiydi. Ben bu kitapla tam olarak yazarın kalemine doydum. İnanılmaz bir gelişim ve kalemin inanılmaz ilerleyişini görmek beni çok mutlu etti.

Üç arkadaş; Zerrin, Deniz ve Rojda.

Ayrı şehirlerden, farklı hayatlardan, başka ailelerden gelen üç yakın arkadaş. Yatılı okul hayatlarında başlayan ömürlük dostluk onlarınki. Ve bu kitap temelde dostluğu barındıran sarsılmaz güvenin işlendiği bir kitap


Zerrin'in ailesi, varlıklı bir aile ve tek çocuktur. Büyürken istediği her şeye kolaylıkla sahip olmuş, kafasına ne koyduysa gerçekleştirmeye alışkın biri. Hedefiyse günün birinse babasının işini devralmak ve başına geçmek.

Deniz ise biraz şanssız biri. Anne ve babasını kaybetmiş henüz küçük bir çocukken ve halasının yanında kalmış. Kalabalık bir aile içinde eksiklerini hissetmeden sevgiyle büyümüş. En büyük hayali ve vazgeçilmez hedefi psikiyatr olup çalışmak.

Rojda, aralarında en bıçkın olanı. Doğuda yaşayan bir ailenin kızı. Rojda da kalabalık bir ailede yaşıyor ama sevgi konusunda biraz şanssız diyebilirim. Babasının üç eşi, eşlerinden olan çocuklarıyla birlikte kalabalık bir ailenin ferdi. Kadının sözünün olmadığı değer verilmediğini görerek büyümüş. Bundan dolayı hukuk okumak dahası ezilen kesimin yanında olmak kadının sesi olmak istiyor. İdealleri olan akıllı bir kız Rojda.

Üç arkadaşın yolları ise lisenin sonunda kısa süreli ayrılıyor. Kendi hayatlarında kendi idealleri doğrultusunda hedeflerine doğru yol alırken hayat onlara fırsatlar sunuyor bir araya gelmelerini sağlıyor. Hayat bu ya sürprizler hazırlıyor dengeler değişiyor birçok şey yaşıyorlar ama bir arada da kalmayı başarıyorlar. Her şeyden daha değerli olan sahip oldukları şeyler var; sevgi, sonsuz güven ve dostluk.

Kitabı elinizden bırakamayacaksınız, onlarla birlikte heyecanlanıp gülümseyecek ve üzüleceksiniz. Kitabın kapağını kapatırken de yüzünüzde bir tebessüm olacak.

Ben okudum ve beğendim, sıra sizde! ;) Kitaba ve yazara mutlaka bir şans verin. Bence pişman olmayacaksınız, garanti veririm.

Lise sıralarından beri hiç ayrılmayan, hayallerine ulaşmak için her şeyi yapan üç başarılı kadın. Zerrin, Deniz ve Rojda. Biri zengin bir ailenin tek kızı, diğeri anne babasını çok küçük yaşta kaybetmiş ama hayata hep olumlu tarafından bakmaya çalışan bir kız çocuğu, diğeriyse Doğulu bir ailenin kalıpları yıkmaya çalışan, ezilen kadınların sesi olmak için yanıp tutuşan kızı. Biri alanında uzman bir işkadınına, diğeri başarılı bir psikiyatra, diğeriyse güçlü bir avukata dönüşüyor. Bu üç kadın daha küçük yaşlarda birbirlerinden ayrılmayacaklarına söz veriyor. Ama hayat çoğu kez olduğu gibi planları bozuyor. Aşk aralarından ikisini aynı tuzağa çekiyor, diğeri de bu aşktan yarasını alıyor. Ayşegül Çiçekoğlu'nun duru kaleminden entrikanın, tutkunun, en önemlisi de güçlü bir dostluğun hikâyesi: Bir Duygudan Fazlası.

(Tanıtım Bülteninden)

Günahkar 1&2 - Fırtına Hamide | Seri Yorumu

 


Yazar Adı: Fırtına Hamide
Kitap Adı: Günahkar 1&2
Özgün Adı: *
Seri Sıralaması: Günahkâr Serisi
Yayınevi: Postiga Yayınları
Baskı Yılı: 2015 - 2016
Sayfa Sayısı: 584 - 511
Kitaba Puanım: 5/5 - 4/5

Bir söz vardır bilmem bilir misiniz? Çocuklara miras kalan anne babalarının günahları ve sevapları diye... Bu kitapta babasının günahını sırtına yük alan Gül'ün yaşadıklarını okuyoruz. Babasının da içinde olduğu bir durumdan kaynaklı gözünü kırpmadan büyük bir meblağ karşılığı kızını bilmediği bir adama veriyor. Evee burada yakası açılmamış naftalinli küfürleri babaya alıyoruz. Sanırım okuyup okuyabileceğim en karaktersiz karakter kendisidir zira. Diğer baş karakterimize geçelim, Yağız, ah be adam neden böylesin sen diyesim var. Hem çok kızdığım hem de sevmeye çalıştığım ender karakterlerden biri. Ona lanse edilen çarpıtılmış bilgilerle hiç önünü arkasını düşünmeden körü körüne kızgınlığına bağlanıp hayatı zindan etmeyi kendine bir borç bilerek halt ediyor kendisini. Bu arkadaşa da ufak çapta bir kızgın ifadeleri alalım...

