Duvarların Ressamı - Gülnur Ermiş | Karakter Röportajı


Kendini bilmesi gerekir insanın, özüne dönüp kendini tanıması kendini görmesi. Bakar çoğu zaman insan, birçoklar yaşar... Baktığı yüzler olur, izler olur, renkler olur geçip giden zaman olur. Bakması gerekir elbette ama görmek de lazım olur.

Sanat.
Sanat ne içindir? Sanat yaşamın her zerresinde vardır. Göğü süsleyen bulutta güneşte, yerde yürüyen karıncada ya da kuşun kanadında. En önemli yeri sevgiyi taşıyan yürekte olmaz mı ama?

Bir Sanat Hikâyesi yazdı Gülnur Ermiş, Duvarların Ressamı ile birlikte daima hatırlanacak ve asla unutulmayacak karakterleri hayatımıza dahil etti. Bundan son derece mutluyum, keyifliyim.


☆☆☆

Bu röportajımızda çok değer verdiğim iki karakteri konuk edeceğim. İlki Ayşe, ikincisi Görkem. İkisini de başka severim, başkadır yerleri.

(Heyecandan kıpır kıpırdır Hayat, kameradaki bakışlarını konuklarına çevirir kocaman güler.)

Öncelikle hoşgeldiniz. Ne iyi ettiniz, huzurla geldiniz.

Ayşe: Hoşbuldum.
(Çapkınca gülümser.) Görkem: Hoşbuldum, hoşbuldum.

O hâlde sorulara geçeyim bende. (Saçını kulağının arkasına atar, göz süzer.)

Hayata karşı bir beklentin yoktu Ayşe, hatta çoğu zaman kırgındı bakışların. Bunun sebebi sevgiyi tanımamış olmandı, annendi. Sana anneni sorsam, sende uyandırdığı hisler ne olurdu?

Ayşe: Sevgiyi bildiğimi sanıyordum ama sonra doğru bildiğim şeylerin yanlış olduğunu öğrendim. Dağhan sayesinde oldu bu. Annem... Sırlarla dolu biri. Başta çok öfkelendim benden esirgediğini düşündüğüm anneliği için. İnsan büyüdükçe bazı şeyleri fark ediyor, o da sadece doğru bildiği yanlışlarla hareket ediyormuş. O da sevgiyi gösterdiğini sanıyormuş. Bende uyandırdığı tek his yaşanmamışlık.

Aslında bakarken görmediğimiz neler kaçırdıklarımızmış aslında değil mi? Dağhan, gelelim ona, çünkü sabırsızca sormak istediğim sorular var. Yolunuzun kesişmiş olması birbiriniz için önem sahibi olmanızı tarifsiz duygularla şahitlik ettik. Onun hayatındaki yeri ile alakalı biza anlatacakların var mı?

Ayşe: İnsan kalbinin işlevi bedeni hayatta tutmaktır ya, Dağhan'ı tanımak benim için yaşamanın kendisiydi. Beni ben yapan her şeydi.

Buradan anlaşılıyor ki bıraktığı izler paha biçilmez. Peki, Görkem, senin hayatında da bu denli iz bırakmış mıydı arkadaşın?

(Duraksar, gözlerine ulaşmayan bir gülümseme yayılır yüzüne. Ayşe de cevabı merakla beklerken ona bakar.)

Görkem: Beyaz atlı prens hangimizde iz bırakmamış? (Ayşe kısık sesle 'zevzek' diye mırıldanır.) Sizin içiniz fesat, ben kalpte iz bırakmaktan bahsetmiştim.

(Gülerek konuklarına bakar Hayat, gözü Görkem'in üzerinde daha fazla durur.)

Aynı düşünüyoruz bizler de, sorun yok. Sanat diyelim mi bu sefer? Sanata olan tutkunun kaynağı nedir? Bu kadar yetenekli duvar sanatçısı olmanın sebebi mutlaka vardır?

Görkem: Annem. 

Beni çizdi önce, annemin beni nasıl gördüğünü beni ne kadar sevdiğini o resimde gördüm. Elime boya kalemleri tutuşturdu. Sonra ben de annemin kalbini çizmeye çalıştım... Elindeki çiçekler yaşamdan kopmazdı, onun elinde canlanırdı.

O tuvali de Ayşe'ye hediye ettim, çünkü o da annem gibi düşünüyordu kendisini değil neyi nasıl gördüğünü anlatmak istiyordu. En iyi o anlardı.

