Çarpık Krallık - Rina Kent | Kitap Yorumu


Özgün Adı : Twisted Kingdom
Kitap Adı : Çarpık Krallık
Yazar Adı : Rina Kent 
Seri Bilgisi : Royal Elite #3
Çevirmeni : Deniz Metin
Sayfa Sayısı : 320
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 5/5
Çarpık Krallık, Aiden Elsa'nın hikayelerinin son kitabıydı. Onlara veda etmesi beni bir miktar üzüyor, öte yandan sonunda onlar için mutlu bittiğinden dolayı çok rahatladım. İlk iki kitaba bakarak Çarpık Krallık, üçlemedeki en iyi kitap olduğunu düşünüyorum.

Aiden ve Elsa'nın hikayesi seri boyunca inişli çıkışlı bir yolculuktu. İlk karşılaşmaları okul bahçesinde birbirlerine baktıklarındaydı ve o bakışla birlikte aralarında derin bir bağ kuruldu. Son kitabında ise dananın kuyruğu kopuyor. Geçmişte saklı kalan her sır gün yüzüne çıkmıştır. Edilen intikam yeminleri ve yerine getirilmesi gereken olanlar vardır ve bu uğurda Aiden ve Elsa fazlasıyla sınanırlar. Aiden'ın babası, Elsa'nın annesinin işlediği günahlara karşılık intikam almak ister. (Şey burada hak verdim ama ben 👉🏻👈🏻)

Öte yandan Elsa'nın vereceği çetin bir sınav vardır. Geçmişte neler oldu bilmiyordur, hatırladığı bir şey yoktur, manipüle edilir ve Aiden'a olan tüm güvenini yok edilir. Bu kısımda Aiden'ın endişesi Elsa'yı kaybetmektir. Elsa etrafında olan yeni eski pek çok kişiye karşı doğru ne hissetmesi gerektiği üzerine ciddi kararlar vermesi gerekiyor.

Aiden ve Elsa arasındaki ilişki inişi ve çıkışıyla ilerlese de yakıcı etkisini asla kaybetmiyor. Tutkuları her şeyi tüketen cinsten ve her zaman şiddetli bir hâlde. Birbirlerine karşı karşı konulmaz çekimleri var.

Ayrı iken parça hâldeler ve yan yanayken bir bütünler. Aiden ve Elsa'nın paylaştığı bağ, çocuklukları hakkında daha fazla şey öğrendikçe çok daha derinleşiyor. Rina Kent'in birbirlerine olan ihtiyaçlarını hissedebilmeniz için yazma şeklini seviyorum. Seri boyunca beni etkileyen bir Aiden faktörü de var, zaman zaman kızmış olsam da onun sahiplenici hâli ne bileyim, rahatsız edici şekilde hoşuma gitti ve kıskanç bir pislik olsa da, özünde sevdiğini korumak isteğini göz önüne alınca tamam diyorum, seviyorum bu hergeleyi.

Rina Kent kalemini anlatımını seviyorum. Bize sunduğu hikayeleri de seviyorum. Siz de dark romance türünü seviyorsanız ve bu tarz kitaplardan hoşlanıyorsanız okumanızı öneririm. Kitapta emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Yazardan daha nice kitaplar okuruz. 🥰🥰
Krallık düşmemeliydi.

Gerçek sizi özgür bırakmadan önce mahvederdi.
Maskeler düşer, sırlar çözülürdü.
Elsa'nın geçmişin peşinden koşması onu bugünden koparmıştı.
Onun için savaşacak ve onu geri getirecektim.
Yapacağım son şey olsa bile onu koruyacaktım.
Bir söz vermiştik.
O benimdi.
Son bir oyuna hazır mısın, tatlım?

