Ölü Tanrı'nın Şarkısı - Dilara Özçelik | Kitap Yorumu


Kitap Adı : Ölü Tanrı'nın Şarkısı 
Yazar Adı : Dilara Özçelik
Seri Bilgisi : Bilinmeyen Tanrılar Serisi #1
Sayfa Sayısı : 448
Yayınevi : Ren Kitap
Baskı Yılı : 2023
Kitaba Puanım : 5/5
Üç kutsal bakire, üç kutsal gelin.
Güneş, yalnızca birinin üzerine doğacak Ve onun gelini olacak. İnançsız Mara, hayatı boyunca hazırlanmak zorunda bırakıldığı o önemli gün geldiğinde seçilmeyeceğini ve hep özlemini çektiği gibi sade bir hayatı olacağını hayal ediyordu. Sevdiği adamla evlenerek yaşadığı her şeyi geride bırakacaktı. Ta ki üzerine doğan Güneş, tüm hayallerini yakıp kül edene kadar. 

Apollon’un Gelini olarak tapınağa gönderildiğinde, kanını ve tüm geleceğini inanmadığı bir Tanrı’ya sunmaktan başka şansı yoktu. Ve onu çağırdı. Ancak gelen, karanlığın içinde karşısında dikilen Tanrı, Apollon değildi. Apollon’un ikiz kardeşi Rae’ydi. Kehanet Tanrısı Rae. Troya’nın Tanrısı Rae. Ölü Tanrı…

“Konuş,” dedi ölümsüz sesiyle. Sesi damarlarımda akan kan kadar akışkan ve sıcaktı. “Bana sunduğun şey nedir?” Mara’nın ona sunduğu şey Troya’nın geleceğiydi.

(Tanıtım Bülteninden)
Mitoloji sever misiniz? Fantastik kitapları hele de? Sizin için önereceğim şahane bir kitap var. Uzun zamandır profilimde gördüğünüz o kitap, Ölü Tanrı'nın Şarkısı, okuyup da çok sevdiğim kitap. Türk yazarlarımızdan fantastik kitap okumayı çok seviyorum. Özellikle ülkemiz topraklarında geçen mitolojiyi de içine katarak yazılan kitaplar benim oldukça ilgimi çekiyor. Apollon'u Zeus'u vs hep yabancı yazarlardan okurken bizden birinin kaleme alarak hakkını verip yazması takdire şayan. Dilara'nın kaleminin methini çok duydum fakat okumak basılı halinde nasip oldu. İyi ki de okudum diyorum.

Gel gelelim kitaba;

Ailenizden koparıldığınızı düşünün ve her üç genç kızdan birinin adanılan Tanrısı'nın gelini olmak için küçük yaştan itibaren yetiştirildiğinizi düşünün. Kısıtlı haklar, gözetim altında bir hayat, seçme şansı olmamak ve aşık olmayı düşünemeyecek bir şekilde yetiştirilmek. Mara tamamen bunları yaşadı. O ve arkadaşları seçilmiş kişilerdi ve aralarından biri Apollon'un gelini olacaktı.

Mara inanç sahibi biri değildir fakat zorlandığı bu ritüele boyun eğer, o kutlu günde yüzüne vuran güneşle esas seçilmiş kişinin kendi olduğu belirlenir. Süslendirilir, püslendirilir tapınağa yollanır ki Apollon gelsin gelinini alsın.  Seslenişte her şey normaldir de bizim kız isimde bir karışıklık yaşar, derken en olmaması gereken o kişiyi çağırır. Gelen kişi Apollon değildir, onun ikizi Kehanet Tanrısı Rae şakkadanak çıkıverir. Geldiği gibi aralarında sürtüşme olur ama bu gizemli tanrı da bir şeyler vardır. Bölümler ilerledikçe Zeus da görünüp kurgudaki kilit noktayı bomba misali okurun eline verince aaaaa oluyoruz. Savaş kapıda, Rae ve onun 'arsız ölümlü' Mara'sı beraber birçok badire atlatır, epey tanıdık simalar görürüz haklarında mini hikayeler sıkıştırılmış içersinde vs vs. Savaş demişken savaşmayın sevişin yani sevin birbirinizi feryadım sonuç buldu finale doğru vuslatı gördük de yetmedi be kuzum. Ve o son. Bakalım ikinci kitapta bizi neler bekleyecek.

Sıradan bir aşk masalı okumuyoruz kitapta, daha ince işlenmiş güçlü kurgulanmış bir kitap esasen seri. Giriş kitap olarak beklentimi karşıladı benim ve merak ettiğim ikinci kitap ve devamında olacaklar. Karakterleri çok sevdim, Mara oldukça eğlenceli dik kafalı hazır cevap kimseye eyvallahı yok, aşırı kafa kız. Rae ise offf...

Yorumuma şöyle bir son vermek istiyorum. (Daha anlatmaya devam edersem ki kitaptan çok şey bahsedeceğim.) Alışık olunan düzenin esasen bir yanılsama olması ve kendini bulma hikayesi içindeki karakterin yolculuğuna ortak olmak isterseniz, kitabı size gönül rahatlığı ile tavsiye ederim.


0 comments:

Yorum Gönder