Hatırlıyorum o tabloyu, çok değerli ve anlamlı bir hediyeydi. (Derin bir iç çeker.) Ne şanslı.

Şans demişken Ayşe, hayranı olduğun Alfabe'yi ararken onunla yer yer tanışmak harika hissettirmiş olmalı. O an peşine düşerken aklından geçenler nelerdi?

Ayşe: Aslında onunla bir ilgisi yoktu bu durumun, ben kendimden uzaklaşmak için başkalarıyla ilgileniyordum. O anlarda gizemli birini tanımaya çalışmak cesur ve girişken hissettirmişti.

Hayat cesur olanlar içindir. (Yandan Görkem'e bakar, karşılık olarak göz kırpma alır. Yanakları kızarır, boğazını temizler.) Hatırladığım kadarıyla, Alfabe ile ilk karşılaştığında iletişim kurarken seninle olan diyalogunda dikkatini çeken nokta konuşmaması olmuştu. Bu konu hakkında düşünceni de almak isterim.

Ayşe: O gün karşılaştığım kişinin aslında işitme engelli olduğunu sonradan öğrendim, beni duyarak cevap verdiğini düşünmüştüm ama sonra detaylara yeniden döndüğümde cevap vermeden önce beni dikkatle izlediğini anımsadım. 

Çok hayranlık uyandıran bir durumdu, sizi duyamayan biri bu engelini aşmak için kendince yollar aramış. Dudak okuyormuş aslında, söylemek istediği şeyler için de yapay zekayı hızlı kullanmayı öğrenmiş. Ee tabi işaret dili de var, onu öğrenmek ve dahası bana o gün ne söylemek istiyordu hatırlamak beni zorlamıştı.

İçine dönerek sana sormak istediğim bir başka soru var Ayşe. Annenin notlar aldığını hatırlıyorum daha sonra yakıp yok etse de bir şeyler karalıyordu. Hiç ondan sana somut şekilde bir hatıra kalmasını istediğin oldu mu?

Ayşe: Onu hep bir şeyler yazarken görüyordum ama ne yazdığını hiç bilemedim, hiçbir yerde not da bulamadım. Sadece fotoğraflar vardı, o fotoğraflarda mutlu ve gülümsüyorduk, annem Çağdaş ben. Önemli olan sadece bu sanırım. Hatırlanması gerekeni hatırlamak. Nasıl bir geçmişi var bana Sevin teyzenin anlattığı kadarını biliyorum. Ve öğrendiklerim de annemi anlamak için yeterli, çektiği acıyı bize anlatmayı hiç istemedi.

Sanırım kendince koruma yöntemi böyleydi. Çağdaş. Onunla ilişkin bağın da bir pamuk ipliği gibi narin bir çelik halat gibi güçlü. Bir arada olmayı sevdiğin biri. Onu da anmamak olmaz.

Ayşe: Kesinlikle, yaşayamadığımız kardeşliği şimdi doyasıya yaşıyoruz. Ben onun hayatımdaki yerini anlamakta zorlanıyordum, bulunca sıkı sıkı sarıldım.

Dilerim bir ömür boyu birbirinizden hiç kopmazsınız.

(Derin bir nefes alır.) Resimler... Neden genel olarak askeri resimler çizmeyi tercih ediyorsun diye bir soru sorayım Görkem'e. Sanırım bu tutkunun altında yatan güçlü bir istek var.

Görkem: Asker olmayı çok istiyordum, o yüzden asker resimleri çok yapıyordum, üniformanın felsefesi vardı benim için. 

Normal insanlar sabah uyandıkları vakit gün içinde neler yapacakları planlar, ama asker kelime-i şehadetle kalkar günü öyle geçirir. Ve bunu hiçbir karşılık beklemeden yapar. Bu büyüklük nereye giderseniz gidin kimsede yoktur.

Gönlünde yatanı yaşaması gerekir insanın, umarım hayallerin her neyse en iyi şekilde yasayabilirsin. Gönül demişken bir de bunun işi vardır, bilmem bir yerden tanıdık gelir mi? Ceren hakkında merak ettiğim bir nokta var, sanki sana karşı vardı bir şeyi ama neden görmedin ki?