(Tanıtım Bülteninden)

Onsra Yâd - Gökçen Koçan | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Onsra Yâd
Yazar Adı : Gökçen Koçan 
Seri Bilgisi : Mevzi #4
Sayfa Sayısı : 592
Yayınevi : Dokuz Yayınları 
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 5/5
Nereden ve nasıl başlayayım anlatmaya hislerimi bilememekle birlikte bir serinin daha sonuna gelmiş olmak buruk bir sevinç hissettiriyor. Çünkü Mevzi serisinde yazarımız Onsra diye evren kurmuş ve orada iki güçlü karakter inşa etmiş. Ne yaşarlarsa yaşasın birbirlerini bulmuş ve en sonunda tüm engel ve zorluklara karşı mutlu sonlarına kavuşmuşlar. Tabi dört kitap boyunca türlü duygularla okuru peşine de takmış olan bitene şahitlik etsinler diye. Bundan memnunum, kitabı daha doğrusu seriyi okumuş olmak kendimi mutlu hissettiriyor.

Jülide ve Alp Aslan kimsesizliklerine birbirlerine bağlı kalarak eksik parçalarını tamamlayan yapbozlardı. En başa dönüp bakınca nereden nereye de diyor insan. Bir barda tanışıp bir daha birbirimizi nasılsa görmeyeceğiz derken birbirlerine iz nefes alamaz hale gelmeleri. Alp Aslan'ın Heyvbanu olması Jülide'nin...

Artık onlar bir aile olmuşlar, serinin sonuncu kitabında bizi karşılayan tabloları bu. Jülide hamiledir, bir gün bir şekilde saldırıya uğraması içlerinde yaşadıkları korkuyu da harlar. Karısının yanına gider işleri düzeltir önlemini alır. İzinli olarak döndüğünde karısının doğumuna yetişecektir. Kardan dolayı kapanan yolda bir şey olur korkusuyla panikler, karısı ve oğlunun sağlığı için de endişe eder durur. Ve endişe edeceği çok anları olacaktır Alp Aslan'ın, aklı her göreve giderken geride bıraktığı ailesinde kalacaktır çünkü. Lojman meselesi yeniden gündeme gelir ve karısını ikna etmesiyle daha güvenli bir konumda ikamet ederler. Hayat bu ya her zaman olduğu gibi bir yükselip bir alçalacak asla yerinde durmayacaktır. 

Yeni anne baba olmanın bocalaması, heyecanı o tatlı telaşı gelecek için endişeleri bunları satırlarda hissetmek yaşamalarına tanıklık etmek başka bir güzeldi. Tabi bir de yakalarını bırakmayan korku unsuru var, kapanan hesaplar alınan intikamlar olmuş olsa da geçmişte yaşanılanlar geride kalan sırlar duygusal olarak ikiliyi zor anlara sokacak. En önemli sınavları da daha doğrusu Alp Aslan'ı daha sarsan görev ve aile arasında kalmasına noktası olacaktır.

En üzüldüğüm kısım oğluyla alakalı kaçırdığı onca ana tanıklık edememiş olması o burukluğu ta içimde yaşadım ve dedim ki kendi kendime, bizim halk olarak askerlere çok şey borçluyuz ve hayatımız boyunca da haklarını ödeyemeyiz. Kutsal bir görev vazife kabul edip yeri geliyor canlarını koyarak yerine getiriyor. Bu çok özel önemli ve gurur duyulması gereken bir yer. Ve o satırları okurken de kaçırdıklarını düşünüp ağladım da diyebilirim. Jülide'nin oğlunun babasını unutmaması için sürekli onu anlatması unutmasın diye uğraşı o kadar güzeldi ki. Bunda da ağladım.

Kitaptaki en güzel detay ise aile boyu Ankara'ya gelerek Anıtkabir ziyaretleriydi. O kadar sevdim ve kalbim öyle hızlı attı ki çok çok güzeldi. Tam olarak seriye yakışır bir sondu.

Böylesi güzel bir serüveni okurlarıyla buluşturduğu için sevgili yazarımızı teşekkür ederim. Ve seriyi okumama vesile olup yazarın kalemiyle tanıştıran sevgili sibel'e de teşekkür ederim. Çok güzeldi ve her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bu seriye de veda ediyoruz.