Yağız gücünü kullanarak hayatına zorla dahil ettiği güzel kadına aşık olurken, yaşadığı ve yaşattığı onca acıya rağmen aşkına karşılık alabilecek miydi? Metres hayatı dayatılan Gül'e yaşayacakları karşısında tavrı ve düşünceleri neler olacaktı? Size konuyu anlatarak ipuçları vermek istemiyorum, bundan dolayı kitabı merak ediyorsanız edinip okumanızı önerebilirim.  


Gel gelelim kitap hakkındaki düşüncelerime; Bıçak sırtı konulardan birini kaleme almış yazar. Bu cesaret isteyen bir hareket bana göre çünkü çuvallayabilirdi de. Neyse ki kaleminin gücünü konuşturarak bize güzel bir okunası kitap sunuyor. Yazıldığı dönemde bu tarz konuların daha az olmasını da dipçe düşerek klişe kisvesinde olmayacağını söylemek isterim.

Birbiri ile alakası olmayan iki karakterin kendi hayatlarında zorluklar çıkarıp bu zorlukları yaşayarak içlerinde büyüttükleri aşkı okuyoruz. Onlar mutlu oldu ya da olacak bunu kitabı okursanız bileceksiniz. Benim size söyleyeceğim tek şey ise Fırtına Hamide'nin kitapları okunur. Hatta ne yazsa okurum, gözüm kapalı öneririm. 
Arayın, bulun, satın alıp okuyun.
Bıçak sırtı bir konu olduğunu ilk kitap yorumumda söylemiştim sizlere... İkinci kitap, devam kitabı olduğu için çiftimizin sonraki yaşadıklarının anlatıldığı kısım. Aslında yazarımızın da hem fikir olduğu tek kitapta anlatılma düşüncesinde ben de varım. Günün birinde Günahkâr yazarımız tarafından yeniden kaleme alınırsa ben yeniden oturur okurum.

Ben Günahkâr'ı seviyorum o ayrı tabi, eksik yönleri var mı, vardır ama yazarın kalemi o kadar akıcı ki okurken kapılıp gidiyor noksan yanlarını fark edemiyor, hikâyenin içine giriyorsunuz. Bunu daha önce yazarımıza da dedim diye hatırlıyorum. (Kitabı birçoklarca okumuş bir okur tebessümü bırakıyorum buraya.)


Kitabımıza gelecek olursam; Gül değişen hayatı karşısında savunmasız olsa da güçlü duruşu ile üstesinden gelmeye çaba sarf ederken duruma ayak da uydurabiliyor. Bir yerde kırılan kalbi çiğnenen gururu ona artık durması ve ardına bakmadan gitmesini söylüyor. Gül, ardını dönüp geriye bakmadan gidiyor. Yağız'ın karmaşık hayatı daha da düğüm olurken çıkar yollar araya dursun, Gül çareyi gitmekte buluyor. Kalmaya bahanesi yok ama gitmeye sebebi çok.

Aradan uzun zaman geçiyor... 
Gül tek tabanca olduğu dünyaya bir melekle yoluna devam ediyor. Duru, öyle sevimli bir çocuk öyle bilmiş bir fındık kurdu ki, tur ısır ye hesabı. Yağız sevdiği kadını ikna edebilecek mi? Aşklarına ikinci bir şans verilecek mi? 
Yağız kararlı, Gül inatçı... Bu aşkın kazananı kim olacaktı?
Okuyup görebilirsiniz.




Güz Fırtınası - Rita Hunter | Kitap Yorumu

 

Kitap Türü: Tarihi Aşk
Yazar Adı: Rita Hunter
Kitap Adı: Güz Fırtınası 
Özgün Adı: *
Seri Sıralaması: Dört Mevsim #1
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Baskı Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 584
Kitaba Puanım: 5/5
Her insan için çok severek okuduğu, okumaktan keyif aldığı tür kitaplar vardır. Benim içinde tarihi aşk kitaplarının yeri hep ayrıdır. Aşina olduğum severek okuduğum yazarların da bende yeri ayrıdır. Pek bir severim yani, böyle doyamayarak okumam ondandır. 