Görkem: İkimizin arasındaki bağ düşünüldüğü gibi değil. Özeldi. (Gülerek göz kırpar.) Siz fesatlaşmadan detay vereyim, koruyucu meleğiydim. (Tekrar güler.) O da beni düşerken güç bela tuttuğu bir dal olarak görüyordu. (Sahte üzgün ifadeyle bakar.)

(Gelen cevapla tatmin olur Hayat, kocaman güler.)

 Kalbinizi ele geçirecek daha özel birileri olacaktır kuşkusuz, kısmet diyelim.

Güzel duygular bunlar unutulmaz hatırladıkça yüzde kocaman gülümsemelere yerini bırakırlar. Soruma her ikinizden de yanıt bekliyorum. Gelecek için planlarınız geler, istekleriniz arzularınız.

(Aynı anda cevap verirler.)

Ayşe: İyi bir dünya.

Görkem: İyi bir dünya.

(Yüzünde oluşan şaşkınlık sonrası gülümser Hayat, başının aşağı yukarı sallar.)

Beklediğim bir cevaptı, nice. Sizlere olan hayranlığım kat kat artıyor. Sizi tanımak görmek incelemek (tek kaşını kaldırır Görkem'e bakar.) bilmek ne güzel şey.

Evet, kısa sorulara geçmeden son övgüler olsun bunlar da. Güçlü kişilersiniz ne yaşarsanız yaşayın daima güçlü kalacaksınız, bunun için size karşı gururluyum da. Başka sevdim/sevdik sizleri.

Hızlı sorularım da şunlar;

1) Ne yapmaktan keyif alırsınız?

Ayşe: Bilgilerimi paylaşmaktan keyif alırım. Dinlemekten de.

Görkem: Koşmak.

2) Ne sizi hoşnutsuz kılar?

Ayşe: İnsanların anlaşamadığını görmek.

Görkem: İnsanlar.

3) Neyi çok sever ya da sevmezsiniz?

Ayşe: Dağhan'ı ziyaret etmeyi çok severim. Onu anlatmayı da. Sevmediğim bir şey pek yok açıkçası. Ayrımı daha çok, çok sevdiğim az sevdiğim şeklinde yapıyorum.

Görkem: Belayı sevmem, kedileri severim.

4) Son zamanlarda en çok dinlediğiniz şarkı?

Ayşe: Lucas King - Champion

Görkem: One Republic - Runaway

5) Geriye dönüp iyi ki dediğiniz en unutulmaz an hangisi?

Ayşe: Dağhan'ın yanıma gelip tanışması.

Görkem: Henüz 10 yaşlarımdayken, benimle yaşıt kahverengi gözlü bir çocuğun yanıma gelip yüzünde kara leke var deyip gülmesi. Dersin sonunda top oynamıştık birlikte, sonra birkaç çocukla kavga etmiştik ama güçsüzdü kavga etmeyi beceremiyordu. Tüm dayağı ben yemiştim. Ağlayan o olmuştu. Ama bunu ona hatırlatamazsınız çünkü güçsüz olmaktan utanır. (Güler. Sessizleşir. Gözleri dalar.)

Size (göz ucuyla adama bakar sonra güler.) veda etmesi de epey zor olacak benim için. Eminim ki bu röportajı okuyanlar için de. (Ayşe bıyık altı gülerek başını sallar, onaylar.) Keyifli bir sohbetti, ara sıra yeniden bir araya gelmeliyiz bence. Her şey için teşekkür ederim sizlere, iyi ki kalemden akıp hayallerimize dahil oldunuz.

Çıkışta bir kahve ısmarlasam size, kırk yıl hatrı olandan?

Ayşe: Biz teşekkür ederiz, çok keyifli bir gün oldu benim için. Bana ayrılan sürenin sonuna geldim. (Güler, dirseği ile Görkem'i dürter.) Siz içiverin kahvenizi.

Görkem: Evet, fena fikir değil. Bu arada 0533...

♡♡♡

Gülnur'a bu sefer sözüm, iyi ki eline kalemi almış, iyi ki hayallerinde ortaya çıkan gözünün önünde beliren karakterleri yazmış yoksa nereden tanıyacaktık sizleri.

Kalemi daim olsun yazarımızın, davamı da daim olsun, ben konuşacak çok şey buldum bulurum arkası yarın bekleyip görelim.

♡♡♡


Müziksiz olmazdı, ruhu doyurmaya devam. Sizlere şöyle playlist bıraktım.

0 comments:

Yorum Gönder