Askeri kurgu kitapları seviyorsanız, şans vermeniz gereken bir seri Mevzi serisi ile Onsra. Okuyun derim ben. Yeni kitaplarla görüşmek üzere. 🖤
“Hâlâ…” dedi ağırca yutkunarak.
“Hâlâ öldürürken çok güzelsin…”

Ölüp bittiği tenimde, yüreğimle can buluyordu. Bulduğu canlarını çoğaltıyor ve kördüğümünü katmerlendirdiği kadar katmerlendiriyordu. Birbirimizde can buluşlarımız günümüzde artık Fransızca tek bir cümleyle özet bulurken, geçmişimizden günümüze gelen her bir vurgusunu Alp Aslan’ın dudakları, tenime yenilemekten erinmediği mühürleriyle yapıyordu...

Eksiklik, birinde eksik kalmak ve aldığın nefesin o olmadan tamamlanmasına imkân tanımamak… Bencil, hastalıklı veyahut biraz da zorbalık içeren bir tanım gibi görülebilirdi ama öyle olmadığını; yaşayan yürekler olarak birbirimizin nefesi olmadan eksik hisseden bizlerin, nefeslerimize bile saygı duyduğumuzu biz biliyorduk. Bizimle birlikte herhangi bir alanda beş dakika dahi duran biri de aradaki saygıya ve gün geçtikte destanlaşan sevgiye bire bir şahit oluyordu. Tek bir can olmaya ant içip bir umut olarak sığındığımız sevdamız, insanların özenebileceği bir yaşam şekli olabiliyordu…

(Tanıtım Bülteninden)


Üç Anahtar - Rhys Bowen | Kitap Yorumu


Özgün Adı : The Venice Sketchbook
Kitap Adı : Üç Anahtar 
Yazar Adı : Rhys Bowen
Çevirmeni : Oytun Barlas
Sayfa Sayısı : 504
Yayınevi : Arkadya Yayınları 
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 4/5
Caroline Grant için hayat hiç iyi değildir. Biten evliliği kendi hayatını düze çıkarmaya çalışması derken büyük teyzesini de kaybeder. Lettie ölmeden önceki bir vasiyeti bırakır; bu vasiyette Venedik'e gelmesi gerekir Caroline'in ve çok sevdiği teyzesinin küllerini sevdiği şehre saçması gerekir.

Kitabımızda yine geçmiş ve günümüz zamanında dönüp duruyor. 1938'de Sanat Koleji'ne giden Juliet'in Leonardo Da Rossi ile aşk ilişkisini yeniden canlandırmak hikayesi var. Bize aktarılan hikaye fazlası ile dokunaklı. Günümüz kısmı da 2001yılına geliyoruz. Caroline teyzesinin değerli anlarını yeniden yaşamasını hissettiği duyguları aktarmasını okuyoruz. Her iki kadının hikayeleri okuduğunuz satırlardan taşarak size ulaşıyor ve kendinizi onlarla birlikte duygulara kaptırmış buluyorsunuz.

Venedik inanılmaz gerçekçi kaleme alınmış. Ben bir yazarda aradığım mekanların gerçeğe yakın hissetmesi ve yazar da bunu pekala iyi şekilde üstesinden gelmiş. Şehri anlatırken yazar; dar sokakları, birçok kanalı, festivalleri, kiliseleri, sanat sergileri, yemekleri, renkli insanları ve aile bağlarıyla adeta şehrin çarpıcı bir resmini çiziyor. Hikayedeki romantik hava bir gondol gezisi gibi yavaş ilerlerken, zaman içinde ileri geri sorunsuz bir şekilde Venedik'i ve halkını hayata döndüren bir hikayenin tadını okura çıkarması için yazar sunuyor.

Ben kitabı atmosferini hikayeyi geçtiği dönemin anlatılmasını çok sevdim. Lettie ve Caroline'i içe işleyen aşk hikayelerini okumayı sevdim. Siz de dönem konusu işleyen geçmiş günümüz ekseninde geçen kitapları severseniz kitabı size öneririm.
Sadece okumaya değer hikâyeler mutlu sonla biter.