İlk olarak söylemem gereken önemli nokta kitaba bayılmış olmam. Abartısız söylüyorum ki kitabı çok sevdim. Bitmesin diye az az okuduysam da sona ulaştım. Çoğu yerde kahkahalara boğularak tavşanımı korkuttum. Benden çıkan ani sesle hayvan neye uğradığını şaşırdı. Sayamayacağım kadar çok sahne gözlerimden yaş gelesiye güldürdü beni. Jane dönemine göre fazla deli bir karakter, hatta daha doğru bir anlatımla tam olarak çatlak biri. Onu sevmemi sağlayan etken karşısında bulunan kişiye karşı yüksek empati duygusuna sahip. Gülenle gülen, ağlayanla oturup ağlayan, her duyguyu en uçta yaşayan biri.


Alexander ise geçmişi puslu kalbi paslı bir adam. Başlarda gizemine takılıp acaba derdi neydi merakına düşüp sonlara doğru kıvrak zekası ile kendine hayran bırakan adam. Yazarımıza sesleniyorum, böylesi adamları kaleme aldıkça biz kimseyi beğenemeyiz, bilesiniz.

Kahramanlarımız karşılaştıkları ilk andan itibaren birbirlerine karşı koyulmaz bir çekimle çekiliyorlar ama bunu yine kendilerine erkenden itiraf edemiyorlar. Çünkü laf yarışı durur akıl üstünlüğü kurmak varken burnunun ucundakileri görmüyorlar. Olsundu ben bu ikiliyi böyle benimseyip sevmiş bulunuyorum. Fazla detaya girmiyorum, çünkü önemli yerler oraları, derken bir şeylerin sonucunda evleniyorlar. Dük'ümüzün geçmişi bir anda sorun olacak şeklinde karşılarına çıkıyor. Acaba kahramanlarımız sorunların karşısında çelik gibi durup aşkın gücünü kendilerine zırh gibi giyip tüm sorunları alt edecekler mi? Bunu kitabı okuyarak öğreniyoruz.

Kitabı sevdim, konusu içinde olan olayları karakterleri bana göre olması gerektiği kadardı. Zaten bu kurguya öyle aman aman büyük olaylar sansasyonel eklemeler olmazdı. Her şey yerli yerinde, tam kararındaydı. Yormayan su gibi akıcı bir anlatımla kaleme alınmıştı. Karakterler birbirleriyle çok uyumluydu. Tüm karakterler hikayeye tat vermiş bir yapboz gibi biri yerinden oynasa resimde eksik kalır hissi bırakırdı.

Dört Mevsim serisinin ilk kitabı olan Güz Fırtınası kitabini şiddetle tavsiye ediyorum. Eğer ki Rita Hunter kalemiyle tanışmamışsanız bir an önce şans vermelisiniz.
Geçmişi, üzerine gölge gibi düşen bir adamın tek çaresi, daimi bir güneştir... "Belki de hiç... Belki de hiçbir zaman tehlikeye ne kadar yaklaştığını anlayamayacaktı. Güzel, küçük kıvılcım bilmiyordu ki bu dünyada ateşten de sıcak şeyler vardı…"

Abertillery Dükü'ne ait papaz evinde ailesiyle birlikte yaşayan Jane Hammond'ın hayatı, kendi küçük dünyası ve gizli hayalleri üzerineydi. Mutlu olduğu, kendini huzurlu hissettiği, ona göre dünyanın en güzel topraklarında yaşamanın belki de tek bedeli, efendileri olan soylunun dikkatini çekmeden, hatta var olduklarını unutturarak devam etmenin bir yolunu bulmaktı. Zira bugüne kadarki hiçbir Abertillery Dükü'nün ahlâk ya da merhametiyle övündüğü söylenemezdi.

Jane endişelerine rağmen, yeni dükün huzurlu dünyalarına ayak basmasının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine inanmaya hazırdı. Ne var ki, soyundan gelen uğursuzluğu gölge gibi üzerinde taşıyan ve geçmişte yaptığı korkunç şey yüzünden yargılanan dükün diğerleri kadar umursamaz olabileceğini düşünmek başlı başına bir hataydı.

Gizemli ve baştan çıkarıcı son Abertillery Dükü Alexander Darius Cunningham'ın Hammond ailesini kabul etmeye mecbur bıraktığı görev onları hiç de arzulamadıkları şekilde bir araya getirirken; tesadüfler ve güçlü güz fırtınaları, tutkulu serüvenlerinin fitilini ateşleyecekti.

Okurken kahkahalarımı tutamadım. Jane, şimdiye kadar yazılmış en çatlak, en eğlenceli leydi olabilir. Kendisine hayran kalmamak imkânsız! Tarihi aşk sevip de Rita Hunter'ın eşsiz kalemiyle henüz tanışmamış olanlar çok şey kaçırıyorlar, benden söylemesi. Alexander ve Jane yeni favori çiftimiz olacağa benziyor."

Onur Kınacı Birler
-TheReadingLady -

"Rita Hunter'ın romanlarında bir tarihi aşk romanında olması gerekenlerin fazlası var, azı yok."
-Büşra Bal, Yorumbaz-

"Rita Hunter başucu yazarlarınızdan biri haline gelecek."
-Önokumalar ve Fazlası-
(Tanıtım Bülteninden)