Evliliğinin sona erdiği gerçeğiyle yüzleşmeye çalışan ve oğluna kavuşmanın yollarını arayan Caroline Grant’e, sevgili büyük teyzesi Lettie’den gizemli bir miras kalır. Teyzesi ona bir eskiz defteri, üç anahtar ve son bir fısıltı bırakmıştır: Venedik. Caroline'ın görevi, Juliet ‘Lettie’ Browning'in küllerini en sevdiği şehre serpmek ve altmış yıldan uzun süredir saklanan gizemleri ortaya çıkarmaktır.
Resim öğretmeni Juliet Browning, 1938 yılında her köşesi romantizm kokan Venedik’e adımını atar. Öğrencileri için tarih, sanat ve güzelliklerle dolu bu şehir, Juliet için dokunaklı anılara ve kaderi çoktan belirlenmiş bir adama duyduğu aşka ev sahipliği yapmaktadır. Juliet, her geçen gün kendini daha da ait hissettiği bu şehre adım adım yaklaşan savaşı da görmezden gelemez.
Caroline’ın gizemini çözdüğü her anahtarla birlikte Juliet’in imkânsız aşklar, kayıplar ve cesaretle örülü hayatı da ortaya çıkar. Büyük teyzesinin ayak izlerini takip eden Caroline için bu, bir kendini keşfetme yolculuğuna dönüşecektir.
New York Times çoksatan yazarı Rhys Bowen’dan büyülü şehir Venedik’te yaşamla uzlaşmaya, aklı ve kalbiyle bir olmaya çalışan iki güçlü kadının hikâyesi.

“Rhys Bowen, müthiş hikâyeleri, zengin ve karmaşık karakterleri ve ilk kelimelerden itibaren sürükleyen olay örgüsünü seven herkese bir armağan niteliğinde.”
Louise Penny New York Times çoksatan yazarı

“Özgünlük konusunda karakteristik bir yeteneğe ve okuyucunun dikkatini başından sonuna kadar çekecek eğlenceli bir anlatım tarzına sahip bir yazar.”
Midwest Book Review

“Türünün ustalarından.”
Library Journal

It Was Just a Contractual Marriage - Pilyeon | Öneri Manhwa


Bugün sizlere hafta sonu okuyup ikinci sezonun son bölümüne kadar geldiğim okurken de ayyy diyerek ilerlediğim bir seriyi sizlerle paylaşmaya geldim.

Webtoon/Manhwa, okumayı sevenlere (Kore çizgi romanı kısaca) şahane bir seri. Düşmüş bir ulus düşünün ve krala varana kadar herkes tüm halk kılıçtan geçirilmiş ve sadece geriye kalan prenses sağ ele geçirilmiş. Onu da esir alıp öldürmek için götürüyorlar. Tabi kızımızın planları hayalleri olmasını istedikleri başka. Onu tutsak alan komutan, esasen dük (kralla yakın kan bağı da var bu kadar spoiler verebilirim anca) ile çıkıyorlar yola, kızımız da onun aklını almaya evliliğe zorluyor.

Eleman ejder insan melezi, hikayenin de en dikkat çeken kısmı da burası.

Fantastik, tarihi aşk dönem böyle güzel keyifli bir seri okumak isteyen, okurdaşlarıma önerimdir.

Seriyi milasub sitesinden okuyabilirsiniz.

Ay Düşerken - Nadia Hashimi | Kitap Yorumu


Özgün Adı : When the Moon is Low
Kitap Adı : Ay Düşerken 
Yazar Adı : Nadia Hashimi
Çevirmeni : Yasemin Büte
Sayfa Sayısı : 520
Yayınevi : Arkadya Kitap
Baskı Yılı : 2024
Kitaba Puanım : 4/5
Hayat zordur, her insan için. Kadınlara ise daha zordur ki koşullar yaşatılan her şeyiyle zordur. Hele ki kadın Orta Doğu da yaşıyorsa hayat çok daha zordur.

Öyle bir hikaye ki Ay Düşerken, sindirmesi zor bir kitap ama anlayıp aynı hisleri yaşaması ise kolay. Çünkü benzeri hikayeleri çok sefer duyarızdır. Fereiba’nın hayatı kocasını kaybetmesi ile daha çetrefilli bir hâle bürünür. Afganistan'da yaşıyordur Fereiba ve onu çocukluğundan, evliliğine, anne olmasına kadar takip ediyorsunuz kitapta. Afganistan diyince de hani işin rengi başta belli oluyor ne okunacağı ve sunulan hikayenin ne olduğu. İçiniz ezilecek okurken satırları ama bir o kadar da gerçeğin farkına da varacaksınız o cümlelerde.

Taliban'ın Kabil'deki yükselişi, tam da o sürede Fereiba'nın kocası dayatılan uyulması diretilen "kurallara" uymadığından dolayı infaz edilir Taliban tarafından. Tabi o sırada ise Fereiba hamiledir, üstelik iki çocuğu da vardır. Kocasının ölümüyle birlikte iki çocuk ile yalnız kalır. Üç numaranın doğumuyla birlikte Fereiba, çocuklarıyla birlikte İngiltere'ye sığınmak yurdundan kaçmak zorunda kalır. Ve Orta Doğu'dan Avrupa'ya başlar yolculuğu. Tek başına kimsesiz üç çocukla, dış tehditlere açık hedeftir beri yandan da ve yaşananlar yaşatılanlar...

Kitabın gerçekçi yani, hikayenin benzer farklı versiyonlarını TV haberlerinde ya da orada burada duyup izleyip okurken kitaptan da etkilenmemek olmazdı. Kitabı gerçekten beğendim. Karakterlerin ilgi çeken yani vardı ve hikayeleri yürek parçalayıcı derecede gerçekti. Fereiba'nın hayat hikayesi, gerçek bir hikayeydi. Ülkesini geride bırakmak zorunda kalan yalnız kimsesiz bilmedikleri ülkelerde sıfırdan hayat inşaa etmeye çalışan bir aile, gerçekçi duyguları çok iyiydi. 

Kitaptan bir puan kırdım onun da nedeni, sonlara doğru hikayenin sönük kalmasıydı ve bir acelecilik aniden bitiş vardı. Tam bir bitiş gerekirdi bence.

Siz de gerçek hikayeler barındıran ya da gerçeği anımsatan kitaplardan okumak isterseniz, tavsiye edebilirim.

Aralık’ta Neler Yaptım?


Aralık beni zorlayan bir ay. Başlangıç olarak keyifliydi yalan yok, sevdiğim birçok insanla buluştum görüştüm imzalara koştum ama ayı ortalayıp sona yaklaşınca senenin sonu olmasının ağırlığı mı retro mu ayın yanlış konumlaması mı bir takım aksilikler yaşandı. Eh tabi gözyaşları da döküldü. O esnada okuma izleme konusunda fazla tatmin edici bir sonuç yaşamadım.

Sevdiğim kitaplar yeni başladığım seri de oldu.
Safir Kalesi’nin Lanetli Leydisi ayın favorilerimden biri hatta senenin. Çelik Prenses de fena hâlde ters köşe eden bir kitaptı beklediğimden çok beklemediğim olayları öğrendim sonra Adige Prens aşırı keyifli bir kitaptı. Şey, Poyraz ile tanışma için ne yapmamız lazım.

Okuduğum 4 kitap ve devam edip yeni başladığım 3 seri ile aya ve dahası seneye veda ettim.

Ay boyunca sıklıkla dinlediğim şarkılarım da bunlardı.

 Yeni sene ve Ocak ayı için planlarım çok. Umarım her birini gerçekleştirebilirim.

Sizler neler yaptınız ne okudunuz?